Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Ne zorumuz var?

Ne zorumuz var?
 

Biz bayanlar yok muyuz...

Kaçımız dış görüntümüze dikkat ediyoruz?

Spor salonuna gidenlerimiz var mesela (başta ben)...

Neden?

Vücudumun esas yaratıldığı giderde hareket edip sağlıklı olması için veya daha iyi görünmek için...

Diğerleri neden gidiyor? Diğer bayanlar ve erkekler?

Gitmeyenlerden hayıflananlar var biliyorum... Ya da 'ben böyle iyiyim, istemem spor mpor' diyenler...

Neden?

***

Genele bakarsak; bayanlar mesela, zayıfladıkça birbirlerinin hoşuna giderler. Erkeklerin daha az hoşuna gider bu durum...

Yalan mı?

Neden?

***

Bayan dedim ama, erkekler de tabi...

Doğadaki canlılardan, acaba bizim gibi sürekli iyi görünme ve başkalarına kendini beğendirme kaygısı taşıyan bir tür daha var mıdır?

Sözde, canlıların en 'üstün' olanıyız. Ama bir o kadar da en kendiyle barışık olmayanı galiba...

Güzel olacağız diye bir dünya spor yap, para harca, tak takıştır... Aynalara bak... Yok yemek yeme tarzı yok konuşma tarzı, oturma kalkma tarzı öğren...

Neden?

Farketsek de farketmesek de başkaları için aslında...

Bütün gün kapan ofislere bürolara, ye iç strese bin, her tarafına ağrılar girsin, bir sürü hastalık sahibi ol...

Sonra da spor salonuna git... Ter at, yok o aletten yap yok mekik yap, şınav çek... Sağın solun ağrısın...

Neymiş; sağlıklı olaca'm, bir de üzerine güzelleşec'em/kas yapaca'm...

Halbuki bütün gün doğaya aykırı bir şekilde yaşamıyor musun?

Neden?

Kızılderili gibi kızılderili var mı artık dünyada?

Neden?

***

Ya da tatile çıkıyoruz.. 'Aaa, gökyüzü, bulut, deniz, çimen, ahan da şuradaki de dağ' şeklinde buldumcuk delisi olup, okkalı bir oksijen çarpması sonrası, şaşı-beş halde dönüyoruz kendimizi hapsettiğimiz yapaylıklara...

Şimdilerde doğal domates bulunca yaşadığımız şaşkınlık gibi. Bre nankör... Varken niye mutlu değildin de şimdi bulunca şaşırıyorsun..

Önce kaybettirirmiş, sonra buldurup sevindirirmiş ya, o hesap işte...

***

Bir balık bunların hiçbirini yapmıyor mesela... Hayvan yüzüyor yahu... Vücudu ve doğa ne diyorsa onu yapıyor... Yapay şeyler yok. Biz cani insanlar onlara yapay ortamlar hazırlıyoruz.

Tıpkı kendimize hazırladığımız gibi...

Timsahı alın...

Sincap...

Kartal...

Sümüklüböcek...

Tavuskuşu...

At...

Karınca...

Hepsi kendi giderlerinde, yaratılış amaçlarına ve anatomilerine uygun şekilde yaşıyorlar.

En azından benim baktığım yerden öyle görünüyor.

'Gagamı bir bakıma götüreyim, zamanı gelmiş', 'tüylerim yeterince parlıyor mu acaba', 'yelemi tarasaydım, karışmıştır şimdi', 'kabuğum da pek incelmiş vitamin mi alsam', 'kavgada gözüm aktı beni artık kimse beğenmeyecek' dediklerini düşünemiyorum.

Ne gerekiyorsa içgüdüsel olarak yapıyorlar zaten.

Bizimkisi ise, içgüdülerimizi dışgüdülerimizle savaştırma deliliği!

Vücudumuzu ve doğayı dinlesek aslında... Herşeyi o yönlendiriyor zaten. Biz önce onu dinlememeyi öğretip insanlara, sonra sanki muhteşem bir buluşmuş gibi, enteresan isimli öğretiler şeklinde pazarlayıp 'dinlemeyi' öğretiyoruz...

Biz insanların var bir huzursuzluğu ya, bakalım nereye kadar yapaylaşabileceğiz... Doğa (doğanın parçası olan vücudumuz dahil) bizden her an almakta intikamını...

**

Yazdıklarımı baştan sonra okuyunca biraz şu Avatar filmini hatırladım. Nasıl güzel tahliler yapmışlar da; bilinenleri, sıfırdan kendileri öğrenip, daha önceden bilenlere bilmediklerini düşündürürcesine nasıl da pazarlıyorlar...

 
Toplam blog
: 61
: 937
Kayıt tarihi
: 20.09.08
 
 

Yazmak sorumluluk istiyor. Zor iş, başka bir alem. Yaşamın ta kendisi gibi. ..