- Kategori
- Etkinlikler / Festivaller
Necip Fazıl Kısakürek anılıyor
Vefatının 30. yılında Necip Fazıl'ı anıyoruz.
Necip Fazıl Kısakürek, düşünür şair ve yazar, ( D.26 Mayıs 1904 - Ö: 25 Mayıs 1985 ) Yalnız doğum tarihi konusunda bazı tartışmalar vardır… Bunu Necip Fazıl Kısakürek hakkında araştırma ve inceleme yapacak olanlara bırakıyorum. Türk şiirinin ve Türk edebiyatının öncülerindendir Necip Fazıl Kısakürek. Türk kültürüne şiir, edebi eserler, folklor, tarih, eleştiri, mizah, tiyatro, hikaye, roman gibi yüzlerce eser kazandırmıştır...
Türk edebiyatında Nazım Hikmet RAN nasıl seviliyorsa, Necip Fazıl Kısakürek’te öyle seviliyor. Herikisinin de Türkuye'de sevilen kitleler vardır .Şahsen benim evimde her ikisinin de başköşede ayrı ayrı yerleri vardır. Her ikisini de seviyor ve takdir ediyorum… Çünkü her ikisi de birer Türk şairidirler. Ayrı ayrı fikir ve düşünceleri olabilir. Bugün bile böyle birbirinin fikirlerini benimsemeyen, şair ve yazarlarımız yok mudur ? Her ikisinin de şiirlerine hayranım.. Her iki şair de Türk edebiyatı ve dünya edebiyatında özgün yerleri vardır. Şunu önce belirtmek isterim.
Necip Fazıl KISAKÜREK, " ÇİLE" adamıydı hayatında hiç rahat yüzü görmedi. İşinden ve mesleğinden alındı. Şiir ve yazılarından dolayı hapishanelerde yattı, daha sonra beraat etti. Lakin hiç bir zaman yılmadı. Onun bunun adamı olmadı. ÇİLE başlıklı bir şiirinde şöyle diyordu:
Bir bardak su gibi çalkandı dünya
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk,
Al sana hakikat, al sana rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk.
***
Aylarca gezdim yıkık ve şaşkın
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe. ( 1 )
Nazım Hikmlet’i görmek kısmet olmadı, ama şair, düşünür, yazar ,fikir ve düşünce adamı Necip Fazıl Kısakürek ki 1963’lerde Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’nda öğrenci olduğum yıllarda Diyarbakır’ın Dağ Kapısı’nda ünlü Dilan Sineması’nda yaptığı bir konuşmasında tanıyorum. Akıcı, yalın, duru bir konuşması vardı. Güzel ve anlaşılır bir konuşmasıyla koca sinemada bulunan belki iki bin kişiye hitap ediyordu. Elinde kağıt filanda yoktu. İrticalen konuşuyordu.
Daha doğrusu işini iyi bilen, konferansına iyice hazırlanan, topluma hakim, ne söyleyeceğini bilen, ne konuşaçağını iyibilen bir hatipti….Karizmatik bir adamdı. Bir toplumun sevilen, sayılan bir kanaat önderiydi. Kalabalıklar onun peşinden yürüyordu, arkasından dalga dalga yüreyen, koşan binlerce Anadolu insanı vardı. En önemlisi bir dava adamıydı. Bir şiirinde” Durun kalablıklar, bu cadde çıkmaz sokak” diyordu. Bütün bunların ötesinde yazılarında ve konuşmalarında olduğu gibi gür sesli bir şairdi. Bu üstün özellikleriyle sevilip sayılıyordu. Bir partinin veya belli bir kesinmin adamı değildi. Geniş kitleler son yıllarda Necip Fazıl Kısakürek’i “ Sultan-ı – üş- Şuara” diye andılar. Yani Sultanların şairi diye anıldı. O, 25 Mayıs 1985’te aramızdan ayrıldı. İşte Necip Fazıl’ın aramızdan ayrılışının 30. yılında hemen hemen Anadolu’nun her il ve ilçesinde büyük törenlerle sempozyumlarla anıldı. Televizyonlarda, gazetelerde ve dergilerde hakkında konuşmalar yapıldı, dergilere özel kapak olarak Necip Fazıl'a yer verildi.
Anıları ve şiirleri, düşünceleri yaşatıldı, Örneğin İstanbul, Konya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Erzurum, Manisa, Keayseri, Sakarya, Çorum ve Bursa gibi büyük illerimizde hakkında oturumlar ve sempozyumlar düzenlendi ve konuşmalar yapıldı. Yazdığı eserleriyle özelliklkle Anadolu insanını ve gençleri bilinçlendirdi. Necip Fazıl aynı zaman geniş bir kültür birikimiyle biraksiyon adamiydi. Eserleriyle 20. yüzyıla mührünü vurmuştu. Bizlere düşen görev böyle bir insanı Fatihalarla anmaktır.
Profsörler, bilim ve sanat adamları tarafgından O’nun hakkında konuşmalar yapıldı, Onun adını sanat ve kültür dergilerinde genişçe yer verdildi. Örnek olarak Türk Edebiyatı ve Türk Dili Dergisinde özel sayılar çıkarıldı ve bu dergilere kapak oldu. Necip Fazıl Kısakürek’in vefatının 30. yılında medyada da ulusal gazetelerimizde de geniş yer verildi. Bu ünlü şarimizin vefatının 30.yılında saygıyla ve rahmetle anıyor sözümü, O’nun benim de çok sevdiğim “SAKARYA TÜRKÜSÜ “ adlı şiirinden bir bölümle yazımı noktalamak istiyorum:
İnsan üç beş damla kan,ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayat kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar ,belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl,
Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu’nun;
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız,
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen sarıl ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz .
Yol onun, varlık onun , gerisi hep angarya,
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk,Sakarya!...
Necip Fazıl KISAKÜREK
1- Resimli / Metinli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi /
Hazırlayan: İhsan IŞIK, 5.Cilt. Ankara- 2006.s.2187-2189