Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Necip Bey

Necip Bey
 

Necip Bey en beğendiğim tiplerin başında gelir. Bu tip insanlar için iş hayatı, ev hayatı gibi kavramlar yok olmuştur. Tek bir hayat vardır ve o hayatının her safhasında aynı şekilde yaşar. Çalışmak, insanları sevmek ve mutlu olmak için yaratılmışlardır.

Necip Bey’i pilotaj eğitimindeyken tanıdım. O bütün Türk pilotlarının korkulu döneminde içimizi ısıtan bir güneşti. En azından benim içimi aydınlatırdı

Çiğli günleri gerçek bir karabasandır. Bütün pilotların veya pilotluktan ayrılanların tüyleri ürpererek andıkları günlerdir. Adayların tamamına yakını gastrit olur, eğer eğitime gastrit başladıysanız ülserle mezun olursunuz.

İşte bu kara günlerimizde bir meteoroloji brifinginde tanıdım Necip Bey'i. Nerdeyse kamburu çıkacak kadar zayıf, gözlüklü, bıyıklı, saçları yarı açık, gözleri ise çipil çipildi. Hiç görmedim ama zannederim sigara içiyordu. Sahip olduğu her şeyle o kadar mutluydu ki sigara içmemesi imkansız gibiydi.

Bu kadar aşırı mutluluk mutsuz insanların genellikle sinirlerini bozardı ama o tatlı gülümsemesiyle eski İstanbul memurlarını anımsatan gülüşü ona özel bir yakınlığımızın başlamasını sağlamıştı.

Haftada bir filomuza gelip brifing verirdi. Herkesin hayranlıkla dinlediği brifingine basınç merkezlerini gösteren ve Türkiye’nin nedense sağ altta olduğu yansısıyla başlardı. Basınç merkezleri onun evlatları gibiydi. Basra alçak basıncından haşarı oğlundan bahsedermiş gibi bahsederdi. Bugünlerde evin içinde fazla yaramazlık yapıyormuş, ortalık toz dumandan görülmez olacakmış. Azor yüksek basıncı ise Avrupa’da okuyan oğlu gibiydi. O eve geldiğinde ortalık tertipli düzenli olur bütün ev sakinleri neşeli ve canlı olurdu. Haşarı oğlan bile evi terk ederdi

Meydan durumlarını gösteren yansıyı koyardı daha sonra ama bize çeşitli akrabaların evlerinden bahsederdi. Teyzesinin evinde durum sakinmiş, dedesinin sobalı evi bugünlerde biraz soğukmuş, amcaoğlunun evinde ise durum biraz karışıkmış, tozdan dumandan göz gözü görmüyormuş.

Rüzgarlardan söz ederken onlarca torunu olan bir dede olurdu. Meltemim derdi Yıldızım, Karayelim. Büyük bir salona oturmuş gibi torunlarının sağdan sola koşuşturmalarını anlatırdı. Hepsini de çok severdi.

Ay’dan bahsederken anlardık ki Necip Bey'in yatılı okuyan bir çocuğu daha var. Ay doğumu çocuğun eve geldiği saatti, batımı ise gittiği; üzülürdü.

Buzlanma ve türbülanstan bahsederken ise hepimizin babası olurdu. Aman evlatlarım derdi bugün dışarıda olaylar olacak sakın ha dışarıya çıkmayın derdi. Noolacak Allahın günleri çuvala girmedi ya, yarın çıkarsınız. Onu dinlerdik uçmazdık.

 
Toplam blog
: 11
: 688
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Orta yaşlı bir emekliyim. Okumayı, spor yapmayı ve muhabbet ortamında içki içmeyi severim. Türkiye'n..