Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

14 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Ne olacak şimdi (Herşey göründüğü kadar basit mi?)

ŞİMDİ NE OLACAK…

Bir İstanbul gezim sırasında meydanın ortasında duran “heykelin” altındaki yazan 1928 yılını görmüş ve yanımdaki değerli İstanbullu dostlarıma sormuştum…

Taksim meydanındaki o anıtı yaptıran Mustafa kemal Atatürk’tür. Anıtın yapımına 1924 de başlanmış 1928 de sona ermiştir, dediler öğrendim.

***

Tarihimiz boyunca Taksim Meydanı son derece önemli bir yer tutmuştur. Osmanlı sevdasında olanlar da yakından bilirler ki padişahlar sultanlar kendilerine karşı gelen emirlerine uymayan dinlemeyen ya da kendilerinden daha iyi daha çağdaş düşünceler sunanları Taksim Meydanında asmışlardır.

Bizim gençliğimizde de ülke sorunlarının haykırıldığı itiraz seslerinin yükseldiği yer de Taksim meydanıydı. Bizim için Taksim Meydanı aynı zaman da en güzel en büyük kutlamaların yapıldığı yerdi.

Yılbaşı kutlamaları her ne kadar son yıllarda tecavüzcülerle anılsa, bugün yılbaşı kutlamaları muhafazakâr kesim tarafından reddedilse bile Taksim Meydanı “Yılbaşı” için mutlaka ve severek uğranılan bir mekândır ve olmaya da devam edecektir…

Kısaca; Taksim Meydanı geçmişte olduğu gibi ülkemizdeki başkaldırıların, isyanların, itirazların sevinçlerin acıların seslendirildiği bir simgedir. Eylemler Taksim Meydanında o anıtın altında ateşlenir ülkenin dört bir yanına yayılır ve netice bulur. Yakın tarihi yaşananlar, yaşayanlar bunların canlı şahitleridir.

Örneğin; Nazım Hikmet için yapılan haksızlıklara itiraz burada başlamış tüm ülkeye yayılmakta iken ani bir kararla “itibar iadesi” yapılmıştır.

***

O yüzden de bazı tuzu kuru olanların ve asıl söylenmesi gerekenleri söylemekten korkanların 27 Mayıs 2013 de başlayan Gezi Parkı ve Taksim Meydanında vücut bulan sonra da tüm ülkeye yayılan “halk eylemlerini” artık sadece çevre duyarlılığına ve iki ağaç katliamına bağlayarak;

Eylemleri destekleyen tüm ülkenin vatandaşların gerçek ve aleni sorunlarını dile getirdiklerini söylemeleri hem tarihi bir yanılgı hem de halk açısından son derece hatalı bir yaklaşımdır.

Elbette bu eylemler sona ermelidir ama sadece Gezi Parkını kapsayan değil tüm ülkeyi harekete geçiren sorunlara da çözüm bularak sona ermesi en doğru olanıdır. Çözüm bekleyen, kalıcı yaklaşımlar isteyen onlarca sorun vardır…

Bu sorunlara bakışlar Başbakanı yemek mi istiyorsunuz, askeri sindirdik sıra sizde mi, devrim yapmak hükümeti devirmek mi istiyorsunuz diyen bir beyinsiz güruhun yaklaşımından ibaret olmamalıdır.

***

-Ülkemizin hemen her ilinde ilçesinde büyük bir çevre duyarsızlığı vardır. Daha fazla konut/bina yapmak tesis kurmak ve harcama çılgınlığını destekleyen alış veriş merkezlerini çoğaltmak için tarım alanları feda edilmektedir.  İktidar bu konuda yandaş Belediyeler ve kendilerine bağlı kamu ortaklıklarıyla(TOKİ) bu katliamları sürdürmektedir.

Bu yolda halkın istek ve düşüncelerin zerre kadar önem vermemekte, arsalarına konutlarına istediği zaman ve bedelle el koyabilmektedir. Ülkenin her yerinde bu konuda mağdur olan binlerce insanlar var, bu sorun hala devam etmekte halk kendilerinin de katılımcı olmaları gerektiğini söylemektedir.

-Başbakan ve ekibi biz ne istersek yaparız, karar verdik böyle olacak böyle uygulanacak diyecek kadar saygısız ve sorumsuzca beyanlarda bulunmaktadır. Eyleme katılan halkın hemen hepsi bu emrivakilere, dayatmalara ve diretmelere itiraz etmektedir. Ancak yapılan konuşmalar ve söylemlerden anlaşılıyor ki Başbakanın Tek adam ve “tek söz sahibi” olma niyeti değişmeyecektir. İşte eylemlerin temel amaçlarından bir de budur, ne olacak şimdi?

-İktidardakiler kendilerini sadece kendi seçmenlerine sorumlu hissettiklerini hemen her fırsatta dile getirmekteler. Son yıllarda yapılan düzenlemelerde özellikle sosyal yaşam şartlarına yapılan müdahalelerde sadece kendi tabanının ve seçmenine hitap eden uygulamalarda bulunmaktadır.

Kendilerinin benimsemediği bir yaşam biçim içerisinde olanlar da bu dayatmalara itiraz etmekte kendileri gibi yaşamak istememekteler. Başbakan kendi tabanı gibi yaşanmasını isterken direnenler bunun karşısındalar, buna rağmen hala yok sayılmaları garip değil midir?

