Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '14

 
Kategori
Öykü
 

Ne gürüyor ne (düş)ünüyoruz?

Ne gürüyor ne (düş)ünüyoruz?
 

İnternetten alıntıdır.


 Okuduğumda çok etkilenerek paylaşma isteği duyduğum, Ne görüyor ne düşünüyoruz? dedirten bir yaşam öyküsü!.. Gördüğümüzle düşlediğimiz aynı olabilse keşke!


"Öğretmenin adı bayan Thompson' du ve 5.sınıf öğrencilerinin
önünde ayakta durduğu ilk gün onlara bir yalan söyledi. Çoğu
öğretmen gibi, onlara baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Bu mümkün değildi, çünkü orada en önde, sırasına adeta çökmüş gibi oturan küçük bir öğrenci vardı.
Adı Teddy Stoddard. Bir önceki yıl, bayan Thompson,
Teddy'i gözlemiş, onun diğer çocuklarla oynayamadığını; giysilerinin kirli ve kendinin de hep banyo yapması gereken bir halde olduğunu görmüştü ve Teddy mutsuz da olabilirdi. Çalıştığı okulda bayan Thompson, her öğrencinin geçmişteki  kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti ve Teddy'nin
bilgilerini en sona bırakmıştı. Onun dosyasını incelediğinde  şaşırdı. Çünkü; birinci sınıf öğretmeni:
"Teddy zeki bir çocuk ve her an gülmeye hazır. Ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve çok iyi huylu...
Ve arkadaşları onunla olmaktan mutlu..." diye yazmıştı.

İkinci sınıf öğretmeni:
"Mükemmel bir öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, fakat evde annesinin amansız hastalığı onu üzüyor ve  sanırım evdeki yaşamı çok zor.." diyordu.
Üçüncü sınıf öğretmeni:
"Annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Babası ona yeterince ilgi gösteremiyor ve eğer birşeyler yapılmazsa  evdeki olumsuz yaşam onu etkileyecek.“ diye yazmıştı.
Dördüncü sınıf öğretmenine gelince:
"Teddy içine kapanık ve okula hiç ilgi göstermiyor,  hiç arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor." demişti. Şimdi bayan Thompson sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu. Öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelerele paketlenmiş yeni yıl hediyeleri getirdiğinde kendini daha da kötü hissetti. Çünkü Teddy'nin armağanı  kaba kahverengi bir kese kağıdına beceriksizce sarılmıştı.
Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona çok acı verdi. Bazıları, paketten çıkan sahte taşlardan yapılmış, birkaç taşı düşmüş bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini  görünce gülmeye başladılar, fakat öğretmen, bileziğin  ne kadar zarif olduğunu söyleyerek ve parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatarak onların bu gülmelerini bastırdı.
O gün okuldan sonra Teddy öğretmenin yanına gelerek;  "Bayan Thompson, bugün hep annem gibi koktunuz" dedi. Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat kadar  ağladı. O günden sonra da çocuklara okuma, yazma, matematik öğretmekten vaz geçerek onları  eğitmeye başladı. Teddy'ye özel bir ilgi gösterdi. O'nunla çalışırken zekasının tekrar canlandığını hissetti. O'na cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu. Yılın sonuna dek, Teddy sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olmuştu.
Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına  karşın Teddy, onun en sevdiği öğrenci olmuştu. Bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu. Teddy'dendi. Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu yazıyordu. Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti. Notunda liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci  olduğunu ve bayan Thompson'un halâ hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğunu yazıyordu. Dört yıl sonra, bir mektup  daha aldı Teddy'den. O arada zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi dereceyle mezun  olmak için çok çaba sarfetmesi gerektiğini yazıyordu. Ve  bayan Thompson halâ onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi.
Daha sonra dört yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi. Çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha  ileriye gitmek istediğini yazıyordu. Ve halâ bayan Thompson
onun tanıdığı ve en çok sevdiği öğretmendi. Bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu.
Theodore F.Stoddard Tıp Doktoru. Bu hikaye burda bitmedi. İlkbaharda bir mektup daha aldı
bayan Thompson. Teddy hayatının kızıyla tanıştığını  ve evleneceğini yazmıştı. Babasının birkaç yıl önce öldüğünü, bayan Thompson'un düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Tabii ki oturabilirdi. Tahmin edin ne oldu? Bayan Thompson törene giderken özenle sakladığı  birkaç taşı düşmüş olan o bileziği taktı, Teddy'nin ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu  söylediği parfümden sürmeyi de ihmal etmedi. Birbirlerini sevgiyle kucaklarlarken, Teddy, onun kulağına "Bana inandığınız için çok teşekkürler bayan Thompson, kendimi önemli hissetmemi sağladığınız için ve beni böyle değiştirdiğiniz için de..." diye fısıldadı.  Bayan Thompson gözünde yaşlarla ona karşılık verdi: "Yanılıyorsun Teddy... Ben değil, sen bana öğrettin.
Seninle karşılaşıncaya kadar  ben öğretmenliği bilmiyormuşum..!" Yazarı bilinmiyor
İngilizce'den çeviren: Doğugül Kan 

Konu çocuk olunca hemen bu dizeler düşer aklıma; “Beklediğiniz yemek/ Sıcak mı gülüşünüz kadar/ Çocukluğunuz kadar taze mi ekmek/ Gözleriniz gibi ışıklı olsa/ Keşke gelecek.”Sennur Sezer(Evrensel Kültür, 2009ocak sayısı)

Bayan Thompson gibi öğretmenlerin sayılarının artması, Hiç bir çocuğun aile hasretini tatmaması, zamansız ve amansız ölümler, zulümler, işkenceler görmeyeceği günler özlemiyle!..

 
Toplam blog
: 209
: 350
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Kurşun kalemden gelen ağaç kokusunun kağıtla buluşma büyüsüyle yoluna devam eden, Lise mezunu, ha..