Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '09

 
Kategori
Bilim
 

Ne tür müzik dinlersiniz? (1)

Ne tür müzik dinlersiniz? (1)
 

David GILMOUR(PINK FLOYD'un, geçenlerde kaybettiğimiz gitaristi.)


Güzel yurdumun, sevecen insanına “Ne tür Müzik dinlersin?” diye, sormayacaksın.

Daha doğrusu, sorup da kendini yormayacaksın.

“Kulağıma hoş gelen, her tür Müziği dinlerim.” cevabını alır, oturursun.

Oturduğun gibi, muhabbet de ilerlemez artık.

Bu lafın üstüne ne denir, ne desen boş.

İşte bu manasız diyalogu kurtarmak için, devam yolları önereceğim bu yazımda.

Bunu yaparken, frekans, ses, nota kavramlarına mecburen girip, Müziğin oluşumunu ve algılanmasını inceleyeceğim ama endişelenmeyin; herkesin anlayabileceği basitlikte.

Şimdi, girişteki diyaloga dönecek olursak, soruyu soran arkadaşa, temel olarak farklı 2 devam cümlesi öneriyorum.

1) “Ben genelde, Karaciğerime hoş gelen Müzikleri tercih ediyorum.”

2) “İyi de, kulağın, nasıl bir kulak?”

Hangisini tercih ettiğinizin, pek bir önemi yok aslında.

Sonuçta her 2 cevap da sizi, “iyi müzik” kavramını irdelemeye götürecektir ve birazdan açıklayacağım gibi, gerçekten Karaciğerimizle de duyarız.

Yalnız bu iş Havuz Problemi kadar kısa sürmeyeceği için yazıyı birkaç bölümde tamamlamayı planlıyorum ve ilk bölümün konusu; frekans, ses ve işitme süreci olacak.

Öyleyse frekans kavramına girerek; başlayalım.


Tekrar eden olayların sıklık miktarına; frekans diyoruz.

1 saniyedeki tekrar sayısı yani.

Burada 1 saniye; birim zaman anlamında örnektir.

1 saat de olabilir, 1 yıl da, 1 milisaniye de olabilir, 1 nanosaniye de.

Tekrar eden olay da, her şey olabilir.

Tükenmez kalemi, parmağınızla, ardı ardına çevirmeniz de tekrar eden bir olaydır,

hoparlör membranı(hareketli, kağıt bölüm) nın, saniyede 1500 kez titreşmesi de.

Hatta Deniz BAYKAL’ ın; periyodik olarak CHP’nin başına gelmesi de.

(Dilim sürçmedi, başına geçmesi değil, başına gelmesi.)

Yalnızca sıklıkları, dolayısıyla da; periyotları farklıdır.

Frekansın tersi olan periyot ise 2 tekrar arasında geçen zamandır.

Bir örnek verecek olursak; dakikada 20 kez dönen bir bisiklet tekerinin yaptığı işin,

Frekansı; 20 tekrar/60 saniye = 0, 33 [Hz], (3 saniyede 1 tekrar yapıyor)

Periyodu ise 60saniye/ 20 tekrar = 3 saniye (Her tekrarı, 3 saniyede tamamlıyor) dir.

Burada frekans birimi olarak [1 / saniye] ile aynı anlama gelen Hertz(hz) i kullandım ki;

Radyo Dalgalarını bulan, Alman Fizikçi, Rudolf HERTZ’ in anısına izafeten kullanılmaktadır.

Tekrarlanan hareketler, saniye de yüzlerce kez sıklığındaysa titreşim diye adlandırıyoruz.

İşte; ister Jet uçağı motorunun, isterse de, gitarın ya da gırtlağımızın tellerinin titreşerek, havayı itmesi sonucu oluşan hava dalgalarının, kulağımız üzerinden, beynimizin işitme merkezinde yarattığı etkiye de ses diyoruz. Demek ki ses oluşumu için sırasıyla; hava, havayı itecek bir şey, kulak ve beyin lazımmış. Örneğin; hava olmazsa(boşlukta), ses de olmaz.

Kulağın içine yönlendirilen ses dalgaları; kulak zarı ve örs, çekiç, üzengi kemikleri üzerinden, iç kulaktaki salyangoz sıvısını titreştirirler ve burada elektriksel sinyallere dönüştürülerek, sinirlerle beyne iletilirler. Salyangoz sıvısıyla başlayan, elektriksel sinyale dönüştürme işlemi; bilim insanlarının, hala çözemediği derecede karışıktır. Çok yüksek sıklıktaki titreşimler, bu karmaşık mekanizmaya zarar verebilirler. O nedenle iç kulakta, belli bir değerden sonra frekans arttıkça, etkisini otomatik olarak azaltan bir kas grubu da bulunmaktadır. Bunu, ton ayarı çok tiz değerlere çevrildikçe, volüm düğmesi sesi otomatik olarak kısan bir müzik kaynağı olarak hayal edebilirsiniz. Yani iyi bir insan kulağı için, 20000[Hz] ya da başka bir deyişle; 20[kHz] civarında olan duyma üst eşiği; keskin bir eşik değildir. Bu değer civarında birden değil, azar, azar duymaz hale geliriz.

Öte yandan, sistemin atalet(harekete geçmesi için gerekli en az kuvvet) i yüzünden, 20[Hz] civarında da duyma alt eşiği vardır. Ancak bu atalet sorunundan önce, çok alçak frekansların algılanması için geniş yüzeyler gerekmesi sorunu mevcuttur ki, bu sorun vücudun, Karaciğer gibi, Kafatası gibi geniş yüzeyli organları kullanılarak en aza indirilmektedir. Bu şu anlama geliyor ki; 50[Hz] altındaki çok düşük frekanslara ilişkin hava titreşimlerinin bir kısmını da, kulak kepçesiyle değil, Karaciğerimizle algılayıp, içeriden kulağa iletiriz. Alçak(bas) frekansların çokça kullanıldığı Arabesk Müziği dinleyen arkadaşların sık, sık ellerini böğürlerine, böğürlerine vurmalarının hikmeti, bu olsa gerektir.


KAYNAKLAR: İTÜ Elektronik Fakültesi/Elektroakustik Dersleri, biraz Amatör Müzisyenlik, biraz Mühendislik Deneyimi, e biraz da e-learning.

 
Toplam blog
: 30
: 2257
Kayıt tarihi
: 03.11.06
 
 

İzmirliyim ama, İstanbulda yaşıyorum. Elektronik Mühendisiyim ama, ilaveten yazıyorum. Evliyim ama..