Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Neden 10 Kasım'larda

Neden 10 Kasım'larda
 

Saat dokuzu beş geçe iki dakikalık saygı duruşuyla başlayan anma gününde Atatürk'ün, Cumhuriyet'in, geçmişle bugünün anlatıldığı programları izledim...Yazıları okudum....Yolumuza aydınlık olan sözlerini daha çok dinledim....Şikayetleri duydum....''Özledik'' diyenlerin gözlerine baktım gün boyu.

Hayatın başındaki 1,5 yaşındaki bebeğin, okula ilk adımı atan 7 yaşındaki asker üniformalı öğrencinin, Cumhuriyet'in emanetçisi liseli, üniversiteli gençlerin, ilkelerinin önemini kavrayarak yoluna devam eden orta yaşlıların, ''üzerimize düşeni yaptık, artık görev sizlerin diyen ninelerin, dedelerin....Anıtkabir'de, Dolmabahçe'de, yaşadıkları hüzne, gözlerden süzülen yaşlara ortak oldum. Sevgi ve saygıda içtenlik, gözlerde hüzün ve endişe, her kesimden gelenlerin oluşturduğu kalabalıklar vardı....Ve hepsi dünde kaldı.

10 Kasım'ı anlatan gazete haberleri, bayraklı insan resimleri, Ulu önder'in konuşmalarda tekrarlanan sözleri var dünden kalan... Atatürk'ün her döneme yol gösteren sözleri...

''Milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.'' demekle, müttefik ve dost ülke görünen şer odağına fırsat vermek, bölünmez bütünlüğü hiçe saymak, başkalarının isteği ve emirleri ile komşu ilişkilerini yürütmek değildir anlatmak istediği.

''Birleşmiş Milletlere katılmayı düşünüyor musunuz'' diyen ingiliz gazeteciye ''Şartları koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Davet gelirse düşünürüz'' dedikten sonra, Birleşmiş Milletlerin yasasını değiştirerek Türkiye'yi davet ettiğini ve ilk davet edilen ülke olduğumuzu..... Avrupa Birliği'ne üye olma hayalleri için bağımsızlığımıza, itibarımıza, iç işlerimize karışılmasına göz yumacaklarını tahmin eder miydi? Lozan'da kazanılan başarının intikamını almak isteyenlerin oyunlarının gözü kapalı kabul edileceğini düşünür müydü Cumhuriyetimizin kurucusu.

''Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.'' demekle, İletişim kaynaklarımızın Arap ve İngilizlere, Limanlarımızın, İsrail ve Hong Konglu'lara, Bankalarımızın, Kuveyt, Amerika'lı, Yunanlı, Hollanda'lı, Belçika'lı, Lübnan'lı, Kazaklara, Sigorta şirketlerimizin Fransız'lara, Hayati öneme sahip en büyük sanayi kuruluşlarımızın Çekoslavak, Fransız, Alman'lara armağan edilircesine satılmasını kast etmemiştir.

''Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.'' derken Türk Dil Kurumu'nun kapatılacağı, Türkçe'nin yozlaşacağı, yabancı terimlerin ana dilimiz gibi benimseneceğini bilir miydi ......

''Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.'' derken yargının siyasallaştırlması, iktidara bağımlı hale getirilmesi, ''kuvvetler ayrılığı''nın ortadan kaldırılması değildir isteği.

''Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.'' derken, devletin yasasının, ilke ve inkılaplarının, ileriye ışık tutan devrimlerinin unutturulmak isteneceğini düşünür müydü.....

''İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?'' sözüyle, seçme seçilme hakkını diğer devletlerdeki hem cinslerinden en önce kazanmasına rağmen parlementosunda en az temsilcisi bulunan, hala eşitlik derecesi tartışılan, ikinci sınıf olmaktan çıkamayan, çıkarılmayan, kadınları mı ifade etmişti....

Yıllar geçtikçe artıyor ona olan özlem....Yıllar geçtikçe daha iyi görülüyor ''iç ve dış düşmanlar''. Yıllardır tutmuyor, erteliyoruz verdiğimiz sözleri. Birbirimize devrediyoruz eseri ve emaneti Cumhuriyet'e sahip çıkmayı. Ve hala göremiyoruz büyük tehlikeyi....

Böyle mi olmalıydı Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in bugün kü durumu ?....Onun için mi bu kadar özlüyor, ağlıyoruz 10 Kasım'larda ? Madem bu kadar özlüyor, ilkelerinin aydınlığıyla sonsuza kadar yaşamak istiyoruz neden sürekli çıkmıyor seslerimiz ?...Neden belli rakamları geçmiyor (yanlışlıklara, haksızlıklara karşı) kalabalığımız ?....Herkes Cumhuriyet'in emanetçisi ise neden tehlikede bağımsızlığımız, gelecek günlerimiz ?....Kimdir, nerededir, nerede besleniyor ''tek dişli canavarlar'', ''içerde ve dışarda etrafımızı saran düşmanlar ?...Neden özel ve anma günlerinde hatırlanıyor Atatürk'ün değeri, ilkelerinin önemi ?....Ne zaman bitecek sürekli izinlerimiz.... Ve ne zaman tutacağız 10 Kasım'larda verdiğimiz sözleri ?


resim kaynağı: www.yargıtay.gov.tr sitesidir.





 
Toplam blog
: 126
: 2338
Kayıt tarihi
: 01.08.06
 
 

Kompozisyon derslerini biraz daha fazla önemsediğim, uzun cümleler kurmaya başladığımdan bu yana sev..