Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '07

 
Kategori
Eğitim
 

Neden taşımalı eğitim?

Bu yazıda, bu önemli konuyu incelemek için, Taşımalı Eğitim’in önce "eğitimsel", sonra "taşımalı" yönü üzerinde durulacaktır.

Ortak düşmana karşı koyma ihtiyacının, insanı göçebelikten toprağa yerleşmeye zorladığı ve toprağa yerleşen insanların da düzeni sağlamak için politika, din, ekonomi, aile gibi toplumsal kurumları oluşturduğu söylenebilir. Bu kurumlardan birisi de "eğitim" dir (1).

Eğitimin tarihsel ve sosyal kökenleri araştırıldığında, 2500 yıllık insanlık tarihinin başlangıcından bu yana insanoğlunun –temel- "eğitim"le ilgilendiği, Aristokratlara savaş becerilerinin, köylülere de toprağı işleme ve tehlikelerden korunma yollarının öğretildiği görülür. Sonraki yıllarda ise, Atina şehir devletinde eğitimin askeri niteliği giderek azalmaya başlar. Çocuklara okuma-yazma, şiir ezberleme, şarkı söyleme, lir çalma, aritmetik ve fiziksel beceriler öğretilir ve eğitim “devlet görevi” olarak ele alınır. Bu görüşten hareketle Sofistler, eğitimin tüm halka yaygınlaştırılması gerektiğini söyler. Hıristiyanlığı yaymakla görevli kişiler Kataşet Okulları ile Manastırları temel eğitim kurumuna dönüştürür. Orta Çağda “ilköğretim” düzeyinde okuma-yazma ve basit hesaplar öğretilir. XIX. Yüzyılda İngiltere’de ilköğretim düzeyinde önemli gelişmeler yaşanır ve ilköğretim tüm ülkeye yaygınlaştırılır. İlköğretimin yaygınlaştırılması ile ilgili aşamalarda, XX. yüzyıl sonlarında ABD’de temeleğitim/ilköğretim tüm ülkeye yaygınlaştırılır ve zorunlu hale getirilir (2).

Osmanlı İmparatorluğunda ise, Müslüman çocuklar için Sıbyan Okulları ve Medreseler olmak üzere iki çeşit okul bulunmaktaydı. Bunlar parasız olup, giderleri de bağlı bulundukları vakıflar tarafından karşılanır, denetimin de dini makamlar yapardı. Eğitim etkinlikleri, bir hayır işi, bir dini görev olarak görülürdü. Sıbyan Okulları, Mahalle Mektebi olarak da adlandırılmakta olup, bugünkü ilköğretime denk düşerdi. Karma eğitim yapılır, okul dört yaşında başlardı. Okuma-Yazma, Kur’an-ı Kerim, hesap ve dini bilgiler öğretilirdi (3).

Eğitimin önemli amaçları arasında; bireyi içinde bulunduğu toplumun etkin bir üyesi haline getirme ve kültürünü kazandırma (toplumsal); mevcut siyasi düzeni koruyacak bireyler yetiştirme (siyasal); toplumu kalkındıracak bireyler yetiştirme (ekonomik) ile bedensel, zihinsel, duygusal vb. yönlerden gelişmiş bireyler yetiştirme (bireyi geliştirme), bulunmaktadır (4).

Devletler, "savunma" gibi temel görevlerine "eğitim"i de ekleyerek, vatandaşlarına eğitim yoluyla bir "ortak yaşantı alanı" kazandırmayı amaçlamışlardır. Bu nedenle "temel eğitimi/ilköğretim"i yasa ve –hatta- anayasalarına alarak, zorunlu hale getirmişlerdir.

İlköğretim; 6-14 yaş grubundaki öğrencilere temel beceriler kazandırarak, onları hayata ve bir sonraki eğitim kurumlarına hazırlayan sekiz yıllık eğitim devresine denir (5). Bu evrede çocuklara; okuma-yazma, okuduğunu anlama, anadilini doğru kullanma, temel matematiksel işlemler, toplumsal ve doğal olaylar hakkında temel bilgi ve beceriler kazandırılır. Bu bilgiler, gelecekteki öğrenmelerin temelini teşkil eder. Ayrıca, öğrenime devam edecekleri üst öğrenime, etmeyecekleri hayata hazırlar (6). İlköğretim/ temeleğitimin en büyük özelliği, bu aşamada, bütün vatandaşlar için gerekli olan bilgi ve becerilerin kazandırılmasıdır.

