Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '07

 
Kategori
Eğitim
 

Ne varsa tüketiyoruz ...

Ne varsa tüketiyoruz ...
 

2007 - 2008 Öğretim yılı dolayısıyla okullar açıldı tüm öğrenciler ve aileleri için hayırlı olsun dileklerimi sunarım. Eğitim öğretimin okulda verildiği gibi aileden de aldığımız bir gerçektir.

Tanıdığım bir arkadaşın çocuğu ile ilgili davranış biçimini izliyorum. Arkadaş, İlköğretim 3.sınıfa giden çocuğuna gösterdiği aşırı koruyuculuk, çantasını okula hatta sınıfa kadar taşıması, servisten indirmek bindirmek, yemeğini yedirmek teneffüste yanına gitmek gibi. Bu tür davranış biçiminden çocuğun, sıkıldığını hatta ezildiğini görmek mümkün. Arkadaşım doğrumu yapıyor yanlış mı yapıyor diye düşünürken kendi çocukluğuma daldım gittim.

Yıl 1965 aylardan Temmuz sonu, bizim oralarda arpaların biçim zamanı, ilkokul 2’den 3. sınıfa geçmişim. Yani 8 yaşındayım. Köyümüzden 5-6 km. uzaklıkta bir tarlamızda arpa biçmeye gitmişiz. Annem, Babam, Ağabeyim ve ben tarladayız. Tarlamız komşu köy sınırına yakın bir konumda ve iki köy sınırında da mevcut bir göl var. Bu göle yaz başından itibaren göçmen kuşları gelerek (turna, yaban kazı, yaban ördeği, toy dediğimiz yaban hindisi vs.) göldeki sazlıklara yuva yaparlar yaz mevsimini bu gölde geçirir sonbaharda da geri göç ederler.

Babam tırpan biçiyor, annemle ağabeyim de biçilen ekinleri toplayıp yığın yapıyorlar, benim görevimde onların ayak işlerini bakmak ve öküzlerimizi otlatmak ve su içmelerini sağlamaktı. Öğlen olunca öküzlerin su içme zamanı geldiğinde babam; Bu gün öküzleri su içmeye sen götüreceksin dedi. Komşu köyün sınırında ki göle götürmem gerekiyordu. Göl yaklaşık bizim bulunduğumuz tarlaya 500-600 mt. Uzaklıkta. Öğlen vakti göle komşu köyün çocukları ve çobanları hayvanlarını sulamak için getirirler orası bir hayli kalabalık oluyor.

Ben; Baba ben öküzleri göle değil yapılı pınara götüreyim dediğimde Babam; Neden oğlum? Diye sordu. Yapılı pınar köy yolu üzerinde ve bulunduğumuz tarlaya 3 km ilerde temiz ve soğuk suyu olan bir pınar. Gölün suyu hem sıcak hem de pistir diye iddia ettimse de babamı ikna edemedim ve beni göle göndermeye karar verdiğini ve gözünün önünde öküzleri göle götürüp getirmemi emretti. Ben her ne kadar korktuğumu belli etmesem de babam, “korkmana gerek yok biz buradayız seni gözetleriz, sende korktuğunu belli etmemek için arkana bakmadan yürü.” Dedi.

Korkumun nedeni; Komşu köyün çocukları, çobanları ve çoban köpekleriydi. Ben korka korka göle gittim, öküzlerin acele su içmelerini sağladıktan sonra gölden hemen ayrıldım, bir taraftan da çoban köpekleri ile yaşıtım ve benden büyük komşu köyün çocukları beni fark etmedi diye de sevinerek geri dönüyorum. Biraz ilerledim arkamdan gelen bir sesle takip edildiğimi fark ettim. Babam tembihledi ya “korktuğunu belli etmemek için arkana bakma” diye, dönüp arkama da bakamıyorum, Babamlara da bağıramıyorum, sonra “korktun” derler diye. Arkamdaki sesin otların hışırtısından geldiğini hissediyorum. Tarlaya yaklaşıp otlu yeri geçip açık alana çıktığımda geri bakma cesaretini gösterdim ve arkama baktım. Arkamdan gelen ve beni korkutan sesin sahibi bir yaban ördeği yavrusu, paytak paytak yürüyor. Geriye döndüm, annesinin yanına gitmesini söyledim ise de yavru ördek bizimle beraber tarlaya kadar geldi.

Tarlaya geldiğimde babamdan bir aferin aldım. Ördek yavrusunu akşam olunca bırakmadık eve getirdik, bir süre sonra kocaman bir ördek oldu. O gün kendime olan güvenim sağlanmıştı, korkumu yenmiştim ve cesaretim artmıştı. Yıllar sonra bu davranış nedenini babama sorduğumda bana aynen şu cevabı vermişti; “İlerde Büyükşehirlerde okuyacaksınız, aileden ayrı kalacaksınız, kendi başınızın çaresine bakacaksınız, bunu sağlamak için başta korkuyu yenmeniz gerekir, cesaretli olmanız gerekir ve kendinize olan güveniz de tam olmalı” diye cevaplamıştı. O günkü davranışını da bilerek ve bu değerleri bize kazandırmak için yaptığını örneklerle anlatmaya çalışmıştı.

Arkadaşımın seslenmesiyle kendime geldim ve kendi çocukluğum ile bu günkü çocukları, babamla bu günkü babaları karşılaştırdım.

Sonuçta birçok şeyi tükettiğimizi görmekteyiz. Bir kere köyümüzün nüfusunu %99 göç vererek tükettik. Anadolu’nun her köyünde var olan bilge kişileri tükettik, Çocukluğumdan bu güne iki neslimizi tükettik (Dedelerimizi ve babalarımızı) Doğayı tükettik; Bahsettiğim o göl, sazlıklar yoktur artık, dolayısıyla o göle gelen göçmen kuşları da yok. Göçmen kuşlarını tükettik. Toplumun üretime yönelik değerlerini bir bir tüketmeye devam ediyoruz. Kısacası tüketen toplum olduk

Murtaza ÇİÇEK

 
Toplam blog
: 22
: 2094
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

1957 Kars doğumluyum, Anadolu Üni. İşletme Fak. işletme bölümü mezunuyum. Kitap okumak, halk müziği ..