Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '16

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem...

Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem...
 

Bunu yapan insansa... Ben değilim kardeşim!


Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem… Gözlerindeki çaresizliğe takılırım. Koca koca binalar dikip, onlara yatacak yer bile bırakmayan bencilliğimiz gelir aklıma. Kutu kutu paketler halinde, o sokak senin, bu sokak benim gezdirilişlerine, sonra da bir köşeye atılışlarına yanar içim.

Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem… Evvel ahirde, mesela Osmanlı zamanında, mahallelerimizin bizimle birlikte en büyük ortağı olanları; şimdi ne hakla açlığa, susuzluğa, çaresizliğe, kimsesizliğe, ormanlara, şehir dışlarına, dağ başlarına  terk edebildiğimizi düşünürüm. Kollektif acımasızlığımızın zirvelerinde dolaşırken cümbür cemaat, ettiğimiz zulüm, kalbimi titretir.

Kendi neslini üretmeye, türetmeye milyon yol deneyenlerin... Eniklerin soyunu kurutma, kökünü kazıma işine nasıl da baş koyduğuna şaşarım.

Kısırlaştırılırken artık yavrulayamayacak sevişmeleri… Zehirli köftelerle uyutulur bedenleri… Üstelik, parayla toplanır cesetleri... Kelle başına beşlik sayar köpek avcılarına, çoluk çocuğa; kimi belediye bozuntuları…” Kuduz olacağız, öldürün, uyutun şu it sürülerini!,” sayıklamalarını fırsat bilip, o hezeyanlardan yüz bulup, kitlesel kıyım ve katliamlara girişirler tarihin en barbar kavimleriyle yarışırcasına… Sahipsiz hayvanları korumak, aşılamak, sahiplendirmek türü yasal ve toplumsal sorumlulukları yokmuş gibi…

Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem… Tüm canlılara düşman, ağzı var dili yok varlıkları çevremizden, mesela sitelerden, apartmanlardan attırmaya çalışan şefkat ve merhamet yoksunu zavallılar meşgul eder kafamı. Gücü yalnızca sevimli dostlarımıza yeten acizliklerine, vicdansızlıklarına kabarır öfkem. Hani, ayıp edeceğimi, günaha gireceğimi bilmesem; eşek sudan gelene dek pataklarım alayını. Taaa ki, onlardan biri gelip, bitirinceye kadar işimi… Beslediği hayvanı dövenlerle ödeşirim kendimce; böyle davranarak... Onlarsa, varlığımdan bile habersiz, keyiflerince sürdürürler zulümlerini…

Ne zaman yağmurdan ıslanmış bir köpek görsem… “ Allah bilir kaç bin tanesi aç bilaç geziyordur şimdi, hangileri hapsedilmiştir barınaklara, haksız yere; kaçı pet shoplarda, hayvan pazarlarında açıktan satılıyor ve hangileri el değiştirip, yeni sahibine veriliyordur, zerrece rıza göstermeden; gizliden gizliye?..” diye üzülüp hayıflanırım. Hüzün basar her yanımı. Bin bir çare ararım yeniden…

Elbet öderiz bir gün, tüm bunların bedelini... Tabii ki cezası var, evimizi barkımızı, bağımızı bahçemizi bazen kuru ekmekle suyun, bazen de yalandan bir okşayışın hatırına bekleyen, kollayan dünyanın en bedava işçilerinin, en gönüllü kahramanlarının ilk özelliklerini; yani sadakati, öğrenemediğimiz için hayat arkadaşlarımızdan...

 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

                                                                                                            

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..