Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '10

 
Kategori
İzmir
 

Ne hakla, otuz beşe bakla?!

Ne hakla, otuz beşe bakla?!
 

İbretlik hayvanlar dünyasından bir kare. İnsanı düşündürüyor İnsanlar cephesinde durum vahim.


O kadar kendi alemimize düştük ki, “hayvanlar aleminin o ibretlik hallerini ıska geçtik. Onlardan ders almadık. Ekranlardaki şempanze, icat eylediği aleti ile yaptığı gösteride, bilimsel olarak takdir topladı ve akademiye girişi yapılarak literatürlere geçti.

Bir insan ormana düşse, yaşamak için alet yapabilir mi? Yaparsa kaç çeşit yapar? Evet, bir şempanze ormanda tam 19 çeşit alet yapabiliyor. Ekranlarda seyrediyoruz. Bir kargayı, bir odaya koydular. Orta yere de bir cam tüp sabitleştirdiler. Bu limonata bardağının dibine de, mini bir sepet içinde, yiyecek kondu. Yerde de bir tel çubuk vardı. Ve deney başladı.

Şimdi, kargamız, cam bardağın içindekileri nasıl çıkaracak? Herkes merak içinde. Gagası- sığmaz, kol girmez, gagası yetişmez. Bardağı eğmek mümkün değil, çünkü sabit.

Karga, bir müddet, döndü dolaştı ve yerdeki teli aldı, Gagası ile bir ucundan tutup, diğer ucunu bardağa soktu, Karıştırdı, başaramadı.

Sonunda, aynı çubuğu, bir duvar çatlağına soktu ucunu, o kısmını “L” şeklinde kıvırdı. Gelip, bir de öyle denedi. Ve dipteki yiyecek sepetini kulpundan yakalayarak bardaktan dışarı çıkardı. Ne hoş değil mi? Karga, belki de daha üst sınıflara kabul edilebilir bu icatlarından dolayı.

Balıkçıl kuşu, işin kolayını bulmuş. Gagasının ucunda taşıdığı bir solucan yemini, suya bırakıyor. Yarı beline kadar girdiği suda bekliyor sabırla. Şıp diye yeme gelen balığı yakalıyor gagası ile. Bu ne iş? Oltasız balık tuyor anlayacağınız.

Bir deve kuşu yumurtası. Ne kadar serttir. Kartal o yumurtayı yükseklerden bırakıp parçalıyor ve içindeki sarısına öylesi kavuşuyor. Başka bir kuş ise, gagası ile taşı yakalayıp, taşı, yumurta üzerine düşürüyor. Bir diğer maymun. Karınca yuvasına, tükürüklediği dal parçasını yuvaya boydan boya sokup çıkararak, dizi dizi yapışmış karıncalara ağzıyla çubuğu sıyırıp kavuşabiliyor.

Bütün bu güzelliklere, kablolu TV’nin başlattığı “Tele Dünya” kanallarından ulaşabiliyorsunuz. Hem de, aylık, 2 lira fazladan para ödeyerek. Çok güzel tabi.

Gel gelelim, kapıya gelip, cihazı bağlayan montörler, hiçbir izahat vermeden, sadece kullanma klavuzunu bırakıp gidiyorlar. Siz, yerlerde sürünen fazladan kablolarla baş başa kalıyorsunuz. Bir diji kanalınız da varsa, birinden birine kayıt imkanınızı da elinizden alıyorlar, orta yerde kalıyorsunuz.

Bu sefer 126’yı arayıp “ N’oluyoruz” demeğe kalmadan, size dört başı mamur “Türk Marşı” dinlettiriyorlar uzun uzun. Siniriniz geçiyor ama, müzik hala tekrar tekrar çalmağa devam ediyor “Alo” diyen birisi çıkmıyor karşınıza. “. Müzikle zaman geçirterek, size kontör harcattırıp, sırtımızdan, göz göre göre para kazanılıyor böylece.

Hele daha bitmedi. Hattı bu kadar uzun meşgul ediyorlar madem, “siz isteyin, biz çalalım” diye, bize de sorulsun bari. Belki de “Halimeyi samanlıkta bastıları isteyebilirim belki. Di mi ya?!

Bir alaturkalık, laçkalık her kesimde diz boyu. İzmir'deki TEDAŞ’ın saat okuyucuları, saat muhafaza kapaklarını vidalamadan çekip gidiyor. Üstelik yerlerde. Bir diğerini de "vidala" diyorsunuz, “ Ben, benimkini vidalarım” diyor. Sanki hepsi aynı müessese değilmişler gibi.

Bir de “bilinmiyen numaralar” servisi. Bitmeyen müzik, uzun uzun anonslar. Tam bitti derken, civelek bir ses, insanın içini gıcıklayan bir tonla alıyor sazı eline “ Bilinmeyen numaralar servisine hoş geldiniz!” diyor. O apayrı gıcıklayıcı sesin bir de un helvası yapmadığı kalıyor hattın ucunda. Alt tarafı yedi haneli bir numara öğreneceğiz. Sırat köprüsünde niye bize ter döktürüyorlar?!

Sonra:

"Hangi hakla, otuz beşe bakla? "

Derler adama.

Öyle ya!

Hem de bizim paramızla!

Ört ki, ölem!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..