Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '11

 
Kategori
Blog
 

Neden, Nereden ve Nasıl Döndüm

Neden, Nereden ve Nasıl Döndüm
 

Ortalığın bu kadar karıştığı bir dönemde dönmekle iyi mi ettim bilmiyorum ama döndük bir kere :) Gerek içişlerinden gerekse dışişlerinden gelen yetkililerin yetkili ve etkili konuşmalarının bende yarattığı etki ile aniden döndüm.

Bel fıtığım olduğu için bu ani dönüş biraz bel ağrısı ve kalça ağrısına sebep oldu. İki seksen uzanarak dinlenmek suretiyle zuhur eden ağrıyı minimalize etmekte gecikmedim. Zaten aylardır en iyi yaptığım iş bu idi :)

Aylar önce yayımladığım bir blogumda(*) “yazmak” ile ilgili veciz şeyler yazmışım, onlar ilişti gözüme. Yahu yazmak böylesine mühim bir işken ben ne diye uzak duruyorum ki dedim. Hem fare dağa küsüyorsa da dağın bundan zerrece haberi olmuyor ki. Yazmak ile ilgili yazıma tekrar göz attım. Sizinle de bir kısmını yeniden paylaşmak istedim. İşte o satırlar:

“Yazmak bir tecrübe işidir. Ancak birikime dayanan; anlatma kabiliyetinden beslenen; iletişimin doğru ve yerinde kullanılabilmesiyle etkin olan bir eylem. Yazmak tecrübe işidir ancak, yazmayı sağlayacak alt yapıdan yoksun kişilerin de yazması çok kolay değil.

Yazmak bir emektir. Birikimini doğru kelimelerle yoğuran kişiler meramlarını bu yolla insanlara anlatabilir ve iletişime geçebilirler. Düşüncelerini ve hayallerini; fikirlerini ve yorumlarını; eleştirilerini ve övgülerini istedikleri formatta yazma ve yayınlama hakkına sahip olan herkes bu emeğin değerini bilir, bilmelidir.

Yazmak bir özgüven meselesidir. Özgüveni gelişmiş kişiler yazarlar. Daha doğrusu yazarak paylaşırlar. Özgüven yokluğunda da yazmak mümkündür tabi. Ancak o zaman işin içine yazmak eyleminden başka eylemler de girebilir. Tehdit, hakaret, sataşma gibi yazan “insan”a yakışmayacak davranış bozuklukları temelde özgüven eksikliğinin giderilme çabalarıdır.

Yazmak cesaret ister. Yazmak ve yazdığını savunabilmek cesaret ister. Ancak “cahilin cesareti” dedikleri türden cesareti olanlar ise bu anlamda tehlikeli sularda kulaç atabilirler. Zira fikir beyan etmek, özgürce savunmak, arkasında durmak hele ki bu coğrafyada baya cesaret isteyen bir iştir.

Yazmak hoşgörü ister. Çünkü yazan yazdığına gelebilecek eleştirileri olgunlukla karşılayabilmeli, eleştirilerden dersler çıkartabilmelidir. Elbette okuduğunu anlamayan, anlayamayan, anlayamadığını da anlamayanlarca kendisine hakaret edilmesine göz yumması beklenemez kendisinden. Onu bile yapabilirse bu fevkaladenin fevkinde bir durumdur ki örneğine az rastlanır.

Yazmak duygusallıktan berîdir. Yazma eyleminde duygular vardır elbet. Duygusuzca yazılanların şuursuzca dolanan göktaşlarından farkı kalmaz tabi. Ancak yazdıktan sonra duygu dükkânı kapatılmalı, kepenkler indirilmeli, “namaza gittim dönücem” levhası asılmalıdır. Dileyen “yemeğe gittim dönücem” de yazabilir.”

**

Birçoklarının da tahmin ettiği gibi yazmayı seven bir insanın yazmaktan uzak kalması pek mümkün olmuyor. Sürekli olmasa da arada bir birşeyler karalamakta fayda var dedim. Giriş babında bu blogu kalem aldım. Tabi büyük kısmı eski bir blogumdan alıntı olsa da girizgah vazifesini yeterince görür zannındayım :)

Tabi yekten itiraf edemiyorum da, zevce hazretlerinin baskısının da bu işte rolü büyük (İnternette zevce hazretlerinin meşhur olan yazısını kıskandığım filan sanılmasın). İşin o kısımları ayrı bir yazı konusu. Onu da bilahare yazacağım.

Döndüğüm iyi oldu. Çünkü daha söyleyeceklerim bitmemişti.

Sevgi,hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

İstanbul / 1 Nisan2011

(*) İlgili Blogumun Linki: Vira Bismillah

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..