Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Ne onda merhamet ne bende gurur/Her gece evinin önünde durur/Ağlardım altında penceresinin

Ne onda merhamet ne bende gurur/Her gece evinin önünde durur/Ağlardım altında penceresinin
 

Aşkın birkaç çeşidi var. İnsani, hayali, hayvani ve Tanrı aşkı. En popüler olanı insani aşk. Hani şu yârin kara gözlerine vuruluyorsun ya. Kara dedikse lafın gelişi. Mavi olur. Kahverengi olur. Yeşil olur. Ağlatırsan yaşlı olur. Kızdırırsan kırmızı olur. Gözünün üzerine yumruğu indirirsen mor olur. 

İnsani aşk, öyle adı gibi pek de insani değil. Günümüz aşklarına tutulanların yarısı mevta olmuş. Bu abuk sabuk aşk yüzünden ölenler Cihan Harbi’nde ölenlerden daha fazla. Aşk yüzünden öldü demiyorlar ama biz biliyoruz. 

Yani şu bizim hepimizi yakıp kül eden insani aşk üstelik çok mantıksız. Daha elini bile tutamadan ah, vah, yandım diye kendini yiyip bitiriyorsun. İşte bir bahtı kara! Kerem yanmış Aslı’ya. Hikâyedir umarım. Yoksa bu kadar saçma bir davranış olamaz. Acem kızının ardından İran, Turan dolaşacaksın. Sonra ona kavuşamayıp yanıp kül olacaksın. 

Şimdinin gençleri uyanık. Kerem gibi kendilerini yakarlar mı hiç. Elin kızını yakıyorlar. Evleneceğiz diye kandırıp gününü gün ediyorlar. İşi o kadar ilerletmişler ki parayla tuttuğu kadını annem diye tanıtıp elini öptüren bile var. Kızlarımız da maşallah tam saftirik. Elini öptükleri kadınla çocuğa bir kere baksalar bunların değil ana oğul aynı milletten olmaları bile zor. Ayrıcana kızlarımız evlenme manyağı. Bir alyans yüzük al. Taksim’de turla. Dönüşte karın hazır. 

Nerede o aşkından yanıp kül olan Kerem’ler? Şimdinin bazı gençleri tersine psikopat. Kerem aşkı uğruna öldü. Bunlar ise aşkını öldürüyor. Kerem’in katil versiyonu yani. 

Ferhat’ın deldiği kayaları gözlerimle gördüm. Valla hiç kusura bakma Ferhat kardeş. Akıllıca bir davranış değil. Ben bunu değil bir Şirin, kamyon dolusu Şirin için bile yapmazdım. Umarım açtığın kanal şehre su verilmesinde işe yaramıştır. 

Mecnunu’da es geçmeyelim. Yıllar sonra Leyla’yı tanıyamamış. Çok normal. Bu kadar çile çektikten sonra adam babasını bile tanıyamaz. 

Tanrı aşkını ayrı bir yere koyalım. Sakallıyı kızdırmayalım. 

Hayali aşk gerçekten ilginç. Platonik aşk da deniyormuş. Sevgilini bir kez görmen yetiyor. Hatta olmayan, hayali sevgililere de aşık olunuyormuş. Neye yarar bu platonik? Bir şişe buz gibi tonik içseydik bari. Yüreğimiz soğurdu. Hiç olur mu böyle dağların arkasına bak, yan yan dur. 

Hayvani aşk malum tek vücut oluyorsun. Eğer yeni banyo yapmışsa, üstelik mis gibi kokuyorsa ve sen de bolca Harry Potter okumuşsan en sağlıklı kimyasal karışımı elde ediyorsun. 

En mantıklı (mantıklı demeyelim de çünkü aşkta mantık yoktur, en iyi aşk diyelim) aşk hangisi? Size sormuyorum. Biliyorum cevabınızı zaten. İnsani aşk diyeceksiniz. Siz hiç akıllanmayacaksınız. İnsani aşk kendini ateşe atmaktır. Kerem nerde şimdi? Ünü tünü yok. Don Juan aslanlar gibi yatıyor mezarında. Gidin bakın, iskelet kemik olsa da, yanağında sevgilinin öpücük izi duruyordur. Kerem sonsuza dek yaşarmış. Yaşasa ne olur? Kupkuru masal. 

Kerim Korkut der ki: Aşk mutluluktur. Mutluluk vermeyen bir şey asla aşk değildir. İnsani aşk nane şekerini koklamaktır. Hatta bazen uzaktan bakıp ambalajını okumaktır. Kolonya mı bu? Koklamak neye yarar? Yiyeceksin ki tadını bilesin. Duygusal aşkmış. Tatlı, lezzetli şiş kebap. Hani, nerede? Pişsin de getireyim. Hadi be! 

En mantıklı aşk hangisi? Ya ben bir kişiyim. Koca Türkiye’ye”En mantıklı aşk hayvani aşk”tır, nasıl deyim? Sonra ineklerin yanına yollarlar beni de rezil, madara olurum. Şaka bir yana sizin favoriniz insani aşk olabilir. Yine de ben Sevgili Haşmet hırsından bıyıklarını yerken aykırı sözlerime devam edeyim. 

