Neden bu kadar önemsedik, nelere dikkat çekmek istedik?

Günlerdir konuşuyor, yazıp-çiziyoruz. Peki Eskişehir'deki kedi cinayetini neden bu kadar önemsedik? Nelere dikkat çekmek istedik?

1. Öncelikle, kendi türünden başka türlere, cezası yok denecek kadar az olduğu için eziyet ve şiddet uygulamaktan zerrece çekinmeyen zihniyete,

Ki o zihniyet mensuplarını "Kurban Bayramı" günlerinde, ortalıkta ziyadesiyle görebilirsiniz, onlar hayvan boğazlamakla kalmaz, ortalık yerde, çoluk çocuğa izleterek yaparlar performanslarını.

2. Yasalar karşısında, insan dışındaki tüm canlıların "mal" kategorisine dahil edildiği hukuk sistemine,

Yani yasalar karşısında bir kurşun kalemi kıran ile bir hayvanı katleden arasında pek de fark görülmüyor olmasına.

3. Şiddetin kademeli olarak arttığı yönündeki bilimsel bulguların göz ardı edilmesine,

Adli tıp uzmanı Prof.Dr. Sevil Atasoy'un da belirttiği gibi, en tehlikeli ve en kanlı katillerin geçmişinde aile içi taciz ve şiddet vakaları olduğu gibi, değişmez bir şekilde hayvanlara eziyet ve hayvan katli vakaları da vardır. Dolayısıyla, hayvanlara eziyetin önlenmesi, sadece bir hayvan hakları meselesi değil, doğrudan "insan hakları" meselesidir.

4. Savunmasız ve masum hayvanların bir tür sapık eğlence anlayışnın nesnesi olarak görülmesine,

Çoğumuz sokak hayvanlarına tekme atmaya çalışan ve bunun eğlenceli olduğunu sanan şahıslarla karşılaşmışızdır. Hayvanlara ve insanlara karşı şiddet eğiliminin; herhangi bir hobisi olmayan, kitap okumayan, film izlemeyen, herhangi bir sanat dalına uzaktan da olsa aşina olmayan, yani hayatlarında büyük bir boşluk barındıran şahısların, bu boşluğu doldurma amaçlı nafile eylemleri olduğu düşüncesindeyim. İnsanları kültürel ve sanatsal faaliyetlere yönlendirecek altyapıya, gökdelenlerden ve AVM'lerden çok daha fazla ihtiyaç var.

5. Hayvan haklarını iyileştirilmesi gereğine,

Bu trajik olay, Türkiye'deki mevcut durumuyla çok yetesiz olan ve yasal zeminlerde "iyileştirme" adı altında daha da geri çekilen hayvan haklarının, gerçekten iyileştirilmesine yönelik adımların atılması için, bir milat olmalıdır.

6. Okulların ilk 4 yıllık müfredatında gerekli gereksiz bir yığın bilgi ve ders mevcut olmasına rağmen; canlılara ve doğaya sevgi ve saygı duymayı küçük beyinlere işleyecek herhangi bir des bulunmamasına,

Ortalama Türk insanının olkulda geçirdiği süre, 4-5 yıldan ibaret. Bu süre içinde onlara sadece hemşehrisini ve yakın çevresindeki insanları koruma ve kollamayı değil; geniş anlamda dünyaya, doğaya ve canlılara sevgi ve saygı duymayı öğretemezsek, öğrettiğimiz hiçbirşeyin yararlı ve anlamlı olacağını sanmıyorum.


[Ferda Ceylan Ergin, 12 Şubat 2014 ]