Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Ne güzel yorumcumdun sen Bedirhan Gökçe

Ne güzel yorumcumdun sen Bedirhan Gökçe
 

1990’lı yılların ilk yarısıydı. Hayatımın, muhteşem bir altı senesini yaşadığım Ankaralı yıllarım. Hacettepe’de öğrenciydim. 100.Yıl Sitesi’ndeki bekar evimizde üç bazen de dört arkadaş yaşamaktaydık.


Şarkıyla, türküyle, demle, meşkle, şiirle, kitapla tıka basa dolduğumuz, doldurduğumuz zamanlardı. Özlemle anıyorum, özlüyorum...


O yıllarda özel radyolar yeni yeni hayatımıza girmeye başlamıştı. Hatırladığım ilk özel radyo da galiba “Süper FM”di. Mesela Ebru Gündeş’in, “demir attım yalnızlığa” şarkısını ilk kez o radyodan dinlemiştim. Serdar Ortaç da “Karabiberim” ile adını duyurmaya başlamıştı.


Evimizde televizyon yoktu. İstesek olurdu. İstemedik. Tıpkı şimdi olduğu gibi o yıllarda da televizyon, hayat önceliklerimiz arasında ön sıralarda değildi. Biz radyocuyduk.


Ve kendimiz çalar, kendimiz söylerdik. Akşamın ilk saatlerinden, gece yarılarına hatta sabahın ilk saatlerine kadar udumu elimden bırakmadığım çok zamanlarım oldu. Şarkılarımızla, türkülerimizle ve şiirlerimizle hüngür hüngür ağladıklarımız da.


O dönem üç kişi mi yoksa dört kişi mi kalmaktaydık evimizde tam hatırlamıyorum. Ev arkadaşları olarak aramızda para topladık ve Ulus’tan bir radyo-kasetçalar aldık. Kırmızıydı rengi. Evimizdeki tek lüksümüz o radyo oldu yıllarca. Anteni koptu, yerine bulaşık teli falan koyduk, dinledik. Dinlemeye çalıştık.


İşte “Bedirhan Gökçe”yi tanımam o yıllara denk geldi.


“Dünya Radyo” isminde bir özel radyo yayın yapmaktaydı Ankara’da. Fethullah Gülen cemaatinin radyosuydu. İlk dönemlerde, bayan sanatçılar çalınmazdı mesela programlarında. Sonra biraz esnetmişlerdi diye hatırlıyorum bu ambargoyu. Malum cemaate hiçbir sempatim, yakınlığım ve organik bağım olmasa da, hatta ve hatta eleştirdiğim pek çok yönleri bulunsa da; Dünya Radyo’da, her akşam saat on’da başlayan ve gece yarısı biten bir şiir programının sıkı takipçisi oldum.


Programı hazırlayan ve sunan “Bedirhan Gökçe” isminde bir radyocuydu. Programın değişmez sinyal ve fon müziği, Rodrigo’nun kendisinden çok daha meşhur olmuş eseri, “gitar konçertosu” idi. Ve çok etkileyici sesi, düzgün Türkçesi ile yorumladığı şiirleriyle Bedirhan Gökçe. Pek çok farklı şairden şiirler okuyordu. Radyonun genel çizgisinin dışına çıktığı da oluyordu; şiirlerini yorumladığı şairlerin dünya duruşları açısından.


Hacettepe’deki İşletme Kulübü’nde aktiftim. Ankara’daki altı senem zaten, sayısız dernek, vakıf, parti, oluşum, kulüp bünyesinde hep bir şeyler yapmaya çalışarak, dolu dolu geçti. İş hayatına başladım, sudan çıkmış balığa döndüm. Neyse bu konulara, şimdilik kaydıyla girmeyelim.


İşletme Kulübü olarak bir şiir dinletisi düzenledik. Beytepe Kampüsü’ndeki programın konuğu; Ankara’da, kısa zamanda pek çok farklı kesimden sadık bir dinleyici topluluğu kazanmış, özellikle üniversite çevrelerinde adını duyurmuş olan Bedirhan Gökçe’ydi.


O gün kendisiyle tanıştık. Daha farklı organizasyonlar için de söz aldım. Seve seve gelebileceğini ifade etti.


Okul bitti. Tıpkı Ankara günlerim gibi Bedirhan Gökçe’li Dünya Radyo günlerim de sona erdi. Sonra ki yıllarda Bedirhan Gökçe de Ankara’yı bıraktı ve İstanbul’a gitti. Bu kararını da yazmış olduğu enfes bir yazıyla, takipçileriyle paylaşmıştı.


Çok farklı ve ulusal ölçekte yayın yapan daha büyük radyo kanallarında programlara başladı. Şiir albümleri çıkmaya ve ardından televizyon kanallarından program teklifleri almaya başladı. Ve son olarak, yani bu yayın döneminde “Kanal 1” adlı tv kanalında, cuma geceleri canlı yayınlanan “Şiir Gibi” adlı programı hazırlıyor ve sunuyor.


Yine zevkle dinliyorum şiir yorumlarını. Benim gibi bir şiir müptelası için önemli bir insan. Tıpkı Ahmet Selçuk İlkan gibi, Yusuf Hayaloğlu gibi, Nedret Selçuker ya da İbrahim Sadri gibi.


Onları dinlerken, kendi iptidai şartlarım içerisinde yaptığım şiir kayıtlarım aklıma geliyor. Hele bir kaset çekmiştim ki evdeki eski radyo-teybimle, arkadaş grubu arasında baya bir iş yapmıştı o albümüm(?!). Herkes birbirinden çoğaltıp çoğaltıp dinlemişti şiir yorumlarımı.


Ne yalan söyleyeyim, Bedirhan Gökçe’nin o, 90’ların Ankaralı Dünya Radyo’sundaki halini daha çok beğeniyorum. Daha bir amatör, daha bir idealistti sanki. Şimdilerde ise biraz daha...


Neyse, böyle işte. Ha unutmadan, bir de şiirimi gönderdim Kendisi’ne. Belki programında okur diye. Telefonum da var. Okuyacak olursa, sanıyorum önceden haberdar olur ve sizleri de bilgilendiririm.


Sevgili Bedirhan Gökçe; senin gibi bir şiir sevdalısına, Ahmet Muhip ustanın o çok meşhur şiirine nazire yaparak, ne güzel yorumcumdun sen Bedirhan Gökçe, diyerek seslenmek istiyorum.


Keşke zaman dursaydı oralarda bir yerlerde. Ben hala 100.Yıl Sitesi Yıldız Blokları’ndaki tozlu bekar odamda, kırmızı radyomun kanal ayarını, her gece Dünya Radyo’ya ayarlayıp, önce Rodrigo’yu, sonra da Senin o davudi sesinden “bir acı yel esti bahçede yalnız”ı duysaydım.


Yeminle söylüyorum, ben de daha güzeldim votka-limon tadındaki o gecelerde, sen de...


@Tüm "Ankara" yazılarım için: http://blog.milliyet.com.tr/Arsiv.aspx?UyeNo=472576&KategoriNo=201

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..