Avrupa’da Endüstri Döneminde (XIX. Yüzyıl) başlayan eğitimi/ilköğretimi yaygınlaştırma çabaları (7) bizde, 1826 yılında, II. Mahmut döneminde yayınlanan bir fermanla başlar ve halka duyurulur. 1913 yılında çıkarılan “Tedrisat-ı İptidaiyye Kanun-u Muvakkatı”nın (İlköğretim İçin Geçici Kanun) birinci maddesi “İlköğretimin zorunlu ve devlet okullarında ücretsiz sunulması”nı öngörmekteydi. Cumhuriyetin ilanından sonra da, ilkokulların parasız ve zorunlu olması konusu yeniden gündeme getirilir ve ilköğretimin 7-14 yaş çocukları için "parasız ve zorunlu" olduğu ifadesi 1924 Anayasasının 87. maddesinde yer alır. Bu ilkeye 1961 ve 1982 Anayasalarında da yer verilir (8, 9). 1982 Anayasasında eğitim, "eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" (Md. 42) olarak yer alır ve "İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır" denilir (10).

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda da "Temeleğitim (ilköğretim) görmek her Türk vatandaşının hakkıdır" denilerek, temel eğitim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşların ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanabilecekleri (Md.7) belirtilir (11).

Yine aynı yasada "İlköğretimin 6-14 yaşlarını kapsadığı ve kız-erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu" (Md. 22) belirtilir ve "Nüfusun az ve dağınık olduğu yerlerde köyler gruplaştırılarak, merkezi olan köylerde ilköğretim bölge okulları ve bunlara bağlı pansiyonlar, gruplaşmanın mümkün olmadığı yerlerde yatılı ilköğretim bölge okulları kurulur" (Md.25/b) denilmektedir (12).

Zorunlu eğitim ya da zorunlu ilköğretim konusu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda da yer alarak;

- İlköğretimin, öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar için mecburi, devlet okullarında parasız olduğu (Md. 2),

- İlkokulların; gündüzlü, pansiyonlu, yatılı ve gezici okullardan oluştuğu ve mecburi olduğu (Md. 6).

- Nüfusun az ve dağınık olduğu yerlerde, köyler gruplaştırılarak, merkezi durumda olan veya durumu uygun bulunan köylerde ilköğretim bölge okulları ve bunlara bağlı pansiyonlar, gruplaştırmanın mümkün olmadığı yerlerde ise yatılı ilköğretim bölge okulları (YİBO) veya gezici okullar açılabileceği; gezici okullarda gezici öğretmenler görevlendirileceği (Md. 35),

- Bir köy halkı, iş ve üretim hayatının gereği olarak veya olağanüstü sebeplerle yayla, otlak ve bağ gibi yerlere taşındığında köy okulunun da, köy halkıyla birlikte göçecek şekilde düzenlenmiş olması ve gidilen yerde hemen günlük çalışmasını ve görevini devam ettirmesi gerektiği (Md. 10),

- Öğrenci velilerinin, mülki amirlerin, İlköğretim Müfettişlerinin ve zabıta teşkilatının, ilköğretim çağındaki çocukların mecburi ilköğretim kurumlarına devamlarını sağlamakla yükümlü oldukları (Md. 52), belirtilmektedir (13).

Günümüzde uygulanan zorunlu eğitim, 1997’de beş yıldan sekiz yıla çıkarılmış ve İlköğretim, "sekiz yıllık kesintisiz eğitim" olarak, yeniden düzenlenmiştir (14). Bu nedenle, devletin beş yıllık zorunlu eğitim için yapacağı çabalar sekiz yıllık eğitim için yapacağı çabalara dönüşmüştür. Buraya kadar sözü edilen yasalar özetlendiğinde; herkesin ilköğretimi/temel eğitimi almakla yükümlü bulunduğu, devletin de "sosyal devlet" yönünden dolayı bu eğitimi vermekle ve düzenlemekle görevli olduğu, anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, devletler uluslararası düzeyde, ilköğretimi geliştirmeye yönelik politikalar üretmekte ve uygulamaya koymaktadır. Bunlardan bazıları;

