Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '09

 
Kategori
Basketbol
 

NBA ayarında muhteşem bir final serisi başladı

NBA ayarında muhteşem bir final serisi başladı
 

İlk yarı bitmiş, Efes Pilsen soyunma odasına giderken Ergin Ataman salondaki skorboarda son kez baktığında orada takımının 28 sayı atmış olduğunu gördü. Küçümsediği rakibiyse 37 sayı atmıştı. Bu taktik ve anlayışla devam ederse maçı büyük farkla kaybedebilirlerdi. Ölüm yakındı ve oynatmamanın ecele faydası yoktu. Muhtemelen kapılar kapanıp, oyuncularıyla baş başa kaldığında şöyle bir konuşma yaptı.

"Biz bu maçı kaybediyoruz. Seri 3-0 oluyor. Bundan sonra çevirmek için üst üste dört galibeyet gerekiyor ki çok zor. Çıkın oyununuzu oynayın. Shumpert ve Thornton, boş bulduğunuz her durumda atış yapın. İçeri kat etmeyi bırakın. Giremiyorsunuz. Dış şutlarla maçı çevirmeye çalışacağız. Alan savunmasına geçiyoruz. Adam adama yapmayacağız. Kasun, eğer Fenerbahçe'yi üçüncü çeyrekte tutabilirsek, son çeyrekte seni oyuna alacağım ve pota altında boğuşacaksın. Solomon maça iyi başlamadı. Gününde değil. Onun üzerine oynayın. Green de hatalı oynuyor. Hadi, çıkalım ve çevirelim."

Kuşkusuz bu tamamen benim uydurduğum bir senaryo. Bu senaryonun aynen gerçekleştiğini gördük.

Ergin Ataman önceki iki maçta çok eleştirdiğimiz savunma ve oynatmama anlayışı ile sadece Fenerbahçe'yi değil, kendisini de durduruyordu. İkinci yarı dış şutları zorlayan, alan savunmasına geçerek Fenerbahçe'nin Solomon üzerinden şut çekmesine zorlayan ve pota altını mümkün olduğunca kapatmaya çalışan taktiğinin işe yaradığını gördük. Üçüncü periyotta Efes Pilsen 21 sayı attı ki, ilk yarı istatistiğine yakındı. Son çeyrekte ise neredeyse ilk yarı kadar basket attılar.

Shumpert ve Thornton ilk iki maçta atamadıkları kadar üçlük gönderdiler ve bunlar sayı oldu. Esas maçı kopartan uzatma periyodu oldu. Efes Pilsen beş dakika içinde 23 sayı attı. Sonuç olarak alt alta topladığınızda maçın ikinci yarısında tam 70 sayıya ulaştı. Bu sayı Efes Pilsen'in ilk iki maçın tamamında attığından da fazlaydı. Efes Pilsen bir anlamda kendini aştı.

Demek ki önceki yazımızda yanılmamıştık. Finalin üçüncü ayağında neredeyse NBA karakterinde maç oynadı iki takım. Sayılar da yüze yaklaştı. İşte final budur dedirtti.

Fenerbahçe çok iyi oynadığı ilk üç çeyrekte Efes Pilsen'in iradesini teslim alamayınca kendisi teslim oldu. Shumpert ve Thornton'un uzun mesafeli bitirici şutlarına önlem alınamadı. Solomon'un disiplinsiz oyununa müdahale edilmedi. Grenn basit ve hatalarla dolu bir ikinci yarı oynadı. Solomon ve Grenn'in aynı anda ikisinin birden uzun süre sahada kalması da ilginç bir tercih oldu. Rasim çok iyi müdafaa yapıyordu; ancak hiç anlamadığım bir sebeple dışarı alındı ve bir daha da sokulmadı. Final serisinde Oğuz Savaş'ı nedense kenarda tutmayı tercih ediyor Tanyeviç, anlamak mümkün değil. Sezon boyu istatistik olarak en fazla sayı atmış Smith de fazlasıyla etkisiz bir pozisyonda kullanılıyor.

Fenerbahçe bu maçı disiplinsizliği ve laubaliliği yüzünden kaybetti. Son çeyrekte savunma bile yapmadı. Fark 15 olmuşken Solomon'un ısrarla üçlük sokmaya çalışması da anlaşılır gibi değildi. Oysa topu çevirip, boyalı alana kat ederek zamana ve basit, garantili oyuna dönülebilirdi. Ne oyuncular ne de Tanyeviç buna ihtiyaç duymadı. Maçın kaybedilmesinde bir etken de son ve uzatma periyotlarında savunma - hücum ribaundlarındaki başarısızlıktı.

Kuşkusuz son iki maçın yorgunluğu da üzerlerindeydi. Bu ise oldukça tehlikeli bir işaret olarak not edildi.

Efes Pilsen korkunun ölüme çaresi yok dercesine canını dişine takarak büyük bir mücadele verdi. Açıkçası bu yorgunluğu Perşembe gününe kadar nasıl giderecekler merakla bekliyorum ya da aynı mücadeleyi kalan dört maçta da sürdürebilir mi?

<ımg height="300" alt="" src="http://www.tbf.org.tr/tbfweb/tbfweb2.nsf/bddbb8b0f5e6486fc2257206004154f8/247460cd0f7921ebc22575d0006b3d54/Blob/48.4578?OpenElement&FieldElemFormat=jpg" width="540">

Mirsad çok iyi mücadele ettiği karşılaşmanın Fenerbahçe adına sahanın en iyisiydi.

İlk iki maçta hakemlerden çok yakınan Ergin Ataman'ın maç sonu demeçlerinde yine o ilk iki maçta yapılan hakem hatalarını dile getirip, bu maçın kırılma anlarında hakemlerin üst üste Fenerbahçe alehine çaldıkları düdükler konusunda yorum yapmaması ise tam bir standartsızlık örneğiydi. Ben beklerdim ki; "bakın gördünüz mü, bu sefer hakemler bizim lehimize düdük çaldı ve maçın şekli değişti, ama ben ne bizim ne onların alehine bir düdük çalınsın istemiyoruz" diyebilsin. Ancak Ergin Ataman hala ilk iki maçta yapılmış hataları çevirdi durdu. Sinan Güler'in, dördüncü periyodun son saniyelerinde Solomon'dan kaptığı topta çok açık bir faul vardı. Maç boyu en küçük temasa düdük çalan, hatta ayağa kayıp düşen oyuncu için bile faul veren hakemler bu anın içinde donup kaldılar. Erşan Kartal isimli hakem, hep tek taraflı düdük çaldı. Standardı olmayan bir görüntü çizdi. Serinin bu hakemlerle devam edecek olması ise çok düşündürücü. Çünkü maçın kaderi ile oynuyorlar. Hem Efes Pilsen hem Fenerbahçe adına söylüyorum bunu.

Bu seri ile ilgili son yazımda çağdışı ve kısır bir mücadelede izlediğimizi yazmıştım. Bu maç kuşkusuz fikirlerimi ve görüşümü değiştirdi. NBA standartlarına çıkıldı özellikle son iki periyotta. Her iki takımı da kutluyorum. Ülkemizde takım sporlarının mücadelesinin bittiği şu günlerde Haziran ayı içine yayılmış bir final serisinin büyük heyecan yarattığını söyleyerek perşembe günün sabırsızlıkla bekliyorum.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..