Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '11

 
Kategori
Dünya
 

Ne Osmanlı Batılılaşabildi, ne de Cumhuriyet. Bu hiçbir zaman olmayacak. Neden? (8)

Ne Osmanlı Batılılaşabildi, ne de Cumhuriyet. Bu hiçbir zaman olmayacak. Neden? (8)
 

Peki, bütün iktidarlarımızın ortak «Kâbe»si olan Batı, genel çizgileriyle, ne demektir?


Osmanlının kurduğu “ileri devlet”, Muhteşem İmparatorluğa geçmeden, “Neden iki yüzyıldır çırpınmamıza rağmen bir türlü batılı olamıyoruz?” Sorusu, ilim, akıl ve zekâ ölçü alınarak açıklanacaktır. Bizler hiçbir zaman batılı olamayacağız. Yazıyı okuyanlar gerçeğinde bunun cevabını kendilerine de vereceklerdir. Peki, “Batılılaşmak” Nedir? Özgür, zengin, medeni olmak mı veya değişik bir kültürü yaşamak mıdır? Herkesin anladığı bir Batılılaşmak vardır. Bakalım gerçeğinde “Batılı” olmak, "batılaşmak" nedir? Gerek İmparatorlukta, gerek Cumhuriyette yöneticiler sosyal ve ekonomik sorunların çözümlenmesini hep aynı anlayışla değerlendirmişlerdir. 

-III. Selimin ıslahat hareketleri, idareye “Avrupai bir manzara vermek” amacındadır. 

- II. Mahmut, Batılı yaşayış tarzının ve kurumlarının memlekete ithali ile İmparatorluğun kurtulacağı kanaatindedir. 

-Tanzimat Paşaları batıya benzemek tutkusunu Avrupa devletlerinin maşası olacak kadar ileri götürmüşlerdir. 

-Jön Türklere göre Avrupaî "hürriyet" anlayışının aynen uygulanması tek çözüm yoludur. 

-İttihatçılar, aynı görüşleri "milliyet" çerçevesinde savunmaktadırlar. 

-Atatürk döneminde, “Batı medeniyetine yaklaşmak, ona benzemektir.” Atatürk’ün ıslahattan (anladığı), sonraki icraatından anlaşıldığına göre, Türk toplumunu Batı’ya yöneltmek için sosyal hayatımızda ve kültür vasıtalarımızda; bazı değişiklikler yapmaktır. 

-AP lideri Demirel’in de bu konudaki yorumu –gerçekçidir-: “Atatürk Batı medeniyetçiliğine gönülden bağlanmıştı. Onun gerçekleştirdiği hukuk reformu, medenî kanun ve onlarla birlikte getirilen kanunlar sistemi. Batı medeniyetinin ferde, ferdin haklarına büyük değer veren Atatürk’ün hayat görüşünün, başka yorumlara imkân bırakmayacak açık tezahürüdür.” 

Atatürk döneminin ilerici düşünürü Şevket Süreyya bile, «Batı medeniyetinden ayrılmak, Bilâkis ondan faydalanarak, onun seviyesine ulaşmak” görüşünü savunduğunu açıklamakta, “liberal bir inkişaf ümidinin uyuşturucu tesirinden çıkmak için bu lâzımdı” demektedir. (1) 

-İnönü’nün iktidarı, savaş yıllarının zorladığı bazı değişikliklerin çerçevesinde, fakat aynı hedefin peşinde olacak, Batı’dan ilk «yardım» bu dönemde alınacaktır. 

-Bayar-Menderes yönetimindeki Türkiye ise, NATO’ya girmesine kayıtsız bir Avrupa’ya, şımarık çocuk edasıyla, Batılı olduğunu ispat çabasındadır. Celâl Bayar durumu şöyle anlatıyor: «Atlantik paktına girmemize ilkin tereddüt gösteren İngiltere’ye, şunu sorduk: Bizi Avrupa medeniyetinden saymıyor musunuz…» (2) 

Menderes’in amacı “Türkiye’yi küçük Amerika yapmak” tır. Bu dönemde, «Batı» kavramı Avrupa yerine artık Amerika’ya temsil ettirilmektedir.  