- Okul sayısını arttırma, her yere okul açma,

- Kırsal kesimde çalışan öğretmenlere ek ödemeler yapma,

- Kırsal kesimde çalışan bayan öğretmenleri özendirme,

- Özel okulların yaygınlaştırılması için gerekli izinleri verme,

- Çoklu eğitim (ikili) yapma,

- Öğretmenleri eğiterek ve yeterli öğretim materyali hazırlayarak, "birleştirilmiş sınıf" lar oluşturma,

- Kızlar için yatılı okuma olanağı sağlama,

- Eğitimin etkililiğini arttırarak, ailelerin çocuklarını okula göndermelerini sağlama,

- Ailelere yönelik dolaylı maliyetleri azaltma,

- Halkı bilgilendirerek toplum desteğini harekete geçirme,

- Yerel mali destekler sağlama,

- Ailelerin yaptığı eğitim harcamalarını, örneğin ücretsiz ulaşım gibi, devletçe karşılama.

Bizde İlköğretimi Geliştirme Politikaları ve Uygulamaları ise;

- Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçiş ve ilköğretim okullarının yaygınlaştırılması,

- Milli Eğitimi Geliştirme Projesi,

- Temel Eğitim Projesi,

- Temel Eğitim Pilot Projesi,

- Kızların Eğitimi Projesi,

- Gezici Tarım İşçi Çocuklarının Eğitimi Projesi, ve

- Taşımalı İlköğretim Uygulaması’dır (15).

İşte, "taşımalı" sistemle, "zorunlu eğitim" verme çalışmalarına, devletin vatandaşlarına karşı yüklendiği "sosyal" bir görevi yerine getirme düşüncesinin gereği olarak bakılabilir.

Taşımalı Eğitim (ya da Taşımalı İlköğretim Uygulaması); nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde, zorunlu öğrenim çağındaki öğrencilerin merkez ilköğretim kurumlarına günübirlik taşıma uygulamasına, denir (16).

Taşımalı İlköğretimin amaç ve gerekçesi, Milli Eğitim Bakanlığınca; ilköğretim okulu bulunmayan, çeşitli nedenlerle eğitim-öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki öğrencilerin, taşıma merkezi ilköğretim okullarına günü birlik taşınarak kaliteli bir eğitim-öğretim görmelerini sağlamak (17) olarak ifade edilmektedir.

ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya’da uygulanan, Unesco’nun katkıları ile yürürlüğe konan (18) Taşımalı Eğitim uygulamasına, 1989-1990 Öğretim Yılının ikinci yarısından itibaren deneme mahiyetinde ilk olarak, Kırıkkale’de 3, Kocaeli’de 2 merkezde başlanır (19).

Uygulamanın başarılı ve verimli görülmesi üzerine, uygulama, 1990-1991 Öğretim yılından itibaren Antalya, Çankırı, Konya, Van, Balıkesir, Çanakkale, Eskişehir, Kırklareli ve Kocaeli illerinden seçilen 77 merkezde sürdürülür (20).

Taşımalı Eğitim Uygulaması 1991-1992 Öğretim yılında daha da yaygınlaştırılarak 29 il ve bu illere bağlı 78 ilçenin 960 köy okulunda devam ettirilir. 16 538 öğrenci 375 merkez okuluna taşınır (21).

1992-1993 Öğretim yılında ise, uygulama 43 il, 325 ilçe ve 938 merkez okula yaygınlaştırılarak toplam 53 676 öğrencinin taşımalı eğitimden yararlanması sağlanır (22).

