Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '18

 
Kategori
Edebiyat
 

Neden Orhan Pamuk?

Neden Orhan Pamuk?
 

Jale Parla’nın “ Orhan Pamuk’un Yazı ile Kefareti “ isimli, Orhan Pamuk romanlarının incelemesini henüz bitirdim. Akademisyen ve edebiyat eleştirmeni Parla, Orhan Pamuk’un en yakın takipçilerinin bile gözden kaçırmış olabileceği ayrıntıları yakalamış. Romanların, hikayelerinin ve kahramanların nasıl yaratıldığı, ortak yönleri ve dönüşümlerini anlatmış. Benim gibi Orhan Pamuk hayranları, okurken hikaye ve kahramanlar ile beraber yazarın dünyasında yaşarız. Romanlarındaki sokaklarda kaybolur, hikaye içinde heyecanlanır, kahramanların geleceği için endişeleniriz.
Onun hem romanlarını hem de kendisini severiz.
 
Orhan Pamuk ile, 93 yılında,  üniversiteye gitmenden önceki son yaz tatilinde Kara Kitap’la beraber tanışmıştım. O zamana dek Rus klasiklerini, bestseller romanları ve döneme uygun bazı siyasi kitapları okuyan masum bir genç kız için Orhan Pamuk, devrimdi. Aşkını arayan Galip ve ona yol gösteren Celal Salik’in heyecan dolu yazıları beni büyülemişti. 480 sayfalık kitabı , sadece uyumak için ara vererek ve neredeyse başka hiçbir şey yapmadan 2 günde okumuştum. Pamuk’un kitaplarını hala aynı şekilde, merakla, hiç bitmesin isteyerek ama bir an önce bitirecek hızla okurum.
Uyurken sevdiğini izlemek gibi; hayranlıkla ama bir an önce uyanmasını dileyerek.
 
Kara Kitap’ı Yeni Hayat izledi. “"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti ” cümlesi ile başlıyordu kitap. Ben de aynı yıl biriyle tanışmıştım ve tüm hayatım değişmişti. Bu cümle, ilk gençlik yıllarım özeti olurken edebiyat tarihine “en iyi açılış cümlelerinden “ biri olarak geçmişti. Sonraları, Pamuk’un kendi yazarlık sürecini anlattığı çeşitli söyleşi ve makalelerde açılış cümlelerine ne denli önem verdiğini okuyacak, Yer Altından Notlar'a atıf yaptığı anlatımına ve her romanında ilk cümle, ilk paragraf üzerinde ne denli düşünüp mükemmel cümleler kuruşuna hayran kalacaktım.
 
Orhan Pamuk, kendisinden önceki Türk romancılar gibi politik olmadığı için eleştiriliyordu. Ben ise onu tanıdıkça, nasıl büyüdüğünü, nerede yaşayıp nasıl bir aileye mensup olduğunu anladıkça politik olmamasını anlıyordum.Hikayelerinde söz ettiği gibi, cumhuriyetin ilk dönemlerinde tüccarlık yapmaya  başlayan varlıklı bir ailenin, zeki ve duygusal çocuğuydu. Nişantaşı’nda büyümüş, iyi okullara gitmiş, resim ve edebiyatla ilgilenmişti.Cevdet Bey ve Oğulları’nda hem bu ailenin yaşamından kesitlere hem de genç Türkiye’nin, eski İstanbul’un tarihine tanık oluyorduk. En sevdiğim romanlarından biri olan Sessiz Ev’de, Cevdet Bey ve Oğulları’ndan devam eden karakterleri görünce çok sevinmiştim.
 
Bu yazımda tek tek romanlarından alıntılar yapmak, onları özetlemek niyetinde değilim.Oysa tüm romanlarını, çeşitli yazılarını topladığı kitapları, anılarını, Nobel konuşmasının metnini, röportajlarını, demeçlerini yani onunla ilgili herşeyi okudum, okurum.
 
Bu yazımda, müthiş bir romancıyı ve yarattığı şaheserleri övmek istedim. Okuduktan yıllar sonra bile  hatıralarımda aynı canlılıkta olan kahramanlarını,mükemmel  tasvirlerini,kendi ile hesaplaşmalarını, felsefe ve tarih bilgisini,dünyada olup bitenleri yorumlayışını  ve en önemlisi edebiyat tutkusunu anlatmak istedim.
 
Beyoğlu’nda gezerken, Mevlüt’ün dükkanı gelir gözümün önüne, Harbiye’den her geçişimde Kemal’in nişan törenini ve Füsun’u hatırlarım, usta ve yanında küçük bir çırak görünce hemen kırmızı saçlı kadını düşünür, günün birinde Bay K’nın kaldığı oteli görmek için Kars’a gitmeyi hayal ederim.Ve sabırla Orhan Pamuk’un yenilerini yazmasını beklerim.
İşte öyle tutkunum Orhan Pamuk'a.
 
Günün birinde kızıma bırakacağım en güzel miras kitaplarım , ona beni hatırlatacaklar  ise Orhan Pamuk romanları olacak.
 
 
Toplam blog
: 18
: 254
Kayıt tarihi
: 09.05.18
 
 

Hayatımın 20 yılı sıradan bir beyaz yakalı olarak geçti.Ev, çocuk, eş, iş, toplantılar, sunumlar, t..