Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ne kadınlar gördüm, zaten hiç yaşamadılar...

Ne kadınlar gördüm, zaten hiç yaşamadılar...
 

Sahi hiç yaşamış mıydı ?


Yara bere, morluklar içinde sığındığı karakol kapısından “ Kocandır, döver de sever de “ diye hiçbir yasal işlem yapılmaksızın dayak yediği eve ve dayakçı kocanın yanına gönderilen kadınlar …

AB uyum yasalarına , sözde uzman Aile Mahkemelerine rağmen, yeterli delil yok diye- ki delil değil, sadece iddia dahi yeterli, yasada öngörülen evden uzaklaştırma, telefonla bile aramama vb tedbirler için-dayakçı, sadist kocalar hakkında hiçbir tedbirin alınmadığı, kadının kaderine terk edildiği, adı batasıca törelere göre “o evden ancak ölün çıkar “ diye baba evine de kabul edilmeyip…..

Gerçekten ölüsünün çıktığı….hiç yaşamamış kadınlar...yaşarken de zaten ölü olan kadınlar…

Emzikli bebesinden zorla ayırılıp sokağa atılan…

Ve şakır şakır sütleri akarken göğüslerinden... hatta sütler içinde sırılsıklamken gömleği

“Yeterli delil yok “ diye, kadının çocuğuna ulaşma istemine dair tedbir talebini reddeden Aile mahkemesi hakimi ve de aile reisi (!) bittabi erkek hakimler…

Ve dayakçı kocasından boşanmış diye aile mahkemesi hakimliğine kabul edilmeyen ama kadının halinden sadece O'nun anladığı kadın hakimler…

İslam hukukundan ve Mecelleden sonra, Cumhuriyet döneminde Medeni Yasa ve sonrasında AB uyum yasalarına rağmen, yargıya da hakim olan erkek egemen zihniyet uygulamada sürdüğü sürece, KADININ İNSAN HAKLARI açısından pozitif değişim karınca adımları ile sürdü durdu…

Özellikle de kendi ayakları üzerinde duramayan, ekonomik bağımsızlığını kazanamamış daha doğrusu kazandırılmamış, eğitim hakkı engellenmiş gerçekten mağdur ve korunmaya muhtaç kadın açısından.

Diğerleri ayakları üzerinde durabilenler yani, O kadın hakim gibi boşanmayı seçti çoğu kez. Ve çalışma ve iş yaşamındaki aleni negatif ayrımcılığı göğüsleyerek erkek meslekdaşlarından çok daha fazla çabaladı yükselebilmek, erkek egemen zihniyete rağmen,” ben de varım” diyebilmek için…

Hele ki o zaten hiç yaşamamış, yarışı baştan kaybetmiş kadın; törelerin var gücüyle hüküm sürdüğü, kadının mal mertebesinde sayıldığı bir coğrafyada yaşıyorsa…

O coğrafyadan kurtulma çabaları bile kar etmedi, coğrafya onu kaçtığı kentte de takip etti !

Devlet mi ?

Devlet, asayişi, güvenliği sağlamakla, mağduru korumakla görevli ve yükümlü polisinden jandarmasından tut, uzman hakimlerine kadar kadını korumakta, pek de istekli, kararlı görünmedi ne yazık ki çoğu zaman. Sözde kadına karşı uygulanmakta olan negatif ayrımcılığı önlemek için çıkarılmış uyum yasalarına rağmen….

Ta ki NAHİDE OPUZ ‘ a kadar….

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM ), Nahide Opuz’un 2002 yılında AİHM’ne

“ kendisini döven, bıçakla yaralayan, ölümle tehdit eden ve daha sonra İzmir'e kaçarken annesini tabancayla vurarak öldüren eski kocası H.O'ya karşı devletin kendisini ; "etkili bir şekilde koruyamadığı" ; gerekçesi ile yaptığı şikayeti, haklı bularak, Türkiye’yi mahkum etti.


Kararda Türkiye'de kadınların ayrımcılığa uğradığı belirtildi ve Türkiye suçlu bulundu. Mahkeme, Türkiye'nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, kocasından koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmetti.


AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkıyla ilgili 2., kötü muamele ve işkencenin yasaklanması ile ilgili 3. ve ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. maddelerinin ihlal edildiğine karar verdi.

Türkiye, karar gereği başvuruyu yapanlara 36 bin 500 euro tazminat ödeyecek.


AİHM kararı, bundan böyle açılacak benzer davalarda emsal olarak görüleceği için Türkiye için son derece kritik.

NAHİDE OPUZ'un hazin öyküsüne gelince;


Nahide Opuz isimli kadın, 2002 yılında AİHM'e yaptığı başvuruda, kendisini döven, bıçakla yaralayan, ölümle tehdit eden ve daha sonra İzmir'e kaçarken annesini tabancayla vurarak öldüren eski kocası H.O'ya karşı devletin kendisini "etkili bir şekilde koruyamadığı" şikayetinde bulunmuştu.
1972 yılında doğan ve halen Diyarbakır'da yaşayan kadın, 1990 yılında tanıştığı ve 1995 yılında evlenerek üç çocuk sahibi olduğu H.O'nun sürekli kendisine şiddet uygulamasına ve tehdit etmesine rağmen, mahkemelere yaptığı başvurularda etkili sonuç alamadığı görüşünü savunmuştu.

KOCASI ARABAYLA EZMEK İSTEDİ, BIÇAKLA YARALADI, DÖVDÜ, ANNESİNİ VURDU


AİHM'den yapılan açıklamada, H.O'nun 1995 ve 1998 yılları arasında, şikayet başvurusu yapan kadını ve annesini arabayla ezme girişiminde bulunduğu, bıçakla yaralama ve şiddetli şekilde dövmek gibi suçlar işlediği bildirildi.
Açıklamada, "Bu ağır suçlara ve tıbbi raporlara rağmen, H.O'nun hakkında yeteri delili bulunmadığı için önce dava açılmadığı, daha sonra yapılan duruşmalar sonucunda ise üç ay hapis cezası aldıktan sona bunun da para cezasına çevrildiği" belirtildi.



"Başvuru yapan kişinin eski kocası tarafından 2001 yılında bıçaklandığı " kaydedilen açıklamada, "Bu suçtan dolayı da H.O'nun sadece sekiz taksitle ödemek üzere 840 bin Türk Lirası para cezasına çarptırıldığı" bildirildi.
Açıklamada, başvuru yapan kadın ve annesinin, yine ağır tehditler yüzünden bu dava ile ilgili başvurularını geri çekmek zorunda kaldıkları kaydedildi.
AİHM'den yapılan açıklamada, başvuru yapan kadının, annesi ile birlikte 2002 yılında İzmir'e kaçma teşebbüsünde bulunurken, H.O'nun kendilerini bulduğu ve arabada annesini tabancayla vurarak öldürdüğü belirtildi.
Ömür boyu hapse mahkum olan H.O'nun 2008 yılında serbest bırakıldığı kaydedilen açıklamada, bu kişinin tekrar tehditlerini sürdürmesinin ardından, eski karısının Türk adli makamlarına şikayette bulunduğu, kadının avukatının da AİHM'e, ; "Türk yetkililerin müvekkilini yeterli şekilde koruyamadığı" ; şikayetinde bulunduğu bildirildi.

Artık Türkiye’nin Kadın Hakları Karnesi, resmen kırık yani !

-Aile içi kötü muamele: 0

-Yaşama hakkına saygı göstermek: 0

-Kadın aleyhine negatif ayrımcılık: 10 !

Aile içi şiddet gördüğü gerekçesiyle, iç hukuk yolları tükendikten sonra- hatta makul süre geçmişse iç hukuk yollarının tükenmesi de şart değil- AHİM'e başvuran kadın yurttaşımıza devlet şimdi tazminat ödemek zorunda.

Tazminat bir yana, önemli olan mahkumiyet. Türkiye kadını korumakta, aile içi şiddeti önlemekte aciz kalıyor. Bu yüz karası durum AHİM kararıyla tescillenmiş durumda.


Bu karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarihinde Türkiye’ye karşı açılmış aile içi şiddet konusunde ilk karar olduğu gibi diğer üye ülkeler açısından da ilk niteliği taşıyor.Ve tüm üye ülkeler için olduğu gibi Türkiye açısından da ÖRNEK ve bağlayıcı nitelikte.

Tüm üye ülkeler ve tabii Türkiye, “Kadın aleyhine negatif ayrımcılık sonucunu doğuran tüm ayrımcı yasaları ve uygulamaları sonlandırmak ve iç hukuk düzenlemelerini yapmak zorunda .

Yani Nahide Opuz’un açtığı yol, tüm yaralı bereli ve hiç yaşamamış kadınlara ışık olacak bundan böyle…

Blog Not:

*Aile içi şiddete ya da şiddetin her türlüsüne uğrayan tüm kadınlar, hemen tüm illerde BARO'ların ücretsiz vermekte olduğu hukuki danışmanlık hizmetinden yararlanabilirler.

*http://www.aihmbasvuru.com/ ( Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapacağınız başvurular için ayrıntılı bilgi ve başvuru dilekçe örnekleri bulabilirsiniz)

* Haber ve karar, hürriyetcom.tr'den alınmıştır.



.........


Bu yazı, kadının halinden O'nun anladığı ama boşandığı için Aile mahkemesi hakimliğine kabul edilmeyen ; tanımaktan , uygulama ve kararlarından onur duyduğum bir KADIN HAKİM'e ve

İlk kez göğüsleri sütler içinde sırılsıklam gördüğüm ve şimdi yaşamayan O KADIN' a ithaf edilmiştir.





Sahi hiç yaşamış mıydı O Kadın ?

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..