-Demirel döneminin niteliği ise açık ve seçiktir. Batı sözcüğü dillerden düşmemekte, amaç her fırsatta tekrar edilmektedir. Başbakan Demirel, basın toplantılarının birinde şöyle demektedir: 

“Türkiye, Batı medeniyet dünyasının müesseselerini ve medenî usullerini almak, benimsemek ve bunlardan meydana gelen neticeleri de kabul etmek durumundadır. 

Türkiye bu yenilikleri bütün icaplariyle kabul ettiği, bunları tahammülle karşıladığı ölçüde, çağdaş ı çağdaş medeniyetin iktisadî, sosyal ve kültürel gelişmesinden ve nimetlerinden hissesini almayı başaracaktır.” (3) 

Görüldüğü gibi bütün iktidarların, iktidarı etkileyen bütün güçlerin «fikr-i müş’ir»i Batılaşmaktır. Çeşitli konularda görüş ayrılığına düşmekte, ancak hedef olarak hepsi Batı’yı almakta; Batı’ya benzeyerek onun yüksek yaşam düzeyine erişmeyi amaç edinmektedir. 

Peki, bütün iktidarlarımızın ortak «Kâbe»si olan Batı, genel çizgileriyle, ne demektir? 

Batı kültürü hangi kaynaklardan beslenerek bugüne gelmiştir? 

Batı kültürünün ilk kaynağı eski Yunan’dır. Avrupalıların «Batı medeniyetinin beşiği» olarak niteledikleri ve özel bir yakınlık duydukları Yunanistan, köleci toplum biçiminin en büyük örneklerindendir.  

Genel çizgileriyle bu toplum iki sınıftan kuruludur: Köleler ve hür insanlar. 

Üretim yapmak tabiatıyla kölelere düşmekte; ticaret, askerlik, yöneticilik ve benzeri işler hür vatandaşların tekeline bırakılmaktadır. 

Eski Yunan’ın bir anlamda ki vârisi ve Batı’ya hukuk sistemini kazandıran medeniyet Roma’dır. 

Roma’nın özel mülkiyet kavramı ise Gaius’ ün, Jüstinyen’in kanunları, Batı’nın hukukî temelleri olarak günümüze dek yaşamıştır. 

Eski Yunan gibi köleci bir toplum olan Roma’nın yanısıra Batı medeniyetinin üçüncü kaynağı Hıristiyanlık’ tır. Çok genel olarak denebilir ki, Batı’nın günümüze dek gelen ekonomi ve hukuk anlayışı Yunan - Roma medeniyetlerinde ilk biçimlerini almış; ahlâk, kişisel sorumluluk, kişinin önemi gibi kavramlarda Hıristiyanlıktan etkilenmiştir. 

Batı medeniyetinin ekonomik geleneği başlangıçtan beri ağır basan bazı niteliklere sahiptir. 

Kültürün insana aşıladığı özelliklerle uyum halindeki ekonomik nitelikler; herşeyden önce, özel mülkiyet anlayışının katı ve taviz vermeyen biçimde olması; değer ölçüleri arasında öncelik- kazanmış bulunmasıdır. 

 

Devam edecek…. Bizler neden hiçbir zaman batılı olamayacağız? 

Resim;hakimiyetimilliye.org'dan alıntıdır. 

(1) Şevket Süreyya Aydemir, “Suyu arayan adam” sahife, 472 

(2) Celal Bayar, “Başvekilim Menderes”, Hürriyet Gazetesi, 21.7.1969 

(3) Süleyman Demirel’in basın toplantısı, Son Havadis gazetesi, 6.7.1969 

Kaynak; İsmail Cem İpekçi, “Türkiye’nin geri kalmışlığın tarihi” 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..