Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Neden bir "Uçak Gemimiz" olmasın ki?

Neden bir "Uçak Gemimiz" olmasın ki?
 

Bugün Vatan gazetsinde TSK'nın uçak gemisine sahip olmak istediğine dair bir haber çıktı.

Habertürk'ten Murat Gürgen'in haberine göre Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel, Türk donanmasının uçak gemisine sahip olma düşüncesini ABD Deniz Kuvvetleri Akademisi'nin (USNI) yayın organı Proceedings Dergisi'ne verdiği röportajda açıklamış.
 
Dergi Oramiral Bilgel'e "Donanmanızın 5, 10 ve 20 yıllık stratejik öncelikleri nelerdir?" diye soru yöneltmiş.
 
Oramiral Bilgel, güvenlik ortamının karmaşık doğasının deniz kuvvetlerinin görev sahasını sürekli olarak genişlettiğini bu nedenle operasyonel maliyetleri kısacak teknolojik yatırımlara yatırım yapacaklarını, hedeflerinin iyi eğitimli, iyi donanımlı, stratejik mesafelere çok kısa sürede intikal ve idame edebilen bir Deniz Kuvvetleri oluşturmak olduğunu belirtmiş.
 
Bugün ABD, İngiltere, Fransa, Hindistan, Rusya, ispanya, Brezilya, İtalya, Tayland ve Çin'in uçak gemileri bulunuyor. Japonya da uçak gemisi ile ilgilenmektedir. En son Boğazdan Çin'in Rusya'dan satın aldığı Varyag'ı (yüzen kütle) geçmişti. Bugünlerde ise Çin uçak gemisini tamamlamış durumda ve testlerini yapıyor.
 
Ayrıca bir çok donanmada helikopterlerin inip kalkış yapabildiği gemiler de bulunuyor.
 
Gerçekten Türkiye'nin bir uçak gemisine sahip olması dünyada büyük bir olay olacaktır.
 
Osmanlı İmparatorluğu da Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros Hayrettin Paşa ile Akdenizi bir Türk gölü haline getirmişti.
 
Osmanlı'nın hedefi de buydu. İspanyollara Akdenizde ve Hint Okyanusunda iş yaptırmamak, bölgenin tek hakimi olmak hedefti. Hatta yeni dünyaya bile açılmak, Okyanusda da etkin olmak amaçlanıyordu ama öncelik Akdeniz ve Hint Okyanusuydu.
 
Burada yeri gelmişken Barbaros Hayrettin Paşa'yı da anmak gerekir. Çünkü Osmanlı bu başarısını ona borçluydu.
 
Hayreddin Paşa, Selanik Vardar Yenice'sinden ve Midilli fatihlerinden olan babası Türk sipahisi
Vardari Yakup Ağa ile ada halkından Midillili Mukaddes Hatun'un dört oğlundan biri olarak 1470'li
yıllarda (1478) Midilli adasında doğar. Annesinin kökeni hakkında farklı yorumlar vardır.  Kendisine verilen "Barbaros" lakabı İtalyanca "Kızılsakal" anlamına gelir. 
 
Hayrettin Paşa'nın asıl adı Hızır'dır. Ona Hızır Reis derler. İki kardeş Oruç Reis ve İlyas Reis, genç yaştan beri deniz ticareti yaparlar. Daha sonra ağabeyleri İshak Reis de kendilerine katılır.  İki kardeş, ticaret yaparken  Ege Denizi'nde Rodos Şövalyelerine tutsak düşerler.  Oruç Reis serbest kaldıktan sonra, yaşadığı olayın etkisiyle tüccar  yerine korsan olmaya karar verir. Bir süre sonra kardeşi Hızır Reis de ticareti bırakıp ona katılır.  Akdeniz kıyılarına akınlar düzenleyip, ganimetler elde ederler. Cerbe adasını üs olarak kullanan  Hızır Reis ve ağabeyi Oruç Reis’in ünü bütün Akdeniz’e yayılır. İki kardeş Tunus Sultanı Muhammed  ile anlaşarak Tunus’taki Halkü’l-Vaâd (La Gaulette) liman kalesini kullanmaya başlarlar.  Hızır ve Oruç Reis, ele geçirdiği ganimetin beşte birini Tunus sultanına verip, kalan malları Tunus pazarında satarlar.
 
Oruç Reis Tlemsen’de büyük bir İspanyol kuşatması altında kalır. Yerli halk arapların da İspanyollar
ile işbirliği yapması ve yardım alamaması onu çok müşkül durumda bırakır.Yardım alabilmek için arkadaşları ile gizlice İspanyolların arasından geçer fakat bunu fark eden İspanyollar ve yerli halkın bir kısmı takibe başlarlar. Kısa süre sonra Oruç Reis’e yetiştiler ve çarpışmada Oruç Reis şehit olur (1518).
 