-Ülkenin büyük bir çoğunluğu Müslüman iken sadece kendi seçmen ve tabanlarının “inançlı” olduğuna defalarca vurgu yapıldı, bu açıkça; aynı dini paylaşan ama kendileri gibi bağnaz ve yobaz din anlayışını reddedenlerin üzerinde kurulan ağır bir baskıdır ve bu baskılar hala gün gibi ortadadır.

Eylemcilerin büyük bölümü de bundan şikâyetçidir, bu şikâyetin varlığı hala vardır, önemsiz midir?

-Ülkemiz büyük bir gafletle komşularımızla sorun yaşayan hatta onların iç işlerine müdahil olan, içlerine terörist yetiştiren rejimlerini devirmeye çalışan bir ülke durumuna sokuldu. Ülke iktidar tarafından bilerek ve isteyerek, savaş ortamına çekilmek istenmektedir. Çoğunluk asla savaş istememekte komşularımızla sıfır sorunlarla yaşamak istemektedir. Gerek Reyhanlı olayları gerekse Suriye deki olaylara iktidarın katılımları göstermektedir ki “iktidar” bu amacında kararlıdır. Bu eylemlerin içinde buna da itiraz eden binlerce vatandaş var.  Başbakan kararlıyız ÖSO nu destekleyeceğiz diyor, böyle mi devam edecek?

-Ülkede büyük bir eğitim karmaşası ve işsizlik var, sadaka kültürü ile evine ekmek götürmek bedavadan geçinmek istemeyen iş sahibi olmak çocuklarına güvenilir ve paylaşılabilir bir gelecek vermek isteyenlerin bu sorunu ne olacak?

-Vatandaşların özellikle gençlerin, lokantalardan plajlara sokaklara parklara dans ve sinema salonlarına kadar özgürlüklerinin elinden alındığı gün gibi ortadayken, ne içeceğine bile kendileri karar veremezken, özgürlükler noktasında kısıtlanan baskılanan ve dayatılan anlayışlar hala ortadadır bu sorunun cevabı hala meçhuldür?

-Ülkenin bağımsızlığı bile tartışılırken terörist guruplarından yana tavır almak bu ülke için can veren ve vermekte kararlı olanların hiç sayılması, derin yaralar açmıştır. Bu konuda amacı açıklanmayan dayatmalardan halk hoşlanmamaktadır. Halk eşkıya ile pazarlık için masaya oturmaktan yana değildir. Bu soruna nasıl bir çözüm üretilecektir soran eden bilen yok?

-Başbakan tek adam ve tek söz sahibi olmakta ısrar etmekte kendi çocukları dahil etrafında halkın seçtiği vekilleri bile karşısında konuşamamakta fikir beyan edememektedir. Halk bazı İslam ülkelerinde görülen bu dikta anlayışında ısrar edilmesine şiddetle itiraz etmektedir.

Halk ülkemizin Cumhuriyet ilkeleri içinde demokrasi anlayışı hukuk üstünlüğüne inançla idare edilmesini talep etmekte ve sorumluluk sahibi herkesten bunu beklemektedir.

Bunun için uygun ortamın seçim sandığı olduğunda da hem fikirdir. Ve bugünleri hafızasına kaydetmiştir ve zamanı gelince gereğini de yapacaktır.

Öyle devrim mi yapacak, hükümetimi devireceksiniz Başbakanı mı yiyeceksiniz gibi fantezilerle soruna anlamsızca bakmak kimseye yarar sağlamaz…

Başbakan ve ekibi bu eylemler sayesinde; kendi seçmenlerini eylemcilerin hatta kendilerini seçmeyenlerin üzerine salabileceğini söyleyecek, onlara hedef gösterecek kadar bozuk bir ruh haline sahip olduğunu göstermiştir. Bundan herkesin dehşete kapılması hatta korkması gerektiğini düşünüyorum...

***

Daha buraya yazmadığım onlarca eylem sebebi olan sorun var, aklı beyni ve gönül gözü özgür olanlar zaten bunları rahatlıkla görüyor.

Bu bakımdan “Sanatçılarımızın” sanki başka hiçbir sorunumuz yokmuş tüm ülkenin desteklediği, bugün 18 nci gününü tamamlamak üzere olan “halk hareketini” boşu boşuna desteklemişiz gibi davranmaları çok doğru yaklaşım değildir.

Sokaklarda meydanlarda milyonlarca insan “Başbakan istifa” diye bağırıyor, bence sanatçıların bunu öncelikle Başbakana söylemesi gerekirdi, söyleme cesaretini gösterdiklerine hiç sanmıyorum.

Modern ülkelerde olduğu gibi bu talep milyonların değil sadece on binlerin talebi bile olsa dikkate alınması ve sorgulanması gerekirdi.

Ülkenin kalıcı çözümlere ve çok acil değişimlere ihtiyacı vardır. Eğer bu bağlamda çözümler üretilmeyecekse eylemlere ara verilse de bir süre sonra çok daha ağır ve acı eylemlere davetiye çıkarılmış olacaktır.

Ülke 27 Mayıs 2013 öncesi Türkiye değildir, bu yapılan eylemler de “isyan” değil uyarıdır, bunu herkes böyle bilsin…

***

Aklın mantığın yoluyla düşünmek başarının huzurun ve mutluluğun tek temel kaynağıdır. Şimdi Türk Halkı sorunlara ve siyaset kurumlarına her zamankinden daha geniş bir perspektiften bakmak zamanıdır.

Bizim neslin 65 senedir yapamadığını “gençlik” başarmıştır.

Kafayı kuma gömmenin gözlere at gözlüğü takmanın zamanı değildir.

İyi akşamlar…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..