- Kategori
- Deneme
Ne ola ki
Yaşamın amacı ile ilgili birçok yapıt okuyorum ve kendi yaşam amacımı belirlemeye çalışıyorum. Bu çalışma esnasında kendime göre bir sürü yol ve yöntem geliştiriyorum. Tabii, bilmek farklı şey uygulamak farklı.
Bana göre, bu farkındalığı çok güzel vurgulayan bir alıntıyla devam ediyorum yazıma.
“Hayatın anlamını çözmek için dünyayı dolaşan bir genç, gezdiği diyarlardan birinde yaşlı bir bilgeyi ziyaret etmişti. Adamın kitapları, eski bir kilimi, yatak olarak kullandığı bir şilte ve birkaç kap kacaktan başka bir şeyi yoktu. Genç, “ Neden hiç eşyanız yok? “ diye sordu. Bilge, “ Senin de yalnızca sırtında taşıdığın küçük bir çantan var. Senin eşyaların nerede?” dedi. Genç, “ Görüyorsunuz, ben yolcuyum. “ dedi. Yaşlı bilge cevapladı: “ Ben de yolcuyum yavrum… Ben de öyle.”
İşte, basit ve yalın! Ne kadar az şeye ihtiyaç duyarsam, o kadar yüküm hafifleyecek. Gel de sen bunu güzel gönlüme anlat! Hiç durmadan istiyor da istiyor; “ Daha fazlası, daha fazlası…” diye.
Bu bazen kitap oluyor, bazen hayvan, bazen konfor, para, kıyafet, yemek, ilgi, sevgi, saygı, şefkat, umursanmak diye uzayıp gidiyor liste; soyut, somut fark etmiyor, o kara delik doymak bilmiyor. Hiçbir şeyle dolmuyor.
Durum böyle iken; bazen düşünüyorum, benim amacım acaba “ o uçlara gitmeyin “ şeklinde çevremdekilere örnek olmak mı? Fakat bu da çok kibir dolu geliyor. Düşünseniz ya; herkesin parmak izi kadar özel bir yaşam amacı varken, ben kim oluyorum ki!