Taşımalı Eğitimi Gerektiren Nedenler

Taşımalı Eğitimi gerektiren nedenler, parasal ve eğitimsel olmak üzere iki grupta incelenebilir (23):

a) Parasal nedenler:

1) Az gelişmiş ülkelerin temel özelliklerinden biri, doğurganlığın yüksek olmasıyla, aşırı nüfus artışıdır. Nüfus artış oranı, gelişmiş ülkelerden fazladır. Gizli ve açık işsizlik oranı yüksektir (24). Tarım alanı sabit olduğu ve artan nüfus da sanayiye kaydırılamadığı için, köyden kente göç edilmektedir (25). Göç edenler, ilk ya da ortaokulu bitirmiş olup, kentlere ya iş aramak ya da öğrenimlerine devam etmek amacıyla gelirler (26). Kente gelenlerin köylerine geri dönmemesi ve göçlerin de sürmesi nedeniyle, kırsal kesimdeki öğrenci sayısı giderek azalmakta, sonuçta ilköğretimde (ilkokullarda) atıl kapasite meydana gelmektedir.

2) Ülkemizde küçük yerleşim birimlerinin çok ve dağınık olması, eğitim ve öğretim hizmetlerinin yaygınlaştırılmasını güçleştirmektedir (27). Örneğin, ilköğretimdeki bina sorununun, uzun yıllar çözülememesindeki temel nedenin, yerleşim birimlerinin küçük, dağınık ve çok oluşundan kaynaklandığı; hatta kırsal alanda bugün bile, bazı bölgelerde birkaç evlik yeni yerleşim birimlerinin (Diyarbakır örneği gibi) oluştuğu söylenebilir. Buralardaki okullar, öğrenci sayısının azlığı nedeniyle, genellikle “tek öğretmenli” okullardır.

Nüfusu az ve dağınık olan yerleşim birimlerine eğitim hizmetlerinin (okul, bina, diğer tesisler, öğretmen, araç-gereç) yeterli seviyede götürülmesi, eğitim ekonomisi açısından pahalı olmakta, maliyeti azaltma çabaları da hizmetin niteliğinin düşmesine neden olmaktadır (28).

Bu ve benzeri nedenlerle, birçok ülkede çocuk nüfusu, tam anlamıyla okullaşamamaktadır. Okullaşmanın sağlanması için “özel tedbirler” alınmasını gerektirecek durumlara, örneğin “nüfusun yoğun olmadığı tedbirlere” ihtiyaç duyulacaktır (29). Yatılı Okul uygulaması gibi, Taşımalı Eğitim Uygulaması da, okullaşmayı sağlamaya yönelik, akılcı (ekonomik) uygulamalardan biridir.

b) Eğitimsel Nedenler:

l) Okullarda öğrenciler, birbirlerinden ve öğretmenlerden karşılıklı olarak etkileşirler (30). Tek Öğretmenli okullarda, yani köy ilkokullarında öğrenciler sayıca çok az ve dışarıda geçen zamanları da -genellikle- birlikte olduğundan, öğrenci etkileşimi yetersiz kalmaktadır. Sonucunda öğrenme, istenilen düzeyde gerçekleşememektedir. Çünkü öğrenme, karşılıklı bir etkileşme (31) olup, öğrenme için etkileşim zorunlu bir koşuldur (32).

2) Ayrıca, öğrencisi az olan sınıflarda öğretmen kendini yeterince derse verememektedir. Başka bir deyimle öğretmen, derse yeterince konsantre olamamaktadır. Kendini derse veremeyen öğretmen, öğrencilerini etkileyememekte, sonucunda öğretim (ve öğrenme) gerçekleşememektedir. Çünkü öğretim birinci derecede, öğretmen ve öğrencilerin -karşılıklı- etkileşimi ile oluşur (33). (Dört yıllık İlköğretim Müfettişliği yaşamımda, az öğrencili sınıfların “çokiyi” yetiştiğini ne gördüm, ne de bir müfettiş arkadaştan duydum.)

Öğrencisi az olan okullarda öğrenciler, “toplumsal” yönden de gelişememektedir. Çünkü, diğer kişi ve çevreyle etkileşime girilmeden toplumsallaşılamaz (34). Teneffüslerde, bahçelerinden çocuk cıvıltıları gelmeyen okullar, çocukları “toplumsal yönden” nasıl yetiştirebilir ki?

