Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ne yazık ki bu coğrafyada böyle...

Sayın başbakan gardını aldı. Sanıyorum şimdiden kışa hazırlık yapıyor. Ve yine sanıyorum kimse bunun farkında değil. İnşallah ben yanılıyorumdur.

BOTAŞ genel müdürlüğün bir kararı sanki müjde gibi. ''Mayıs başından itibaren konutlarda kullanılacak doğal gaz ücretlerinde %25 indirim'' diye.

Baharın son ayı ve peşinden üç ay devam edecek sımsıcak yaz günleri... Yani konutlarda doğal gazın en az kullanıldığı dönemlerde %25 indirim...

Yaz dönemlerinde doğal gaz kullanımı bir ailenin bütçesini sarmayacağı dönemlerdir. Yani aylık kırk elli lira gibi bir rakam. Bunu karşılığı on lira dolayında bir indirim demektir. Minimum kullanımda maksimum indirim. Ne kadar güzel bir taktik.

Kışın doğru dürüst ısınmak isterseniz eğer, bir konutun aylık doğal gaz bedeli beş yüz tl sınırına dayanıyor. Bu indirim neden kış aylarına rastlayacak gibi yapılmaz ki? Ya da hemen kış başlangıcında bu indirim neden geri yüklenir? Hal bu ki BOTAŞ geçtiğimiz kış aynı indirimi teklif etmişti ve başbakan kabul etmemişti.

Bunun karşılığı da kış başlangıcında, yani maksimum kullanımda maksimum zamma hazırlık demektir sanıyorum. Ve mazereti de şimdiden hazır. Zam yaptıktan sonra: ''Gerektiği zaman indirim yapıyoruz'' diye.


***

Şunun şurasında anneler günü geldi sayılır. Bu arada TV kanallarında reklam furyası da başladı. Pırlanta reklamları, beyaz eşya reklamları, bir çocuğun gücünü aşan reklamlar. Üstelik kredi kartına artı üç ay ilave taksit...

Bu reklamların büyüklere yönelik olduğu savunulabilir. O zaman da o büyükler beyaz eşya almak için, özel günü mü beklemesi gerekir. Bir annenin beyaz eşyaya ihtiyacı varsa çocuk -Beyaz eşya alacağına göre koca adamdır- ne diye anneler gününü bekler ki? Yazık değil mi o dünyalar tatlısı anneye. Ya da şöyle mi söylüyordur acaba içinden: ''Anne sen sabret, biraz daha elinde yıka ben sana anneler gününde alırım'' diye.

Bir baba düşünün çocuğunun eline yapışmış annesine pırlanta almaya götürüyor. Ya da bir çamaşır veya bulaşık makinesi. Ya da kendisi alıyor da çocuğa verdiriyor. Sözüm ona anneler gününü kutlayacak.

Bu davranışın görünmez boyutu; minicik çocuğa hiçbir emek ve düşünce gücü harcatmamaktır. Hal bu ki o minik yavrucak kendi el emeği bir hediyeyi annesine sunsa daha güzel olmaz mı? Bir kır çiçeği veya kendi yaptığı bir resmi. Ya da üç beş satır bir yazıyı, ya da kendi yazdığı bir şiiri. Üstelik içten gelip taşan, sımsıcak bir sarılma ve öpücük ilaveli. O çocuk hem yazıyla bütünleşir, hem de şiirle sarmaş dolaş olur.

Ayrıca bu iş için; temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden canım kır çiçekleri ne güne duruyor. Böyle zamanlarda minik yavrunun bir başkasının yardımıyla kendi elleriyle toplayıp, ya da önceden bu günün önemi anımsatılarak biriktirdiği azıcık harçlığıyla satın aldığı ve bir öpücük ilavesiyle sunduğu o kır çiçekleri hediyelerin en güzelidir. Üstelik o çocuğa tatlı bir sorumluluk yükler, her gün olması gereken bir anlayışın sene de bir kereye mahsus indirgendiği gün de...

***

Bu ara da bir TV kanalında henüz oyun yaşındaki çocuklara şarkı yarışması yaptırıyor. Ayrıca o minikler kendi yaşına ait müzikleri bırakıp, anneleri, babaları ya da dayıları yaşındaki sanatçıların söylediği şarkıları seslendiriyor. Üstelik onların makyajı ve kıyafetini taklit ederek. Bunun ne kadar doğrudur? Ya da bunun altında yatan ve o yaştaki çocuğa şimdiden olduğundan fazla görünmenin aşılanması ve böylece tutunulacak bir dal edinilmeye çalışılması, o çocuğun ruhsal yapısını ne kadar etkiler? Veya o minik yavruların istikbalini kendi çıkarına dönüştürme çabası ne kadar doğrudur? Bu da uzmanların vereceği karara bağlı tabii...Daha önce de bu tür yarışmalar düzenlenmişti. Üstelik gencecik insanlar için...Ve çoğu da ruhsal bunalım yaşadı yanlış anımsamıyorsam...

Ne yazık ki bu coğrafyada böyle...

 
Toplam blog
: 31
: 544
Kayıt tarihi
: 01.05.09
 
 

29.05.1949 Uşak doğumluyum. Lise dahil eğitimimi uşakta tamamladım. Yıldız üniversitesi inşaat bölüm..