Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '19

 
Kategori
Dünya
 

Neden Suriye'deyiz?

Bu bloğumu, Suriye'deki "askeri ve siyasi hareketlilik" başladığından bu yana, "Neden Suriye'deyiz?.. Orada Ne İşimiz Var?" diye soranlar için yazıyorum...

Yani, Suriye'de bulunmamızın nedenlerini, becerebildiğim kadarı ile ortaya koymaya çalışacağım.... Açıklamalarımı yaparken, Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konumunun, önemli bir hassasiyeti olan "jeopolitik" yanına da değinmek zorunda kalacağım...

Bu blog, güncelimiz olan "SURİYE" nedeniyle yazılmış olsa da, başta "IRAK" olmak üzere tüm sınırdaş ülkeler için de geçerlidir... Çünkü, tüm bu ülkeler "JEOPOLİTİK" olarak Türkiye'nin "ETKİ" alanı içine girmektedirler.

Bu nedenle, ülkeler(devletler ve hükümetler), özellikle dış siyasetlerini, coğrafi konumlarının dayattırdığı istikamette yönlendirmelere gerekir...Verdikleri kararların doğruluğu ya da yanlışlığı da jeopolitiğine uygun olup olmadığı ile ölçülür.

*

TÜRKİYE JEOPOLİTİĞİ VE SURİYE...

Türkiye, Avrupa (daha yakın konumu ile Balkanlar), Asya( daha yakın konumu ile Kafkaslar) ve Ortadoğu arasında, siyasi gerginliklerin, sıcak ve soğuk savaşların en fazla görüldüğü bölgenin tam ortasında yer alan coğrafi konumu ile tarih boyunca dikkati çekmiş bir ülkedir.

Osmanlı döneminde, Osmanlı'nın parçalanması ve Ortadoğu'nun enerji kaynaklarına yönelik, daha sonra "Sevr İdeolojisine" dönüşecek olan, o günlerin yazılışı ve deyişi ile, "Mesele-i Şarkiye", Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konumunun belirlediği, "iştah açıcı" jeopolitik öneminden kaynaklanmıştır.

Günümüzde ise, Amerika'nın şekillendirdiği ve uygulamak için çırpındığı, "Büyük Ortadoğu Projesi"nin altında yatan neden de aynıdır. Ortadoğu'nun petrolünden ve Asya'nın doğal gazından yararlanmayı amaçlayan ABD'nin bu projesini kolaylaştıracak olan da zorlaştıracak olan da Türkiye'dir; Türkiye'nin "jeopolitik" konumudur...

Bu nedenledir ki, Amerika'nın bölgedeki en güçlü, devamlı ve hatırı sayılır müttefiki Türkiye olmuştur...Ama, son zamanlarda, ABD ve Türkiye arasındaki bu hatırı sayılı müttefiklik ve de stratejik ortaklık zedelendi ve hatta ağır şekilde yaralandı...

Şu anda, ABD'nin, bölgedeki en hatırı sayılır müttefiki, sürekli olarak tırlar dolusu, "harp, silah, araç ve gereç" yardımı yaptığı ve her gün biraz daha "güçlendirdiği" ve güney sınırlarımız boyunda konuşlandırdığı "PYD/YPG ve de PKK"dır...

Bunu görmek ve de anlamamak gerekir...

*

GÜVENLİ BÖLGE KONUSU...

Amerika'nın "Güvenli Bölge" düşüncesi içinde, "PYD/YPG"yi silahlı bir güç olarak korumak ve devamlılığını sağlamak gibi bir yan da vardır...

ABD'nin, bunun için de planladığı şey de, "PYD/YPG"nin, Türkiye'deki "PKK gibi tehdit olmadığı" algısı yaratmaktır...Zaman içinde bu algının kabul edileceğini ummaktadır...

Çünkü, şu anda Fırat'ın doğusunda ve batısındaki sınırlarımıza bitişik şerit halindeki bölgeyi kontrol altında tutan PYD/YPG, bu bölgeyi, bölgenin asli unsuru olan kimi karşıt Kürtlerden, Araplardan ve Türkmenlerden temizlemiş durumdadır... ABD ise, öncekinden farklı bir "demografik" yapıya ulaşan bu durumun devamını ve  PYD/YPG'nin giderek bir "Kürt Devleti"ne dönüşmesini istemektedir.

Ne yazık ki, kendi içimizden bazı siyasetçiler de, ABD'nin bu isteğine sıcak bakmakta, PYD/YPG'nin bölgesinde, silah zoruyla oluşturduğu bu tek unsurlu "demografik yapının" eski haline, gelmesini istememektedir...

*

MÜŞTEREK HAREKAT MERKEZİ...

Şanlıurfa'da yaşama geçirilecek "Müşterek Harekat Merkezi"nin de, bana göre, "Güvenli Bölge" oluşumunu geciktirecek ya da kontrol sistemini ABD'nin lehine çevirecek bir "Oyalama Merkezi" olmaktan öte bir işlevi olmayacaktır...

Ayrıca bu, "Müşterek harekat Merkezi", Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Bir gece ansızın gelebiliriz..." ve "Ağustos aynının zafer ayımızdır" şeklinde dile getirdiği ve bir anlamda "kararlılık" içeren  deyişlerinin ve arkasından gelmesi beklenen "planlanmış operasyonlarının" rafa  kaldırılmasına da neden olabilir...

Türkiye, güney sınırlarımıza bitişik, 30-40 kilometre derinliğindeki "Güvenli Bölgeyi" yalnız başına tesis ve kontrol etmeli, bunun günahı ve sevabı Türkiye'ye ait olmalıdır...

Türkiye, bölgedeki, "PYD/YPG" güçlerinin, tamamın ABD'nin yaptığı yardımlarla edinilin "ağır ve hafif tüm silahları" ile bölgeyi terk etmeden önce, ABD'nin hiçbir "Güvenli Bölge" önerilerini kabul etmemelidir...

*

S O N U Ç...

Türkiye'nin, güney hududu ötesinde, "sınır güvenliğini" uzaktan koruyacak gerçek "Güvenli Bölge", Lozan'da kabul ettiremediğimiz ve M. Kemal Atatürk'ün  içinde bir ukde olarak kalan "Misak-ı Milli"dir...

"Neden Suriye'deyiz...Orada ne işimiz var?"  diye soranlara cevabım şudur... 

Bugün, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Fırat'ın batısında (Suriye'de) ve doğusunda (Irak'ta) bulunmasının ve Türkiye'ye tehdit olan terör örgütleri ile mücadelesinin genel amacı da budur.

Türkiye'nin nihai amacı, PYD/YPG'nn daha fazla palazlanıp bir "Kürt Devleti" aşamasına geçmeden önce ortadan kaldırılması olmalıdır...

 

cdenizkent

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..