3) Tek öğretmenli okullar, genellikle şehir merkezlerinde uzak köylerde, mezralarda bulunmaktadır. Öğretmenler ise, ne köylere gitmek, ne de köylerde çalışmak istemektedir. Başka bir deyimle öğretmenler, kırsal bölgelerde çalışma arzusu göstermemekte (35), şehir ilkokullarında (36) ya da geliş-gidiş yapılabilecek okullarda görev yapmak istemektedir. Köylerde çalışmak istemeyen öğretmenler, köylere gitmemek ya da şehir yakınlarındaki okullara atanabilmek için her çareye başvurmakta, ancak çabalarının sonuçsuz kalması durumunda köylere gitmektedir. (Örneğin, mesleğe yeni atanan bir öğretmen adayının, köye gitmemek için, ilin ileri gelen tam oniki yöneticisinden Milli Eğitim Müdürüne yazılı emir verdirdiğini gördüm.Yazılı emir verenler arasında, -Validen iktidar partileri başkanlarına kadar- kimler yoktu ki? ) Başka bir deyimle, köy okullarına kimsesiz öğretmenler gönderilmektedir. Sonuçta köylere gönderilen öğretmenlerle, gönderilemeyen öğretmenler arasındaki adaletsizlik, daha mesleğe girişte başlamakta ve böylece öğretmenlerin çalışma şevki kırılmaktadır. Müfettişler de, şevki kırılan öğretmenlerin yakınmaları karşısında, İdarenin mi, yoksa Öğretmenin mi, yanında yer alacağını bilememektedir. (Bu durumdaki köylerde çalışıp da, sohbet imkanı bulduğum öğretmenlerden, “Hocam, tayinimi şehre yakın, geliş-gidiş yapabilecek bir okula yaptır” demeyen sadece, bir öğretmene rastladım. O’na da bu öneriyi ben götürünce, teşekkür ederek, “Bir kooperatife üyeyim, aldığım maaşın hemen hemen hepsini oraya veriyorum, şehirde geçinemem hocam” dedi.)

4) Tek öğretmenli köylere gönderilen öğretmenler, genellikle aday öğretmen olup, ne “öğretmenlik” ne de “yöneticilik” konusunda yeterli bilgiye sahiptir. Herşeyi deneme-yanılma yoluyla öğrenmektedirler. Bu durum, köydeki bir öğrencinin en az iki-üç deneyimsiz öğretmenin elinden geçmesi, başka bir deyimle en az iki-üç öğretmene denek olup, ona meslek öğretmesi demektir ki, bu durum, öğrenci başarısızlığında ve okula karşı tutumların değişmesinde önemli bir etkendir.

5) Herşeyi “deneme” yoluyla öğrenen öğretmenler, mesleğe ısınamamaktadır. Dolaysıyla, mesleğe ısınamayan öğretmenler, kısa zamanda meslekten soğumakta ve çeşitli çıkış yolları aramaktadır. Bu durum ise, öğretmenlerin siyasi partilere olan yakınlığını ya da bağlılığını arttırmaktadır.

6) Tek öğretmenli köylerin hemen hepsi “birleştirilmiş sınıf”tır. Yaygın kullanımıyla “birleştirilmiş sınıf” beş sınıfın bir arada okuması demektir. Bu okullara atanan öğretmenler, genellikle aday olduklarından, birleştirilmiş sınıflar konusunda yeterli “bilgi”ye sahip olsalar bile, yeterli “görgü”ye sahip değildir. Durum böyleyken, “Beş sınıfla bir arada eğitim olur mu? ” diyenlerin, başka bir deyimle, birleştirilmiş sınıf uygulamasına karşı olanların, Taşımalı Eğitime karşı olmaları anlaşılamamaktadır.

7) Tek öğretmenli köylerde görev yapan öğretmenler çevreleriyle bütünleşememekte, büyük bir “yalnızlık” duygusu içinde bulunmaktadır (37). Bu durum, onların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Öğretmenler, bu nedenin de etkisiyle, mesleğe ısınma süresi içinde, meslekten soğumaktadır.

8) Çevresiyle bütünleşemeyen öğretmenler, hafta sonlarını genellikle ilçe ya da şehir merkezinde geçirmektedir. Başka bir deyimle öğretmenler, Cuma ve Pazartesi gününün bir kısmını şehirde geçirmektedir. Bu durum ise, öğretim süresinin azaltılması, demektir.

