Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '11

 
Kategori
Spor
 

Necip ve Lugano ekseninde etik tartışması

Necip ve Lugano ekseninde etik tartışması
 

Pazartesi akşamı Antalya’da genç Necip’in gördüğü ikinci sarı kart karşılaşmanın önüne geçerek gündeme oturdu.

Tıpkı geçen hafta Lugano ile Ferrari’nin boğaz boğaza mücadelesinin sonunda Ferrari’nin sinirine hâkim olamayarak oyun dışında kalmasından sonra bu durumu yaratan esas nedenin Lugano olduğunu daha fazla tartıştığımız gibi…

Önceki hafta Kayserispor kalesini koruyan Volkan Babacan’ın hatalı bir pası sonucunda Fenerbahçe’nin golü bulmasından sonra Sadri Şener’in yaptığı tatsız açıklama gibi…

Üç ay önce Aykut Kocaman’ın hakemlerden dert yanan açıklamasına takılıp kalan ve neredeyse her maç sonunda bir şekilde o tarafa gönderme yapan Şenol Güneş gibi…

Hakemlerimizi yerli yersiz her zaman konuşuyoruz zaten; bununla ilgili örnek için bakınız bütün karşılaşmalar diyebilirim.

Bütün bu olayların hepsinin birer "etik sorunu" olduğu şeklinde bir bilinç geliştiriyoruz. Bunları tartışmanın yanlış olduğunu söylemeyeceğim; mesele hep ortaya bir terazi çıkarıp ve olayları birbirinin karşısına koyarak tartmamızdan kaynaklanıyor. Üstelik temelde birçoğu birbirinin devamı ya da tekrarı olan şeyleri farklı renkli formalara sahip futbolcular, teknik adamlar veya yöneticiler söylediği için tavır alış biçimimiz etkileniyor.

Yazılarımı takip edenler hatırlayacaklardır yukarıdaki örneklerin içinde sadece Aykut Kocaman’ın açıklamalarına karşılık Şenol Güneş’in yaptığı cevabı merkeze alan bir yorum yaptım. Yorumum da her şeyin konuşulup tartışılması ve bunun da zaten ilk ağız teknik adamlar tarafından yapılması yönündeydi.

Konuşmak, tartışmak bizi zenginleştirecektir. Özellikle kamuoyunun güvenini kazanmış teknik adamların yorumları bizim yaklaşımlarımızı da belirleyecektir; belki akortsuz seslerin önünü alacaktır.

Hz. İsa, günahkâr olduğu için toplum tarafından öldürülecek Maira Magdelana’ya ilk taşı atması için hiç günah işlememiş bir kişinin ortaya çıkmasını istemiştir.

Sezen Aksu da “masum değiliz hiç birimiz” şarkısını bestelemiştir.

Futbol izlerken sanırım nesnel dünyanın bütün gerçeklerini unutuyoruz. Futbolun sadece futbol olmadığını unuttuğumuz gibi…

Satrancın bir zekâ oyunundan ibaret olduğunu sanmak gibi…

Futbol 22 kişiyle oynanan bir oyunsa neden bu kadar insan peşinden koşuyor?

O 22 oyuncu sahada mücadele ederken tribünlerden, televizyonlardan bu karşılaşmayı izleyen her bir kişi kendisini onların yerine koymuyor mu?

Gerçek hayatın içindeki başarısızlıklarını tuttuğu takımın başarısıyla dengelemiyor mu? Acısını çıkarmıyor mu?

Gerçek hayatın içinde adalet, dürüstlük, etik ne kadar varsa takip ettiğimiz, bize ait olan sporun içinde de o kadar olacaktır. Kuşkusuz bunun durağan bir süreç olmasını söylemeyeceğiz; ancak televizyonlardan kameranın içine bakarak “herkes babasının mesleğini yapsın ya da nerede çalıştığınızı söyleyin de biz de eşimizi dostumuzu sizin gibi profesyonellerle karşılaşmasını engelleyelim” şeklinde azarlayarak insanlara profesyonel yaşamda etik dersi verenlerin sevgililerini köşe yazarı yapmasının ne derece tutarlı olduğunu sormamız gereken bir noktada duruyoruz.

Profesyonellik ile etik ilişkisi arasında yapılacak yorumun tonu bu olmamalıdır.

Futbolu hayatın bir yansıması, parçası olarak görmek sahada olup bitenleri öncelikle anlamaya çalışmak sonra da bunun nedenlerini tartışmak gerekiyor.

Hayat ne bizim futbol yorumlarken hayal ettiğimiz kadar saftır ne de biz konuştuğumuz ya da yorumladığımız kadar temiz bir hayatın içinde yine hatasız duruyoruz.

Aksine o hayat mücadelesinin içinde fazlasıyla itişip kakışıyoruz. Çelmeler yiyoruz. Faule mauz kalıyoruz. Hakkımızda gizli kapalı kapılar arkasında kararlar veriliyor. Bizi ilgilendiren bir çok konuda fikrimiz dahi alınmıyor. Çoğu zaman yarışma yapmak üzere çıktığımız kulvarda rakiplerimizle eşit şartlara sahip olamıyoruz.

Evet, kimse kimsenin ekmeği ile oynanmamalıdır; ancak profesyonel hayatın içinde de insanların her türlü tahrike karşın ayakta kalması ve yoluna devam etmesini de bilmesi gerekir. Aynen futbolda olduğu gibi.

Meseleye fanus içinden bakıp hayatı tozpembe futbolu gerçek olarak gösterip ders vermenin insanları hayal dünyasına sürüklemekten başka bir işe yaramayacağını düşünüyorum.

Örneğin Lugano gibi maçın her bölümünde varını yoğunu mücadelesine harcayan kaç tane futbolcu sayabiliyoruz? Lugano zaman zaman bu mücadelenin dozunu kaçırdığında cezasını çekmiyor mu? Haftalarca sahalardan uzak kalmıyor mu?

Necip genç bir oyuncudur. Geleceği parlak bir futbolcudur. Kuşkusuz doğru kişilerin elinde ve yönlendirilmesinde... Necip’in kart görmesi için saha kenarından mesaj gönderenler stratejik bir hesap yapmışlardır. Açıkçası önceki hafta İstanbul’da maçın uzatma dakikasında rakibine tekme atıp kırmızı kart gören Quaresma’nın içten pazarlığından daha fazla futbol kaygısı taşıdığını da düşünüyorum. Ayırt etmemiz gereken detay burada gizlidir.

Twitter'dan seçmeler

Uzay Gökerman uzaygokerman Uzay Gökerman Dokunmayin bloguma! / Guncel / Milliyet Blog http://twshot.com/3HSL

Trabzonspor Kulubu Trabzonspor Trabzonspor Kulubu Şampiyonluğu hak ediyoruz: Teknik Direktörümüz Şenol Güneş, ortaya koydukları mücadeleyle şampiyonl... http://bit.ly/hmINVH #Trabzonspor

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..