Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '15

 
Kategori
Güncel
 

Ne olacak bu Bebelerin hali?

Suriye'de süren zulmün Türkiye'ye sürüklediği 2 milyonun üzerinde sığınmacının ne olacağına ilişkin somut bir karar ya da proje ne yazık ki yok.

İlginçtir, ülkemizdeki Suriyelilerin 1 milyon 200 bini 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden oluşuyor.

Bunların yaklaşık 800 bini okul çağında ve bırakın eğitim almayı, henüz barınma sorunu bile çözülebilmiş değil.

Daha da acısı yüzlerce çocuk Ege denizinde boğularak yaşamını yitirmiş.

Bodrum sahillerine cansız bedeni vuran Aylan bebe gibi daha kaç çocuk kim bilir sahillerimizden toplanacak.

En dramatik sonuç da son dört yılda ülkemizde 150 bin Suriye’li çocuk doğdu.

Bunların kimliğinde, doğum yeri olarak kiminde Hatay, kiminde Kilis, kiminde İstanbul ya da Mersin yazıyor olacak.

Dile kolay 150 bin bebek; aç, açıkta belki, barınacak bir yeri yok çoğunun.

Kamplarda yaşayanların ne tür güçlükler içerisinde olduğunu tahmin edersiniz.

Hangi ananın yüreği dayanır buna.?

Hangi kadın çocuğunu yaban ellerde doğurmak ister?

Hangi baba, ailesinin bu duruma düşmesini, çocuğunun gurbet ellerde bu koşullarda büyümesini ister?

Suriye krizinden bu yana ülkeyi yöneten AK Parti iktidarı, izlediği dış politikayla olayların bu boyuta gelmesinde birinci derecede sorumludur kuşkusuz.

Ancak Avrupa’nın, o seviyelerine yükselmeye çalıştığımız müessir medeniyet sahibi ülkelerine, onların çok gelişmiş vatandaşlarına ne demeli!

Bizim ülkemizin hem devrimci, hem milliyetçi, kimi zaman laik, kimi zaman dindar kesilen yüksek aydınlarına ne demeli!

Hayatta kalabilmek uğruna kucağında bebesiyle karısını, yaşlı anasını, çocuklarını alıp Türkiye’ye gelen, buradan da fırsat bulursa Avrupa’ya geçmeyi hayal eden, bu uğurda yaşamlarını yitiren sığınmacılara sahip çıkacak yerde, kendi halkına zulmeden Esad’ın yanında saf tutan sosyalistlere ne demeli!

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki, Esad’ı haklı çıkarmak uğruna “rejim muhaifi” olarak gördükleri bu zavallı insanları potansiyel suçlu ve hatta terörist sayan,” ne işi var bunların ülkemizde” diyecek kadar vicdanını köreltenlere ne demeli, demiyorum. Söyleyecek bir şey bulamıyorum.

Uluslararası ilişkilerde kim, nasıl yanlış yapmış, Suriye’de, Irak’ta devam eden bu savaş ortamı kimlerin işine yararmış, Ortadoğu’nun zengin petrol, doğalgaz ve su yataklarını hangi güçler ele geçirmek istermiş, farklı bir tartışma konusu.

Bu konuda akil insanlar ve konunun uzmanları değerlendirmeler, analizler yapıyorlar.

Ben aklımı bir yana koyup vicdanımın sesine kulak vermek istiyorum.

Benim vicdanım, bu yersiz, yurtsuz, zavallı insanlar üzerinden siyaset yapılmasını, ülkelerini yöneten siyasetçilerin yaptıkları yanlış uygulamaların, savaş yanlısı politikaların vebalini bu insanların çekmesini kabul etmiyor.

Yine benim vicdanım sızlıyor aylardır, bu insanların yeniden ülkelerine dönebilmeleri, evlerine, yakınlarına kavuşabilmeleri için hiçbir şey yapamadığımız için.

Kuşkusuz, bu sorun öylesine büyük, öylesine kapsamlı ve çok yönlü bir sorun ki, sivil inisiyatiflerin, yerel güçlerin çözebilme şansı yok.

Devletler ve hatta uluslar arası kurum ve kuruluşların ortak çabasıyla ancak çözülebilecek boyuttaki bu insanlık dramının sona ermesi için vicdan sahibi her yurttaşın duyarlılıklarını artırıp, kamuoyu baskısı oluşturması gerekiyor.

Yazıktır, günahtır! Savaş tacirlerinin, emperyalist güçlerin paylaşım kavgalarına bu insanları alet etmesine seyirci kalma lüksümüz yok artık.

Her birimizin çıkaracağı bir ses, yazacağı bir yazı, söyleyeceği bir söz belki zaman içerisinde bir çığlığa dönüşür.

Milyonlarca insanın yeniden ülkesine dönüp, barış içerisinde yaşayabilmesi, çocukların okullarda eğitimlerine devam edebilmeleri, yeni Aylan’ların olmaması için yapılacak mutlaka bir şeyler vardır.

Bu iş devletlerin, bizim ülkemizde de hükümetin işidir, demek; daha çok ailenin evsiz, yurtsuz, daha çok çocuğun, gencin eğitimsiz kalması, yeni acılar, yeniden ölümler demektir.

Eğer hala vicdanımız nasır tutmamış, yüreğimizde sevgi kırıntıları kalmışsa; gelin güçlerimizi birleştirelim, seslerimizi yükseltelim.

Silahlar sussun, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın istiyorsak eğer,

Eğer, bunlarda insan ve gözümüzün önünde bir insanlık ayıbı yaşanıyor deme cesaretini gösteremiyor, bu kahrolası kirli savaşa karşı çıkmıyorsak eğer,

Bilin ki, bu yangın bir gün bizi de yakacaktır.

Bu yangına dur demek için, savaş çığırtkanlarını teşhir etmek, ısrarla ve inadına barışı savunmak zorundayız.

Barış! Hemen şimdi…..

 

AYHAN ONGUN (Gazeteci-Yazar) 08.12.2015/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..