9) Eğitim ve öğretimde, başarının en önemli unsuru öğretmendir. Öğretim programları, yöntem ve teknikler, araç ve gereçler, öğretimi geliştirmek için önemli olmakla birlikte, öğretmenin canlı kişiliği eyleme konulmadıkça, ya hiç, ya da çok az bir sonuç alınabilir (38). Gelecekte öğretmenlerin birçok görevini robotların yapacak olması bile, öğretmene duyulan ihtiyacı ortadan kaldıramaz. Çünkü robotlar, insani özellikleri (sevgi, saygı, içtenlik, hoşgörü gibi) gösteremez (39).

10) Özellikle kırsal kesimdeki ilkokulların birçoğu, harap ve eğitime uygun değildir. Buralarda eğitimin kalitesi çok düşüktür (40). Damından sular akan, penceresinde camı, sobasında odunu bulunmayan okullarda çalışan öğretmenler, öğrencilerine ne verebilir?

11) Taşımalı Eğitimin gerekçelerini MEB 1991/23 sayılı Genelge’de (41);

- Güç şartlar içinde birleştirilmiş sınıf öğretimi yapan okulların sayısını azaltmak,

- Küçük yerleşim birimlerindeki okullarda okuyan çocuklarımızı daha iyi imkanlarda yetiştirmek,

- İlköğretim hizmetlerini yurt çapında dengeli bir şekilde yaygınlaştırmak,

- Eğitimde fırsat ve imkan eşitliğini sağlamak,

- Niteliği yükseltmek,

Olarak belirtilmektedir (41).

Taşımalı Eğitime karşı olanların görüşleri ise şöyle özetlenebilir:

1) “Taşımalı Eğitimde kaza olduğu ve öğrencilerin öldüğü”. Doğru. Ama sadece Taşımalı Eğitimde kaza olup da öğrenciler ölmüyor ki. Ortaöğretim öğrencilerini de Yükseköğretim öğrencilerini de taşıyan araçlar kaza yapıyor ve öğrenciler ölüyor. Kazalar nerede olmuyor ki? Yalnız bizdeki kazalarda, hem sayı, hem de ölüm oranı çok yüksek. Örneğin, 1980’li yıllarda trafik kazalarında ölen kişi sayısı 5 000’lerle ifade edilirken, bugün 6 000’lerle ifade ediliyor (42). Bu rakam olması gereken rakamların çok üzerindedir. İnsanlar kaza oluyor, adam ölüyor, diye arabaya binmekten vazgeçemeyeceklerine göre, Trafik konusunda yeni düzenlemeler yapılması gerektiği ortadadır. Çünkü, Trafik kazaları bizim ulusal bir sorunumuzdur ve bir an önce çözümlenmelidir.

2) “Köylerde Taşımalı Eğitim yapılan okullar kapatıldığı ve böylece bayrakların dalgalanamaz olduğu.” Bu da doğru. Eğer kastedilen bayrağın dalgalanması ise, bayrak başka bir kurumda da dalgalanabilir. Örneğin Muhtarlık Odasında sürekli dalgalandığı gibi. Dolaysıyla, bu görüş de yeterli bir gerekçe olmasa gerek. Birçok İlköğretim Müfettişi gibi ben de, okul olarak kullanılan, pencereleri kapıları kırık dökük, duvarlarına konan dayanaklarla ayakta durmaya çabalayan okul binalarını gördüm. Buralarda dalgalanan bayraklar, acaba görenleri ne derece mutlu eder?

3) “Köylerde yapılmış yüzlerce-binlerce okulun ne olacağı, Taşımalı Eğitim nedeniyle, boş kalan okulların çürümeye terk edildiği.” Bu da doğru ama, Taşımalı Eğitimin yapılmadığı köylerde de yeterli öğrencinin bulunmaması nedeniyle, boş sınıfların ve boş lojmanların olduğunu ve çürümeye terk edildiğini görenlerden biriyim. Bu durumun nedeni, Taşımalı Eğitim değil, gelişmenin göstergesi olan göçlerdir. Göçler vb. nedenlerle boş kalan köy okulları ve öğretmen lojmanları, köyde hizmet veren diğer kamu kuruluşlarına kullanılmak üzere, -örneğin karakol gibi- devredilebilir; köylülere satılabilir ve hatta ücretsiz devredilebilir. Böylece binalar, hem çürümekten kurtulmuş, hem de bir işe de yaramış olur.

