Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '12

 
Kategori
Güncel
 

Neden öldürüyorlar ?

Neden öldürüyorlar ?
 

Birkaç yıl önce oğlumla yaptığım konuşma geldi aklıma. “Sadece yaptıklarımız değil, ortak olduğumuz, desteklediğimiz, seyirci kaldığımız herşeyden sorumluyuz.” demiştim.

“Nasıl yani?” demişti. Anlayamamıştı. Gençti ve her genç gibi yaşadıklarından haz alma prensibi üzerine kurulu yaklaşım tarzı ve at gözlüğü takmışçasına ilgisini çeken konulara odaklanırken, diğer tarafta ne olduğunu algılayamama sorunu yaşıyordu. Dikkat dağınıklığı tüm ergenlerin ortak sorunudur. Sadece ilgilerini çeken şeylere odaklanabilir ve yaşamsal karmaşık denklemleri bırakın çözmeyi göremezler bile.

“Oynadığımız oyunlar, dinlediğimiz müzikler, satın aldığımız ve daha çok üretilmesini veya benzerlerinin oluşturulmasını desteklediğimiz her nesne, eser, oyun veya fikrin sorumluluk ortağıyız” dedim.

Yine “Nasıl yani?” dedi.

Üretilen ve de bizim tüketimine ortak olduğumuz herşeyin insanlara ne verdiğine ve bizi nasıl etkilediğine dikkat etmek zorundayız. Bir yerlerde mutlaka sınırda yaşayan, belki kendini bir şekilde dizginleyebilen, belki de henüz eyleme geçmek için kendine yol ve yöntem belirlememiş olan; karanlık ve aydınlık tarafın ortasındaki sınırda ip cambazı gibi dururken bir rüzgarla hangi yöne düşeceği belli olmayan insanlar var. Ergenlik dönemini özelliklerinden kabul ettiğimiz ancak ileri yaşlarda da görebildiğimiz “model alma”yla insanlar etkilendikleri karakterlere bürünebiliyorlar.

Bugün Amerika’da yaşanan son katliamın baş aktörü olan katil James Holmes’un gazetelerdeki şaşkın ifadeli fotoğraflarına bakıyorum. Üniversiteyi bitirmiş, doktora programından ayrılmış eğitimli bir genç. Geçen günkü gazetelerin birinde onüç, ondört yaşlarında çekilmiş başka bir fotoğrafı vardı. İki fotoğraf arasında ne kadar fark var.  Nasıl oldu? Nasıl bir katile dönüştü? Böyle kişilerin bebeklik ya da ilk çocukluk çağında çekilmiş fotoğraflarını gördüğümde daha büyük bir üzüntü kaplıyor içimi. Daha farklı olamazlar mıydı? Masumiyetin ışığı yüzlerinde ölünceye kadar her yaşta parlayamaz mıydı?

“Önüne bir tabak bozuk, kokmuş bir parça et; yanında çürümüş sebzeler ve küflü bir dilim ekmek koysam yer misin?” diye sordum.

Yüzü ekşidi. “Yemem. Yenilir mi hiç öyle şey?” dedi

“Doğru yenmez. Kim bedenine bile bile kokmuş ve çürümüş şeyleri kabul eder ki?” dedim. “Bedenini seviyor ve koruyorsun çünkü. Peki neden insanlar ruhlarına çürümüş ve kokuşmuş fikirleri, görüntüleri, sesleri, duyguları, düşünceleri kabul ediyor? Ruhunu neden onlarla besliyor?”

Yediğimiz, vücudumuza giren zararlı maddeler (eğer çok etkili değillerse) bir şekilde bedenden atılıyorlar. Oysa ruhumuza aldığımız herşey sonsuza kadar kalmak üzere kaydediliyor.

Peki biz çocuklarımızın, gençlerimizin ve de kendimizin ruhunu neyle besliyoruz. Çocuklarımızın beslendiği oyunlara ve programlara bir bakın lütfen. Ana temalar ya çürümüş düşünceler üzerine kurulmuş ya da bu tür düşünce ve eylemlerle destekleniyor: Öfke, şiddet, cinsellik, ölüm, intikam…..

Kendimiz izleyip, çocuklarımıza da bir şekilde izlettiğimiz programlar başlı başına fecaat. İntikam, aldatma, hırs, şüphe, yalan ve yine şiddet, abartılmış cinsellik vb…

Çocuklarımızın ve gençlerimizin oynadığı bilgisayar oyunlarıysa başlı başına felaket. Çocuklar oyunlarında yaşamı öğrenir ve gelecekteki rolleri için ilk denemelerini yapar ve içselleştirir.

Çocuklarımız, gençlerimiz bilgisayar oyunlarında hangi rolleri öğreniyor, deniyor ve içselleştiriyorlar?

Ve şimdi dönüp yine soralım. Çocuklar ve gençler sizce neden öldürüyorlar?

NOT: Masoru EMOTO’nun “Suyun Gizli Mesajı” isimli kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Kendimize neler yaptığımızı sanırım okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.

 
Toplam blog
: 3
: 1286
Kayıt tarihi
: 14.02.12
 
 

ž   Deniz Depboylu1991 yılında Gazi Üniversitesinden mezun olmuş, 20 yıl Milli Eğitim Bakanlığınd..