Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '07

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Neden sanat?

Neden sanat?
 

Sanat, hemen hemen herkesin bildiği, ancak çok az insanın gerçek anlamda hayatında bir pencere olarak kullandığı bir araçtır.

Tarihin başlangıcı kadar eski olan sanat üzerinde günümüze kadar sayısız tanımlamalar yapılmış. Ben de bir kamyon dolusu tanımlama yapıp sizleri sıkmak istemem… Dolayısıyla doğrudan konuya girelim…

Hayatımda, işimde "neden sanat" ?

Etrafımızdakilere hemen sorsak Sanat kavramı sana ne çağrıştırıyor, aklına ilk geleni söyle: "Resim, müzik, heykel, kitap vs" gibi cevaplar alırız. Oysa iş dünyasında sanat sadece PR (Halkla İlişkiler) aktivitelerine, markayı destekleyen sponsorluk anlaşmalarının satır aralarına sığdırılamayacak kadar önemli bir kavram….

İlk insanların yaşadığı devirleri düşünelim… İnsanların hayatlarındaki öncelik Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde ifade ettiği gibi en temel fiziksel güdülerini tatmin doğrultusunda idi. Bu devirlerde BMW X5’lere binenler, Reina’lara gidenler en çok avlanma becerisini gösterenler, hayvanlara ve diğer kabilelere karşı en güçlü durabilenlerdi. Dönemin refah babalarıydı bu insanlar… Saygıyla anıyoruz…

Bir de BMW X5’lere binemeyen, Reinalara gidemeyen kendi halinde evde soğan kırıp kuru fasulye ile beslenen birkaç rahatsız tip vardı.. Bu rahatsız tipler, emsalleri gibi güçlü değillerdi, onlar gibi avlanamıyorlardı.. Pısırık ve kabile ortamında itilen kakılan tiplerdi. Ancak bu rahatsız tipler, mağara duvarlarına durmadan resimler çiziyorlardı… Çizdikleri figürlerle, o zamanki insanın psikolojik hayatı hakkında bize aktarımlarda bulunuyorlardı..

Bu rahatsız tipler olmasaydı, sanatsal eğilimleri olmasaydı, bizler, o zamanki yaşam hakkında nasıl fikir sahibi olabilirdik?

Dolayısıyla tarihin ilk dönemlerinden itibaren sanatsal düşünce, insanın kendinin farkında olması, yaşadığı toplumun farkında olması, insanı farklı kılan en değerli özelliklerdendir.

İşte uzmanların işletme, iş dünyasına dair ortaya koyduğu eserleri inceleyecek olursanız, verdikleri eğitimlere bakarsanız, aktarılan bilgi paylaşımın daha çok olayın ilmi ve teknik boyutu olduğunu göreceksiniz….

Beyinlerimizin büyük bilgi çöplüklerine dönüştüğü günümüzde her geçen gün basit düşünebilme, özgün düşünebilme yetilerinden uzaklaşıyoruz.. Fotoğrafın genelini kaybediyoruz. Tekniklerin içinde boğulup kalıyoruz…

Pazarlama öğreneceğim, şu kadar kitap okumalıyım, bu kadar master yapmalıyım...

Marka oluşturacağım dur hele 8 kitap okuyayım, şu şu eğitimleri alayım…. Şeklinde kendi kendimizi ve hatta çevremizdekileri yönlendiriyoruz.

Mühendisler yeni bir proje geliştirmeden önce, öğrendiklerini unutup, çocukça muziplikle, akıllarına ne kadar saçma sapan projeler getirebiliyorlar?

IT’ciler (Bilgi Teknolojileri Uzmanları) neden hep daha önce yapılmış projeleri hemen incelemek ile olaya başlıyorlar? İnsanların neye ihtiyacı var diye konu ile ilgili tüm insanlarla birebir konuşmayı denemiyorlar?

Siyasetçiler neden görüşlerinden sıyrılıp sadece toplumsal ihtiyaçlara eğilmiyorlar?

Yazarlar neden, kendilerini yetiştirenlerin tortularından, okuduklarından sıyrılmaya çalışmadan yazıyorlar…? Ve Daha niceleri…

Beynimizin özgün düşünme yönüne ne kadar zaman ayırıyoruz. Hayatımızda bu konuya ne kadar öncelik veriyoruz?

Bir basketbolcu haftasonu olan bir maça çıkmadan önce ortalama olarak, haftada 4 gün günde 3-4 saat antreman yapıyor.

Peki siz yeni bir marka oluşturmadan önce, bir pazarlama stratejisi ortaya koymadan önce, hatta bir müşterinizle görüşmeniz için ne kadar antreman yapıyorsunuz? Düşünsel filtrelerinizden sıyrılıp ne kadar basit ve özgür düşünebiliyorsunuz?

İşte tüm bu olayların sanat kısmı tam burada…. Yaptıklarınız üzerine düşünün, bir çocuk kadar basit düşünebildiğinizde epey yol almış olacaksınız.

Sanatsal boyut miyopluğu özellikle günümüz şirketlerinde çalışan beyaz yakalı kardeşlerimizin en önemli açmazı konumunda. Eğitim içeriklerinin, kitapların mutlaka atlamaması gereken hususların başında olayların sanatsal boyutu geliyor.

Ben bir mağara adamıyım Belgrad ormanında, ne sen bunun farkındasın ne de toplum farkında…

Sevgilerimle

Yüce Zerey, y=f(yuce)

 
Toplam blog
: 13
: 970
Kayıt tarihi
: 29.09.06
 
 

2001 yılında eş zamanlı olarak yürüttüğü Bilgi Üniversitesi, Ekonomi Bölümü ve London School of Econ..