İnsan aslında basit bir varlıktır. Bu nedenle basit olanı sever. Duygusal aşk çocuk oyuncağıdır. Seversiniz ya kollarınıza atılır ya da “Sen iyi bir insansın ama…”diye başlayan bir masal anlatır size. Çocuklar bile yutmaz bu masalı. Ama aşıklar yüreklerine bu ateş düştükten sonra çocuk bile değildirler. Bebeciktir onlar. Duygusal aşk yorumcularına göre körkütük aşıkların reddedilseler bile aşkları devam ediyormuş. Morfin etkisi yani. Hatta keşke reddetse diyenler bile varmış. Tam sopalık bunlar. 

Şu duygusal aşkın insana ne verdiğini gerçekten merak ediyorum. Duygusal aşk kadına, hayvani aşk ise erkeğe yarar. Platonik aşk hiçbir şeye yaramaz. Duygusal aşkta kadının güçlü silahları vardır. Cilve, naz, gözyaşı gibi. Böyle de silah olurmuymuş demeyin. Bunlardan her biri adamı dağlara düşürür. 

Duygusal aşk fakir aşkıdır. Ağlar ağlar hani bizim dağlar. Akıl, mantık, bilim duygusal aşkın yanından bile geçmez. Kimi derviş kılıklı herifler ve Mehlika Sultanın torunu hatunlar hep duygusal aşkın yüceliğini anlatırlar. Gül gibi yanakları yılların acımasız darbeleriyle buruş buruş oluncaya kadar ne zaman geleceği bilinmeyen hayali aşklarını bekler dururlar. 

Bütün intihar vakaları insani yani duygusal aşk nedeniyledir. Dünya tarihinde Allah aşkı, platonik aşk ve hayvani aşk nedeniyle intihar etmiş bir kişi bile yoktur. Çünkü duygusal aşk çözümsüzlüğe götürür. Allah aşkı bellidir. Allahınıza bağlandığınız zaman zaten sizi kimsenin çözmesi mümkün değildir. Platonik aşkta ölmenize zaten gerek yoktur. Çünkü ortada bir sevgili yoktur. Hayvani aşkta ise olsa olsa zevkten ölürsünüz. 

İnsani aşk iyiliği de kötülüğü de içinde barındıran bir duygu, bir beşeri ilişkidir. Kıskançlık, elde edememe nedeniyle bencillik ve sahip olma duygusu en temiz ilişkileri bile ölümcül hale getirir. İnsanoğlu az biraz tuhaftır. Biber ağzını yakar, onu sever. Onca dikensiz bitki ve çiçek vardır, gider dikenli gülü sever. Yani insani aşk bizim yaratılışımıza uygundur. İnsan tam anlamıyla iyi olarak nitelenen bir varlık değildir. Bu nedenle şu yaşadığımız aşklar da masum ve temiz duygular değildir. 

Favorim hayvani aşktır ya bizim sakallı hayvani aşka aşk bile demez. Şu densizin yaptığına bak. Ne peki? Çiftleşme. Senin o dediğin köpeklerde olur utanmaz adam. Sözlerine değer vermiyorum ama iş olsun diye soruyorum. Ne için yapılır peki? Üreme için. Neslin devamını sağlar. İnsanlar bunu isteyerek yapsınlar diye az biraz da zevk verilmiştir. İşin içinde zevk olmasa kadınla erkek yatmazlar, üreme olmaz nesil devam etmez. Desene biz koca burunlu Cemileye boşuna dil dökmüşüz. Çocuk da olmadı zaten. Biz de aşk sandık da daha bir sarıldık birbirimize. Alt tarafı çiftleşmeymiş. Köpeğinki gibi yani. Sen öyle diyorsun ya. 

Hele dur sakallı! Ötekileri de sorayım sana. Tanrı aşkını, duygusal aşkı, platoniği… Allah aşkını buraya yazmana ifrit oldum. Hangi cüretle be kendün bilmez! Hastalık adı mı ötekiler. Pek anlamam da. O zaman sen hiç âşık olmadın. Gittim istedim, aldım. Dört tane hemide. Dinde yeri var. Gözüm dışarıda olmasın diye. Bi dolu çocuğum oldu. Ellerinden öperler. Böyle kimin gözü dışarıda olur ki? Her eve gelişinde gözlerin fal taşı gibi açılıyordur. Keşke sakallı olsaydım! 

Aşk dokunmaktır. Hatta daha ileri gidip ellemektir. 

