Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '12

 
Kategori
Anılar
 

Ne kaldı eskilerden...

Ne kaldı eskilerden...
 

23.05.2012

Ne zaman eskilere dair bir sohbet konusu açılsa muhakkak eskiye dair bir özlem yaşarız. Hani bazen eski dönemlerde yaşanan şeyler hep güzelliklerden ibaret olmasa da yâd etmek iyi gelir, geçmişten bir demet anıyı yanımıza alırken. Değişen değerlerimizi konuşmak dile getirmek üzere Meteorolojinin sesi radyosuna, ilk yardım eğitmeni Fatma Karcı Çeştepe ile birlikte gidiyoruz. Tülay Gerçek'in hazırlayıp sunduğu "Kadına Dair Her şey" de bu hafta "Geleneksel Değişimler" den dem vuracağız.

Eski aşklardan başlıyoruz yolculuğumuza, sevgili Tülay, kaybettiği anne ve babasının yaşadığı muhteşem aşkı anlatıyor. Fonda duygulu bir müzik eşliğinde… Bizi alıp götürüyor.

Ben ise o dönemlerde yaşanan bir aşk hikâyesini anlatıyorum. Bir başka memleketten okula yeni gelen kıza okulun en yakışıklı öğrencilerinden biri âşık olur. Ne var ki, bir türlü açılamaz, utanır, sıkılır sevdiğini söylemeye. O zamanlar bir kıza gidip hemen “seni seviyorum”, “senden hoşlanıyorum” diyemezdin. Düşünmüş ve kendince bir alfabe yapmış. Her harfin karşılığında bir simge varmış. Bu alfabeye göre kendi adını ve kızın adını yazarak kıza götürmüş. Bak demiş burada “senin” ismin yazılı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra yine aynı alfabe mantığıyla Ona şöyle bir not yazmış. “Geldiğin günden beri senden hoşlanıyorum, seni seviyorum. Ama bunu dile getirmeye utanıyorum” demiş.

Daha sonra çözdün mü? Diye kıza sormuş. Kızda oğlanın alfabesine göre şifreli “evet ”cevabını vermiş. 2 yıl çıktık. Diyor. Bir gün elini tuttum o kadar. Kütüphaneye gidiyorduk. Baktık kimse yok. Ellerini tuttum ve ondan sonra kütüphaneye gidinceye kadar konuşmadık.

Yıllar geçti. Bir lisede öğretmen oldum. Yaşadığım olay tam bunun zıttı bir şeydi. Bütün sınıf beni çok severdi. Bir kız öğrencim yanıma geldi. Sizinle bir şey paylaşmak istiyorum. Dedi. “Ahmet’ten hoşlanıyorum. Ona teklif ettim. Ama kabul etmedi. Benim bulduğum alfabe, o günler aklıma geldi. Dur anlamadım. Dedim. İnanamıyordum. Fakat öğrencim. Bu tepkimin alınan ret cevabı olduğunu sanıyordu. Dedim ki, lütfen bana detaylı bir şekilde anlatır mısın? Nasıl oldu? Kız anlatmaya başlamış. Bahçedeydik. Ahmet’in yanına gittim. Ona dedim ki, “Ahmet senden hoşlanıyorum. Çıkalım mı? O da bana düşünme payı ver. “ dedi. Bu gün cevabı ret etti. “Biz arkadaş olarak kalalım” dedi.

***

Mesela çay partileri olurdu. Annemize söyleyemezdik. Ben yengeme söylemiştim bir keresinde. Gözümüzde büyüttüğümüz o çay partilerinde kuru pasta, meşrubat ve çay ikramı yapılırdı. Amatör bir grup sahnede şarkılar söylerdi. Hanımların, kızlı erkekli öğrencilerin gittiği bir yerdi. Ola ki sizi birisi dansa kaldırsa yüreğiniz pır pır eder, bir iki döndükten sonra heyecandan yerinize otururdunuz.

***

Tasarruf dönemi çocuklarıydık... Kitaplarımızı bizden sonrakilere verirdik. Kalemlerimiz küçülünce ucuna tükenmez kalemin başlığını koyardık. Küçülen kıyafetlerimizi ihtiyacı olanlara verirdik, bize verileni giyerdik. Yama ayıp değildi. Çorap eskiyince bulaşık bezi yapılırdı. Kazaklar sökülür, pas pas yapılırdı. Kumaşlar kesilir, yatak örtüsü yapılırdı ki, şimdilerde moda oldu. Annem kabaktan dolma, içini mücver yapardı. Kabul günlerinde şimdi bakıyorum. Hanımlar alıp başını gidiyor. Bir sürü çeşit yapılıyor. O dönemlerde yumurtalı ekmek, pişi makbul ikramlardandı. Bir arkadaşımla bu eski yeni muhabbetini yapınca dedi ki, 5. Sınıftaydım. Önlüğüm eskimişti. Annem dedi ki; “bu sene sabret. Ortaokulda alırım 3 sene giyersin” dedi. Çok üzülmüştüm.

Birçok radyo programına katıldım. Sevgili Tülay’ın programında zaman yetmiyor akıp gidiyordu… Böylece tek yapılacak program iki de yavru program doğurdu.

Geçmişten geleceğe sevgi meleği sizi sarsın efendim.

belginturan@gmail.com

http://www.radyo.mgm.gov.tr/programarsivi.aspx

 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..