Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne güzel ve ne kötü!...

Ne güzel ve ne kötü!...
 

“Kanada’da eğitim gören on yedi yaşındaki lise öğrencisi ikizler Mustafa ve Hazal Babadağlı, Kanada’da düzenlenen 2008 Sanofi-Aventis Bio Yetenek Yarışmasında, kanser hücrelerini filtre eden çalışmalarıyla 4. oldular.”

Haberimiz bu!

Okudum ve mutlu oldum.

Öncelikle kanser ile savaş konusunda yeni gelişmelerin var oluşuna, sonrasında gençlerin bu konudaki başarılarına…

Milliyetlerinin Türk oluşu biraz içimi burktu!

Gurur mu?

Ay, yapmayın ne olur, destek olanların onurudur o, köstek olanların değil!

Nasıl yani?

Şöyle açıklayayım efendim, on yedi yaşındaki bu gençlerimiz Türkiye sınırları içinde eğitim görüyor olsalar idi, bu başarıyı yakalarlar mı idi?

Yakalasalar, kaç kişi onları bertaraf edip de kendine pay çıkartmazdı ki?

Yorumlardan birinde “Aferin çocuklara” demiş biri, elbet safiyane, art niyet aramadım altında ama ne çocuğu ayol, düpedüz “genç” birer birey onlar!

Bu güzelim gençlerin Türkiye sınırlarında yaşadığını var sayalım, Atatürk dönemini ayrı tutarak, bacak bacak üstüne attı karşımda hayta, vay, göstermez miyim gününü ben sana!

“Ay ayol bu komşular da bir alem, kızlı erkekli arkadaşları girip çıkıyor eve, güya ders çalışıyorlarmış, bu ne rezalet! Kötü örnek oluyorlar çocuklarımıza!...”

“Dayılarının tüp bebek merkezinde staj yapmışlar! On yedi yaş ve tüp bebek merkezi!... Oha!... Ne yani bu şimdi!...”

-Ne sanıyorlarsa artık tüp bebek merkezini!

….

Sonra hayıflanıyor buralarda birileri, buradaki eğitim bilinci…

Bir başkaları pay çıkartıyor kendine, nasıl, neden, ne hakla bilemediğim şekilde, gördünüz mü Türk’ün ayak seslerini tarzında!...

….

Kızın eteği kısa, delikanlı yan komşuya mı baktı, ceket mi iliklemeli, “Abi” yada “Amca” mı demeli…

Gülersem ayıp mı olur, ağlarsam dalga mı geçerler?

Patrona yalakalık mı yapsam, yoksa biraz kendimi ağırdan mı satsam?

….

Ne güzel, bu güzelim gençler umut veriyor, sevgi ve güvenim yanlarında olsun, ebeveyne teşekkürüm de eksik değildir, Kanada’ya karşı özel bir muhabbet beslemişliğim yoktur ama, bu şartların oluşmasından dolayı teşekkürüm kaçınılmazdır!

…..

Traji komik bir şekilde, burada yaşasalar top ve tüfeğe tutulacak bu güzelim gençlerin başarılarına sırf aynı milliyeti taşıdıklarından dolayı ortak olmaya çalışanlara ise bir çift sözüm var: Kim bilir ne cevherler var içinizde, ah… Biraz ezberlerinizle uğraşsanız, onunla bununla uğraştığınız kadar!

Bacak bacak üstüne atmak ayıp bir şey değildir, uzanıp televizyon izlemek, dinlenmek…

Yeri gelir içki de içilir, seks de ayıp bir şey değildir, yeter ki her iki tarafın rızasıyla olsun!

Beyinler uyuşturulmadıkça yüzyıllar öncesinde kalan örf ve ananelerle, günah ve sevaplar çarpıtılmadığı sürece her insanın üretebileceği farklı şeyler var!

Yeter ki gereksiz ve anlamsız konulara takılmasın, ne yürek ne de beyin!

“Abla” mı desem “Teyze” mi diye düşünmek yerine, isimlerimiz var ya nihayetinde, ne diye yoruyoruz ki beynimizi ve duygularımızı gereksiz yere?

“Ayıp mı oldu”, “Kırıldı mı”..

“Ay bak bu yaşımda bana “Teyze” dedi”…

İyi ki bu genç kardeşlerim gitmiş Kanada’ya, Kanada olması şart değil, beyin ve yürek gücünün, insan yaşamı gibi böyle ucuz harcanmayacağı yerde olmak yeter!

Milliyetinden dolayı kendine pay çıkarmaya çalışanlara ise hak olarak görmüyorum bunu!

Biliyorum ki, ortak alanlarınız olsa idi, her türlü yıldırıcı tavırlarız eksik olmayacaktı!

İstisnalar mı?

Elbet varlar, lütfen, var olduğunuzu gösteriniz, buna acil ihtiyacımız var!...

Gülgün Karaoğlu

Mayıs,25/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..