- Kategori
- Deneme
Ne bitmedik çilem varmış
Ben senin yerinde olsam ufak ufak okur, özet geçerim...
Arkadaşlar şunu kabul etmeliyiz ki hepimiz ölücez. Bakın bunu kabul edip içimizde derinlemesine ve diklemesine hissedersek inanın dünya daha güzel bir yer olucak çünkü o vakit hırstan ihtirastan arınmış olucaz, birbirimizi daha çok sevicez, birbirimize daha sıkı sarılıcaz hatta birbirimizle daha çok sevişcez. Şimdi ben bütün dünyayla sevişmek istiyorum da bunu kendim için söylüyorum sanılmasın ama öyle yinede. Bu konuda bi arkadaşım şey demişti: “…” Ne demişti şimdi anımsayamadım ama çok da tın değil yani. Bi arkadaşım da bişi deyip durmasa olmaz sanki, aşırı sinirleniyorum ben.
Benim bu sıcaklarda beynimde aşırı nöron yıkımı oluyor. Nöron nöron üstüne mi biniyo nedir, unutkanlık doruğa tırmanıyo. Yaz aylarında beyin ve sinir hücrelerimin % 40’ını kaybediyorum, kalan % 60’ın da kurabildiği cümleler çoğu zaman anlamsız gibi görünüyorsa da lakin öyle değil. Niğde ağzıyla “Ne-öriyon nöron?” diyorum da bir cevap alamıyorum. Of of ne bitmedik çilem varmış be yiğen.
Bir radyo kanalından metin yazarlığı teklifi aldım. “-bloglarının tetkik ettik, pek etik bulmadık ama biraz değişik bulduk” dediler. “-bize de bişiler yaz, parasını vericez” dediler. “-ama adam gibi yaz, argo filan olmasın, insan dinleyecek lan! bunu” dediler. “-efendi ol oğlum, g.tün başın ayrı oynamasın, akıllı ol yoksa seni maskara ederiz” diye de uyardılar. Çok korktum, o saatten beridir telefonları açmıyorum, perdelerim kapalı, dışarı bile çıkmıyorum, komşular balkondan gıda yardımı yapıyolar da öyle hayatımı sürdürüyorum. (Komşulara not: makarnadan, bezelye konservesinden gıda değil iyice gına geldi. Arada ton balığı, bira, dondurma filan atın oğlum!)
Şimdilerde bu blogu yeni takip etmeye başlayanlar bilmezler, eskilerde başka bir nickle yazıyordum ben, her yazım tonlarca yorum, kilometrelerce mesaj, metreküplerce alkış alıyordu. Dönemin blog yıldızı Vakayinüvis bile Ona yorum yazayım diye ramazan kolisi gibi paket yapıp hediyeler göderiyodu adresime. O zamanlar Beyoğlu’na takım elbise, Kızılay’a smokin ve Konak’a donla çıkılırdı. O zamanlar çok havalıydım ben, BİM’de filan selam verirlerdi de almazdım. Şimdi düştük tabii, düşenin dostu post makinesi.
Bi arkadaşım çok aşırı don koleksiyonu yapıyor, renk renk donları biriktiriyor. Ne biçim arkadaşlarım var diye aşırı üzülüyorum ben.
En çok da “muntazam” demeyi özlüyo insan. Ne bileyim “muntazam” lafını kullanmamaya kullanmaya undagalacağıdık nerdeyse. Bence günde üç öğün “muntazam”ı cümle içinde kullanmamız lazım. Yaşatmalıyız bu değerleri muntazaman.
36 yaşımın bana getirdiği en büyük, en coşkulu, en sıra dışı yenilik: artık efes yerine tuborg tercih ediyor olmamdır. Senden yıllar içinde çok çok özür dilerim tuborg, kıymetini bilememişiz tuborg, affet beni tuborg. (Edit not: bir kasa biraya reklam sokuşturmak senin karakterinde var Suret) Yok valla billa reklam değil paramınan (kredi kartımla) aldım ama şekersiz biranın bunca geç farkına varmış olmak beni biraz hüzünlere sevk etti.
Tanrım! memelerim var. Lütfen, memelerim olsun istemiyorum. Onları benden al ve ihtiyacı olan bir hatuna ver. Üff çok yakışıksızım, ondan mı yalnızım. Bence memeleri olan erkekler de cazibeli olabilmeliler, onlara bu konuda bir şans daha verilmeli, gerekirse "MESİP:memeli erkekler sivil insiyatif platformu" kurulsun ve genel başkanlığına ben getirileyim. Şimdi gidip biraz içime içime hüzünleneyim arzusundayım. Bide kadınlar çoğu zaman uyku gibi sadece beklenmedik anlarda geliyorlar. Uyumak istediğinde yada yanında bir hatun dilediğinde aksine kaçıyorlar, olmasa böyle.
Birisi bizim eve otomatik fıslayan kokulardan (airwick) almış, net hatırlamıyorum belki de sarhoşken ben almışımdır. Koridorda asılı, nasıl denk getiriyorsa ben helaya ufak su dökmeye giderken hep fıslıyo, aklımı delirecek gibi oluyorum, tik oldu bende o fısladıkça “ananıski” diye bişi diyorum, lütfen ayarını bilen varsa bi gelip ayarlayabilir mi? En azından sadece sıçım amaçlı geçişlerimde fıslasın. (Erkek gelmesin :)
Eroir
Geçmiş zaman kırıntılarında anlardık bizi
Erken yaşlanmıştık, buhransız ve kahramansız zamanın yaşayanlarıydık
Diğerlerinin ufak ideallerini aşağılardık
Ölmeyi oyuncak sayardık, sarhoş felsefemize tapınırdık
Bizim aşka gelmeye cesaretimiz bile yoktu o zamanlar
Müzik starlarının kitleleriyle övünürdük, ekrandaydık
Kapı çarpsa korkardık oysa. Sevgilin ten kokusundan ürkerdik
Hiçbir iz bırakmadan gidebilmekti yegane marifetimiz
Beklide biraz daha uzun süre orgazma direnç gösterebilmek
Boştuk ve boşluktaydık çünkü boşalmıştık
Ama hiç kimse bizim gibi ıslak öpüşemedi
Neyse ki Neyzeni keşfettik, özendik küfrettik
Enfeksiyon kontrol komitesine başka isim taktık
Ereksiyon kontrol komitesi dedik, o zaman güldük biz buna
Aslında bağımlıydık yaşadık zil zurna
Ağlamazdık biz skandalda bilmezdik
Samanlar kadar boğucuyduk, çürüyüp mantarlaştık biz
Ben buldum.
Özlü Laf: Geçmişin tehlikesi esir olmaktı, geleceğinki ise robot.
E.Fromm bulmuş.
Kalenin bedenleri selamlarım sevenleri.