Avrupalılar ağabeyi Oruç Reis'e kızıla çalan sakalı yüzünden Barbarossa adını vermişlerdi, Çünkü "Barbaros" lakabı İtalyanca "Kızılsakal" anlamına gelir.
 
Oruç Reis'in şehit olmasının ardından küçük kardeşi Hızır için kullanılan bu isim, Türkçe'ye Barbaros olarak geçer.
 
Hızır ve Oruç Reis 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e gönderirler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yollar. Oruç Reis ve Hızır Reisi'in, ağabeyleri İshak'ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başlarlar. 1516-1517'de İspanyollara karşı savaşırlar ve Tenes, Tlemsen ve Oran kentlerini ele geçirerek Cezayir'i denetimlerine alırlar. Oruç Reis Cezayir hükümdarı ilan edilir. İspanyollar ertesi yıl Cezayir’i geri almak için Araplarla birleşerek saldırıya geçerler. Bu savaşta Hızır Reis'in ağabeyleri olan İshak Reis ve Oruç Reis öldürülür. Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak ona bağlılığını bildirir. Yavuz Sultan Selim de Hızır Reis’i Cezayir Beylerbeyliğine atayarak koruması altına alır. Bunun üzerine önce Tunus ve Tlemsen Beyleri birleşerek Cezayir'e yürürler. Cezayir şehri dışındaki toprakları alıp, Cezayir içindeki halkı ayaklandırırlar. Ayaklanmayı bastıran Hızır Reis beyleri durdurur. 1519'da Cezayir'e gelen İspanyol donanmasını mağlup eder. Ama Cezayir halkının durumu ve Tunus Beyi ile yapılan savaşın iyi netice vermemesi üzerine gemileri ve kendine bağlı Reislerle Cezayir'i bırakıp Seyşel Adaları’na çekilir.
 
Hayrettin Paşa'ya (Hızır Reis) adını, "dinin hayırlısı" anlamında Osmanlı Devletine yaptığı hizmetlerden dolayı Padişah Kanuni Sultan Süleyman verir.
 
Osmanlı tarihinde Preveze Deniz Savaşı'nın da ayrı bir yeri vardır.
 
Osmanlıların Akdeniz’deki denetiminin artması üzerine, Papalık, Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan bir "Haçlı donanması" kurdurur ve başına Andrea Doria getirilir. Osmanlı donanması ile Haçlı donanması 1538’de Arta Körfezi önlerinde karşılaşırlar. Haçlıların 600'den fazla gemisi vardır. Bunun 308'i harp teknesi olup, 120'si en büyük oturak gemileridir. Haçlılar donanmaya on binlerce forsadan başka 60 bin asker bindirmişlerdir. Hayrettin Paşa komutasında ise 122 kadırga ve forsalar dışında 20 bin asker vardır. Toplamı 80 bin kişiyi bulan bir deniz savaşı dünya tarihinde daha önce hiç görülmemiştir. Savaş sonucunda haçlı donanması 128 gemisini kaybeder, 29'u da Osmanlı denizcileri tarafında ele geçirilir. Hayrettin Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken dört yüz kadar levent'i sehit düşer. Hayreddin Paşa, tarihe Preveze Deniz Savaşı olarak geçen savaşın mutlak galibiyetini Osmanlı devletine kazandırır ve adını Kaptanı Derya olarak tarih sayfasına yazdırır. Bu zafer Osmanlı Devleti’nin Akdeniz'deki egemenliğini pekiştirmiştir.
 
Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken, Preveze’nin öcünü almak için 1541'de Cezayir'e saldırırsa da başarılı olamaz. Bu arada Fransa Kralı I. François, Şarlken'e karşı Osmanlılardan yardım isteyince, Kanuni Barbaros’u Fransa’nın Akdeniz kıyılarına gönderir. Barbaros, Toulon'da Fransız donanmasıyla birleşerek 1543'te Nice'i alır. Ertesi yıl İstanbul’a dönen Barbaros Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546’da burada ölür ve Beşiktaş'taki türbesine defnedilir.
 
Osmanlı Devleti'nin kaptan paşaları, hil'atlerini Barbaros'un Beşiktaş'taki türbesinde giyerlerdi, bu törende dua edilir ve fakir fukaraya yemek verilirdi. Sefere çıkan veya tatbikata giden Türk gemileri, günümüzde dahi bu türbenin önünden geçerken Barbaros'u top atışıyla selamlarlar.
 
Barbaros Hayreddin Paşa’nın anısına 1941-1943’te İstanbul’un Beşiktaş semtine Barbaros Anıtı ve heykeli dikilir.
 