4) Taşımalı Eğitim konusunda bir başka görüş de, “Taşımalı Eğitim nedeniyle kapatılan köy okullarının ilk üç sınıflarının açılması” şeklindedir. Bu durumda karşımıza çıkacak olan, zaten az olan öğrenci sayısının daha da azalması sorunu, eğitime-öğretime nasıl bir katkı sağlayacaktır? Ayrıca, Taşımalı Eğitimin yapılamadığı köye gönderilecek olan öğretmenin suçu nedir?

5) “Devlet, herkese temel eğitim vermek zorunda olduğu.” Devletin herkese eğitim vermek zorunda olması, bir “insan hakkı” (43) olmakla birlikte ayrıca, “Temel eğitim/ilköğretim almak, her vatandaşın hakkı ve ödevidir” (44). Bu Anayasal hakkın, “herkesin oturduğu yerde verileceği”, hususunda bir kayıt yoktur. Olamaz da. Temel eğitimin nerede verileceği ise, Eğitim Biliminin gerekleri ile ülkenin parasal durumu gözönüne alınarak belirlenmelidir.

Taşımalı Eğitime karşı olanlar, hiç “tek öğretmenli” köylerde görev yaptılar mı? Ya da tek öğretmenli köylerde görev yapan öğretmenlerin ruh hallerinden haberliler mi? Hiç onlarla konuştular mı? Tek öğretmenli köylerde görev yapan öğretmenlerin durumunu “Kavun Acısı Ne Ki !...” başlıklı yazıda anlattığım için burada yinelemeye gerek duymuyorum. (45) Ama, büyük bir “yalnızlık” duygusu içinde bulunduklarını söylemeden geçemeyeceğim. Bu nedenle, “tek öğretmenli okullar” hakkında bir söz söylemeden önce, ilgili yazıyı okumak, insana bir fikir vermesi açısından önemlidir. İşte ben, Taşımalı Eğitim konusunda bir yargıda bulunmadan önce, bunların gözönüne alınmasını istiyorum.

Sonuç olarak söylenenler özetlenecek olursa;

1) MEB İlköğretimde Taşımalı Eğitim Uygulamalarından, 1990-1991 öğretim yılında, eğitim ve öğretim etkinliklerinden 22 milyar TL; 1991-1992 öğretim yılı sonuna kadar da, 1992 yılı mali bütçesinden 83 500 000 000 TL tasarruf sağlamıştır (46).

2) Taşımalı Eğitim uygulamaları konusunda yapılan bir araştırmada (Konya ili örneği); ödenek yetersizliği , ihale güçlükleri ve taşıma konusundaki darboğazların önemli şikayet konuları olduğu, buna karşın;

- Öğretmen, yönetici ve velilerin, Taşımalı İlköğretimin öğrenci başarısını artırdığı, konusunda olumlu görüşe sahip olduğu,

- Taşınılan okullardaki öğretmen ve yöneticilerin mesleki kıdemlerinin yüksek olduğu, başka bir deyimle, öğretmen ve yöneticilerin mesleki deneyimlerinin yeterli olduğu,

- Taşınılan okulların, taşınan okullara oranla daha donanımlı bir özelliğe sahip olduğu,

- Taşınılan okullardaki öğrencilerin hemen hepsinin bağımsız sınıflarda öğrenim gördüğü,

- Taşıma esnasında velilerin endişeye kapılmadıkları,

görülmüştür.

3) Eğitimsel açıdan tek olumsuz sonuç ise, “Öğrencilerin toplumsal etkinliklere katılmaya yeterince istek göstermemeleri” (47) olarak bulunmuştur. Bu olumsuz sonuç da, öğrencilerin zamanla birbirlerini tanımaları ile kendiliğinden giderilecektir.

KAYNAKLAR

(1) Nurettin Fidan ve Münire Erden, Eğitime Giriş, Ankara: 1991, s. 71.

(2) Münire Erden, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, İstanbul: 2001, s. 137-144.

(3) Aynı, s. 153-154.

(4) Aynı, s. 81-85.

