Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Neden mi yazıyorum?

Neden mi yazıyorum?
 

Neden mi yazıyorum?

Sema Tapan hanımefendi tarafından “mim” lenmiş olmamdan sonra, neden blog yazdığımı bende anlatmak durumunda kalmış bulunmaktayım.
Lakin bu hususta blogdaşlarımızdan Arif Öğütçü ve Ümit Culduz beyefendiler hayli kafa yormak sureti ile ihtisas yaptılar ve eminim ki siteye üye herkesin bu konudaki tercümanı oldular ama, sanırım bir de kişilerin kendi ağızlarından bu durumu yad etmeleri daha bir keyifli olurdu.
Ve olmuştur da.
Nitekim bir döngü şeklinde hayli ilgi ile bu durum devam etmekte.
Nerede duracağı da bilinmemekte.

Efendim;
“Neden mi yazıyorum?” sorusundan ziyade, en çok karşılaştığım soru “Nasıl yazıyorsun?” sorusu idi.
Dilim döndüğünce anlatıyordum nasıl yazdığımı.
-Önce Word dosyasını açıyorum, sonra başlıyorum klavyenin üzerinde parmaklarımı dans ettirmeye.
-Birde bakmışım ortaya bir şeyler çıkmış.
-Hepsi bu kadarcık.

“Neden mi yazıyorum?”
Bilmem.
Yazıyorum işte.
Sanırım zihinsel tatmin olsa gerek.
Başkaca bir açıklaması yok.
Nitelikli tartışma ortamı bulamayanlara, bulunmaz bir fırsattır bu ortam.
Yazıyorsunuz.
Gündemi değerlendiriyorsunuz.
Tartışıyorsunuz.
Yeri geliyor kavga ediyorsunuz.
Yeri geliyor atışıyorsunuz.
Kimi zaman küslüklerde olmuyor değil.
Ve bir şekilde insanı tatmin eden bir durum ortaya çıkıyor.
Bir nevi deşarj olma durumu.

Lise yıllarında başladım yazmaya.
Okulda dergi çıkarmaya heveslenmiş bir grup idealist gençten birisiydim.
Ve gece yarılarına kadar süren okuma seansları sonrasında bir şekilde kafamdan geçenleri yazmak bana keyif veriyordu.
Yazıyordum.
Hem de keyif alarak.
Ve yazdıklarım, çıkarmış olduğumuz dergide yayınlanınca daha bir keyif alıyor ve daha bir iştahla yazıyordum.
Derken üniversite.
Ve üniversitede idealist bir grup gencin arasına düşmüştüm.
Yine bir dergi macerasına kaptırmıştık kendimizi.
Daha kapsamlıydı.
Emek isteyen bir işti.
Ve o emeği ortaya koymak sureti ile dergiyi çıkarmaya başladık.
Öğrenciliğimin son gününe kadar dergide yazdım.
İlgilendim dergiyle.
Bir diğer anlamda, aldığım görevi yerine getiriyordum.
Derken okul bitti.
Yaşam bir başka kulvarda devam etmeye başladı.
Bir başka kent.
Bir başka mücadele.
“Ekonomik”.
Tam koptum derken yazmaktan, imdadıma Milliyet Blog yetişti.

Sabahları en sevdiğimi şeydir işe erkenden gitmek.
Ve sonrasında bilgisayarımı açarım, günlük gazeteler arasında bir gezinti yaparım.
Derken bir gün, tesadüf bu ya Milliyet Blog denen bir yerlere bilmeden girmişim.
Kimi yazıları okumaya başladım.
Okuyordum Milliyet Blogda çıkan yazıları.
Hem de keyifle.
Ve birkaç gün sonrasında kendimi üye olarak bulmuştum.
Sonrası mı?
İşte aradan geçmiş on altı ay.
Ve ben yazmışım 657 adet blog.

Neden yazmışımki bu kadar bloğu?
Tek nedeni olsa gerek.
Zihinsel tatmin.
Ve bir şeyler üretmek ve belki de geride birkaç değer bırakmaktır nedeni.
“Bende varım” demek içindir belki de.
Ama bildiğim bir şey var ki oda yazmadığım zamanlarda kendimi huzursuz hissetmem.
Huzursuz oluyorum.
Gecenin yarısı bir şeyler yazacağım.
Devrisi gün onu yayına vereceğim.
Yazıya akıttığım düşüncelerim, okuyanlar tarafından bir şekilde değerlendirilecek ve kimisinin tepkilerini anında alacağım.
Yanıtlayacağım.
Ama iyi, ama kötü.

Yazmak gerek.
Var olmak için.
Düşüncelerinizin daha geniş alanlarda yer bulmasını sağlamak için.
Çağımız bunu gerektiriyor.
Tartışma ve bilgilenme süreci olan bir çağda yaşadığımız için belki de yazmak gerekiyor.
Ve bence en önemlisi, demokrasi kültürüne katkı için yazmak gerekiyor.

Doğru.
Yazıyor olmamın nedenselliğini yakalamış durumdayım.
-Var olmak için.
-Düşüncelerimin daha geniş alanlarda yer bulması için.
-Tartışma ve bilgilenme süreci olan bir çağda yaşadığımız için.

Beklide en önemlisi;
-Demokrasi kültürüne katkı için yazıyorum.

“Mim” lediklerime gelince.

SALİH ERDAĞI

YÜCEL EVREN

A.MESUT TATLIPINAR

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..