Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

Ne kadar demokratlaştık?

Ne kadar demokratlaştık?
 

Osman Turan Karikatür


1980 öncesinde meydanlarda; dipçikle kürek kemikleri kırılanlardan sağ olanları iyi hatırlar. 12 eylül referandumdan başlayarak yasalaşan, bireysel devredilemez hak ve hürriyetlerin her bir kelimesi için çok canlar hayata gözleri yumdu veya sakat kaldı.

Özellikle; 12eylül referandumuyla; 12eylül 1980 darbesiyle beli kırılan sivil muhalefetin demokratik talepleri, birer birer devlet tarafından yasal güvence altına alınınca ve bunu ‘halkımızın ihtiyacı için yapıyoruz’ denmesi, sivil muhalefet içindeki devrimci unsurların mücadele azminin içini boşalttı.

1989 Berlin duvarını yıkan tazyik; Sovyet Rusya’nın kirlettiği Sosyalizm ile 70 yıllık Sosyalist deneyimi, işçi sınıfının vahşi kapitalizme karşı muhalefet mevzisini kaybettirdi. Özellikle üçüncü Dünya Ülkeleri işçi sınıfı ve yoksul halklarının uğradığı Militarist baskılarla artan sömürülere karşı Ulusal millileşme taleplerine ideolojik arka planlık yapan sosyalizmin altını boşaltan Sovyet Rusya çöküntüsü, mazlum milletleri dermansız bıraktı. Global ve liberal ekonomi politikası, boş alanda hızla Dünyayı kapsadı.

Sovyet Rusya Sosyalizmi Bolşevizm saplantısıyla ve işçi sınıfını kategorize etmekle kirletti. Dünya işçi sınıfını din dil ve ırk gibi kendi felsefi temeline aykırı olarak gruplandırarak yaklaştı. Bu cümleden olarak, Müslüman Kafkas işçi sınıfını ikinci sınıf ve beyaz Rus dedikleri Rus halkını birinci sınıf işçi sınıfı olarak belirledi. Bu yanılgı; 1979 İran devriminde, İran Sosyalistlerini ikileme düşürüp olayların dışında bıraktı.

Müslüman Ülkelerde; Arap Baharı adıyla, bu Ülkeler işçi sınıfı ve yoğun halk kitlelerin kendi militarist satılmış yönetimlerine karşı başlattıkları sivil itaatsizlik eylemlerinde sosyalistler yine dışında kaldı. Gerekçeleri ise, bu halkların ideolojik arka planlarını ve toplumsal ahlak dinamiklerini İslam’dan almış olmaları.

Yani Arap Baharını geliştiren antiemperyalist direnişçiler, Müslüman oldukları için işçi sınıfı olsalar da ikinci sınıf işçi sınıfıdırlar.

Ve ne yazık ki; Arap baharı direnişçileri her ne kadar sadece emeğinden başka sermayesi olmasa da, üstelik Uluslar arası tekelci sermayeye ve içerdeki işbirlikçilerine karşı direniş başlatmış olmaları, çevre Ülkelerdeki Devrimci sosyalistleri yanlarında görmeleri için yetmedi. Çünkü Müslüman bu direnişçiler. Sanki Beyaz Ruslar Hıristiyan değillerdi.

İşte 1917 Rus devriminin dört büyük adamı; Lenin, Stalin, Troçki Ve Sultan Galiyev’in daha ilk yıllarda düştüğü fikir ayrılığı ile Stalin’in diğerlerini harcatan neden bu.

Aynı hastalığı; Gezi eylemelerinde ve 17 Aralık operasyonunda Ülkemiz devrimci sosyalistlerinin durduğu yere baktığımızda da net bir şekilde görmekteyiz. Bu yüzden; Gezi eylemlerini ve 17 Aralık operasyonunu, Uluslar arası Tekelci sermaye ve onun yerli işbirlikçileriyle omuz omuza durabilmişlerdir. Ergenekon davalarında; kontrgerilla ve devlet içindeki yasadışı yapılanmaların yargılanma sürecine karşı oldular.

Bu bir öz eleştiri olsa da gerçeği değiştirmiyor. Bu ülkede sosyalistlerin işçi sınıfını yeniden tanımlayıp, işçi sınıfı olabilmek için yeni ön koşullar belirlemeliler. Yada hedeflerine Uluslar arası tekelci sermaye yerine Müslümanlığı koyup devrim stratejilerini değiştirmeli.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..