(5) Aynı, s. 212.

(6) Aynı, s. 175.

(7) Aynı, s. 143.

(8) Aynı, s. 176.

(9) Yüksel Kavak, Dünyada ve Türkiye’de İlköğretim, Ankara: 1997, s. 7.

(10) MEGSB, İlkokul Programı, İstanbul: 1988, s.7-9.

(11)MEGSB, Milli Eğitim Temel Kanunu ile İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Ankara: 1987, s. 7.

(12)Aynı, s. 7-13.

(13)Aynı.

(14)Münire Erden, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, İstanbul: 2001, s. 176.

(15)Yüksel Kavak, Dünyada ve Türkiye’de İlköğretim, Ankara: 1997, s. 60-64.

(16)Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 45.

(17)MEB, Taşımalı İlköğretim Yönetmeliği, Ankara: 2000, s. 3..

(18)Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 42.

(19)Aynı, s. 40-41.

(20) Aynı, s. 40.

MEB (İlköğretim Genel Müdürlüğünün) 1991/23 (29 Mart 1991 tarih ve 350. Araş. Proj. Şb. Md../7397) sayılı Genelgesi, s. 2.

(21)Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 40.

(22)Aynı, s. 38.

(23)Aynı, s. 41.

(24)Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara: 1981, s. 200.

(25)Onur Kumbaracıbaşı ve Erdoğan Soral, Ekonomiye Giriş, Ankara: 1978, s. 257-258.

(26) Mahmut Tezcan, Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ankara: 1981, s. 200.

(27) Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 40.

MEB (İlköğretim Genel Müdürlüğünün) 1991/23 (29 Mart 1991 tarih ve 350. Araş. Proj. Şb. Md./7397) sayılı Genelgesi, s. 2.

(28)Aynı, s. 40.

Aynı, s. 2.

(29)S. Savaş Büyükkaragöz, Hasan Şahin ve Hidayet Sulak, “Taşımalı İlköğretim”, Yayınlanmamış Araştırma, Konya: 1994, s. 1.

(30)MEGSB, İlkokul Programı, İstanbul: 1988, s. 35.

(31)Aynı, s. 35.

(32)Veysel Sönmez, Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı, Ankara: 1986, s. 171.

(33)İzzettin Alıcıgüzel, İlk ve Orta Dereceli Okullarda Öğretim (Genel Öğretim Bilgisi), İstanbul: 1979, s. 30.

(34)Veysel Sönmez, Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı, Ankara: 1986, s. 171.

(35)İzzettin Alıcıgüzel, İlk ve Orta Dereceli Okullarda Öğretim (Genel Öğretim Bilgisi), İstanbul: 1979, s. 125.

(36)Aynı, s. 143.

(37)Şemseddin Koçak, “Kavun Acısı Ne Ki! ...” öğretmen dünyası, 21, 242 (Şubat 2000), s. 28, 29, 30, 31.

(38) İzzettin Alıcıgüzel, İlk ve Orta Dereceli Okullarda Öğretim (Genel Öğretim Bilgisi), İstanbul: 1979, s. 30.

(39) Veysel Sönmez, Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı, Ankara: 1986, s. 176.

(40) Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 39.

(41) MEB (İlköğretim Genel Müdürlüğünün) 1991/23 (29 Mart 1991 tarih ve 350. Araş. Proj. Şb. Md./7397) sayılı Genelgesi, s. 2.

(42) DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1999, s. 410.

(43) Yüksel Kavak, Dünyada ve Türkiye’de İlköğretim, Ankara: 1997, s. 1.

(44) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Md. 42/e; 1982.

(45) Şemseddin Koçak, “Kavun Acısı Ne Ki! ...” öğretmen dünyası, 21, 242 (Şubat 2000), s. 28, 29, 30, 31.

(46) Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları”, eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 41.

S. Savaş Büyükkraragöz, Hasan Şahin ve Hidayet Sulak, “Taşımalı İlköğretim”, Yayınlanmamış Araştırma, Konya: 1994, s. 50, 51.

(47)Savaş Büyükkaragöz ve Hasan Şahin, “Taşımalı İlköğretim Uygulamaları” eğitim ve bilim, 19, 16 (Nisan 1995), s. 48, 49.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..