Duygusal aşk fakir aşkıdır. Fakir insanlar kanaatkârdır. Öyle badem göbekli, pampal bebekli istemezler. İsterler de veren kim. Zahle karının yüzü yunmuşuna fit olurlar. Lakin Kerim Korkut fakir olmaması gereken bir fakir galiba. Sakallının dörtlüye kafayı taktığına göre… Ama ne çare ki şeklen Zahle’nin yunmuşuna denk. Sokakta kadınlar”Bu adamı nasıl görmeden yanından geçerim” kararlılığında. ”Gözlerini kapatsınlar” diyorsunuz. Çok biliyorsunuz! Ya araba çarparsa. En sonunda koskoca Korkut’ta yunmuşa fit oldu. 

İşte burada çok büyük bir sorun var. Bizim badem göbekliden vazgeçip razı geldiğimiz Zahle’nin yüzü yunmuşu yan çiziyor. Allah Allah! Daha düne kadar ”Beni alsın da isterse taşa çalsın” diyen güneş görmemişin, gül dermemişin ne olduysa Leyla Sayar gibi burnu bir karış havada. 

Sonunda olay anlaşılıyor. Tanrı’dan torpilli gâvur parasıyla beş kuruş etmeyen şu bizim esas oğlanlar piyasa yapıyorlar. Bu piyasada geçerli, normal kural “Herkes esas oğlanı ister, o beğendiğini alır” dı. Ama son yıllarda Türkiye’de bu ilişki piyasası kuralı değişti.”Herkes esas oğlanı ister, esas oğlan hepsini alır”Ya kardeşim bu ülkede sadece siz mi varsınız? E ne yapalım geliyorlar. Fazla mal göz çıkarmaz. Ben senin gözünü bir çıkarırsam malı görürsün! Doksanlık bir ninem var, onu da ister misin? Muhtarın karıyı da verelim bonus olarak. Terbiyesiz! 

Ya kardeş yunmuşu da bize bıraksan. Biri altında. Biri üstünde. Öteki saçını okşar. Beriki kıçını. Biri elini tutmuş bırakma der gibi. Biri geviş getirir ayva badem yer gibi. Her tarafın karıyla dolmuş. Dokuz çocuklu anaya dönmüşsün. Ne yapacaksın yunmuşu? Ona da ayaklarını mı yalatacaksın? 

Türkiye’de aklın mantığın alamayacağı bir ilişkiler düzeni vardır. Özellikle ilişkilerin özgürce yaşandığı ortamlarda parası, güzelliği, gücü ve mevkii olan bir kişi kadınların yarısını alır gider. Onun almasına gerek yok. Hepsi peşine takılır gider. Dengini aramakmış, boyu boyuma, huyu huyuma… Hikâye bunlar. Otuzundaki, fabrikatörün şeklen Allahın bir insana verdiği her şeye sahip serseri oğlu okyanustaki balina gibidir. Balıkların derdi aşktır. Onun derdi ise aşkları yutmak. Aptal balıklar sonsuz masmavi okyanuslarda özgürce dolaşıp aşklarını yaşayacaklarına bu azgın genç balinaların Afrika kadar açılmış ağızlarına doğru yüzerler. 

Liseli afet Turgay’a gider, anladık. Bankacı öldüren güzel de. Hadi neyse bir de yedek olsun. Bu Turgay zibidisi ellibeşlik, albayın duluna da iş atmaz mı? Albayın dulu da genç balina meraklısıdır. Elbette takdirinden sual olmaz lakin ben böyle adi insanlara Allahın neden her şeyi cömertçe verdiğini anlamış değilim. Benim bile yüzüne bakmadığım Zahle’nin çirkin yunmuşu da bir gün Turgay zibidisine gidecek. Çünkü ülkemizde çarpık ilişkiler düzeninde yer alan kadınlarımızın tamamı akşamlara kadar zibidilerin numaralarını kaydederken diğer insanların numaralarını telefonlarından silmekle meşguller. Oysa sildikleri numarada sadece kendileri kayıtlıyken kaydettikleri zibidinin telefonunda neredeyse Güney Amerika’nın tamamı kayıtlıdır. Bu yanda rakipsiz ve birinci sıradayken öbür yanda üçyüzaltmışbeşinci yedekliği kabul ederler. Bir de kumalığa karşıdırlar. Bunlar duble duble kumadırlar. 

Zahle’nin yunmuşu gitmiş benim umrumda değil. Beni asıl deli eden bu baba parasıyla adam olmuş serseri zibidilerin doksan dokuz afet ellerindeyken yüzüncü çirkin yunmuşa da tenezzül ediyor olmaları. Eşek göndersek onu da alacaklar. Yuh sizin midenize! Balinalar aşkları ve güzellikleri tüketir okyanusları kuruturlar. 

Oysa yunmuşların pek güzel olmasalar da sevenleri vardır. Belki güzel bir yuva, tatlı çocuklar, mutlu bir gelecek yazıyordur falda. Azgın balinalar ve serseri zibidiler için yunmuşlar sadece zevk aracıdır. İnanılmaz bir şekilde yüzlerce afetten sonra çirkin ve yaşlı yunmuşlara da saldırırlar. Bu tür ilişkilerin bir kısım kadınları kültürlüdür, fazileti savunurlar. Ama bu, onların rezaleti yaşamalarını engellemez. 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..