Heykelin arkasında Yahya Kemal Beyatlı'nın şu dizeleri yazılıdır:
 
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!
Adalar`dan mı? Tunus`dan mı, Cezayir`den mı?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
 
Beşiktaş'taki Kadıköy iskelesinin adı Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa İskelesidir ve iskele Osmanlı Mimarisi tarzındadır.
 
Türk Donanması'ndaki muhtelif gemilere de Barbaros Hayrattein paşa'nın adı verilir.
 
Barbaros Hayrettin Paşa, Akdeniz’de Osmanlı egemenliğini pekiştirmiştir, öyle ki bu deniz bazı tarihçiler tarafından bir "Türk Gölü" olarak anılır. Barbaros Hayrettin Paşa, Osmanlı'nın deniz politikasına ve Tersane-i Amire´ye de nizam vermiştir. Haliçteki tersaneyi döneminin en büyük tersanesi yapan da Barbaros Hayrettin Paşadır.
 
Osmanlı Devleti'nin birçok liman şehrinde o zamanlar tersaneler vardır. Ama en büyüğü olan ve şöhreti dünyayı kaplayan Haliç üzerindeki İstanbul Tersanesi'dir. Bu tersanenin döneminde dünyada bir eşi benzeri yoktur. Hiç bir tersane burası kadar gemi kızaklayamaz, işçi çalıştıramaz. Akla gelebilecek her türlü sanat erbabı mevcuttur. İşçilerin çoğu Hıristiyan esirlerdir. Ama bedava değil, ücretle çalıştırılırlarmış. Ücretlerini biriktirenler değerlerini öderler, hür olur, memleketlerine dönerlermiş. Ustaların ve mühendislerin hepsi Türk'müş ve tersanede çalışanların sayısı yaklaşık 20.000 kadardır.
 
İstenildiği an, bir yıl içinde, Venedik Donanması'nın bir eşini inşa etmek ve donatmak mümkündür. Denizci bir ülke olan Venedik bile, Osmanlı Devleti ile barış halinde olduğu zamanlarda bu tersaneye kadırga ısmarlamışlardır. Barbaros'un vekili Hasan Reis'in 24 Ekim 1541'de Cezayir'i almak için gelen haçlı kuvvetlerini bozguna uğrattıktan sonra padişaha sunulmak üzere gönderdiği hediyeleri getiren leventlerin bir kısmı İstanbul’a ilk kez gelmişlerdir. Çoğu Anadolu’nun küçük köylerinden Cezayir’e gittiklerinden İstanbul’u büyük bir şaşkınlık, heyecan ve hayranlıkla gezmişlerdir. Tersane-i Hümayun’da yaklaşık 20.000 kişinin 100'e yakın gemiyi inşa etmek için hep birlikte karınca gibi çalıştıklarını görünce, hayretlerinden dilleri tutulur ve bu derece kudretli bir devletin tebaası oldukları için Allah’a şükrettikleri söylenir.
 
Türk Denizciliği, özellikle 16’ncı yüzyılda zirveye ulaşan bu göz kamaştırıcı başarısını; üst düzeydeki denizcilik bilgisine, gemi yapımındaki üstün tekniğine, günümüzde bile hayranlık uyandıran lojistik destek sistemi ve üs zincirine,  sahip olduğu mükemmel düzeydeki deniz haritalarına ve en önemlisi tüm bu konuları değerlendirip uygulayabilecek, inançlı ve üstün nitelikte denizciler yetiştirmesine borçludur.
 
Osmanlılar, kadırgaları, barçaları, pergendeleri, baştardeleri ile mavi enginliklerde dolaşan usta denizcileri, ünlü haritacıları, gök bilimcileri ve savaş kahramanları ile tarih yazmış ve dünya denizcilik tarihine tartışmasız olarak damgalarını vurmuşlardır.
 
İşte böylesi bir denizcilik tecrübesi olan Türklerin, günümüzde de denizlerde hakimiyet kurması beklenir. Türk tersaneleri artık dünya çapında gemiler yapabilmelidir. Hatta istenilen Uçak Gemisini dahi Türk mühendis ve işçileri yaparsa kanımca harika olacaktır. Bu kadar kompleks sistemleri tasarlayıp, hayata geçirebilmek dünya liginde ülkemizi de  bir üst lige taşıyacaktır.
 
Bugün Türk donanması dünya denizlerinde barış için seyir yapmaktadır. Örneğin Somalili korsanlar için Aden körfezinde gemilerimiz Türk gemilerine yarenlik yapmaktadır. Ne güzeldir ki bugün Türk donanması ticaret gemilerimize dünya denizlerinde destek olmaktadır.
 
 

 

 
Toplam blog
: 648
: 2341
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

1995 ODTU Fizik Lisans, 1998 ODTU Fizik Yüksek Lisans (Biyofizik)  mezunuyum. Özel sektörde kalit..