- Kategori
- Aşk - Evlilik
Ne olur gel artık...
Boş boş önümdeki kağıtlara bakıyorum, zerre kadar bilmediğim bir işi yapıyordum bir kaç aydır. Kendime güvenim her gün artıyor, çünkü bilmediğim işlerin bile üstesinden geliyorsam, bildiğim şeyleri yapsam ufffuuu...
Sabahtan başlıyor koşuşturmalarım, o toplantı benim bu toplantı gene benim devam ediyorum. Daha önceleri farketmemiştim ama toplantıları dinledikçe işlerim kolaylaşıyor neyi nasıl yapacağımla ilgili bütün ayrıntıları öğreniyorum. Ama tek sorunum kılık kıyafet olayı bir türlü kendimi o robot kıyafetlere sokamıyorum. Alışmamış don misali bir yerde durmuyor o ciddi kıyafetler. Çok önemsemesem de zamanla alışırım gibi hissetmiyor da değilim. En son bakanların katıldığı toplantıya şortla gidince, olayı abarttığımı söylediler ama yakışmış olduğu kanaatindeyim, çünkü her kes bacaklarıma bakıp memnun memnun gülümsedi çoğunlukla.
Toplumsal olaylara daha duyarlı olduğumu düşünürsek bu hayatımdaki gelişme kişisel gelişimime epey sağlıklı (ne demekse) katkıda bulunuyorum bu günlerde. İklim adaleti ve 350 olayını kimi bulsam anlatıyorum içime çevreci bir manyak kaçmış kurtulamıyorum.
Kilometrelerce uzaktaki birini düşünüp sık sık özlem atakları geçirsem de hayatımdan genel olarak memnun sayılırım. Ada yavaş yavaş kış hazırlıklarına başladı, yapraklar muhteşem renklerini sergilerken beni kandıramıyor, güzelliği ile başımı döndüremiyor, klasik üşüyorum donuyorum ayağına kendime geliyorum.
İçimden bir hazırlık bir telaş halindeyim ki sormayın bu arada. Sanki biri gelecek acelem var gibi... Ne yapsam yetişememe duygusu da başedilir gibi değil. Arada sırada telefonuma gelen mesajı ya da facebook ta yolladığı minik notlar beni heyecandan öldürmeye yetiyor. Kusacak gibi oluyorum onunla telefonla konuşurken. Tamam çoğunlukla insanların bu tür manyaklıklarıyla dalga geçerim ama bu sefer elimde değil. Hem kendi düşen ağlamaz diyorum hem de bile bile devam ediyorum. Bir gelse, bir gelse yanımda kalsa elimi tutsa bütün o heyecanım sönse...
Ah Aşk!
by muhsinunlu
“yol sürüyor.
geceyi felç eden sessizliği yaka cebimden söküyor
ve ayaklarıma ilave ediyorum
sanki akdeniz benim oğlum değil.
künye kayıp.
fünye çekili.
gönyeyi kaptırdığım çingeneyse
çoktan buhara’yı yakmış olmalı.
ki bu, lüzumundan fazla para harcıyoruz demektir.”
“işte sen gülüyorsun
ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar”