Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '07

 
Kategori
İnançlar
 

Neden türbana başladım?

Neden türbana başladım?
 

Bu başlık, neden sigaraya başladım? gibi bir hal-i vaziyet meydana getirdi ama son günlerde gündemi ipoteğine alan TÜRBAN konusu en az sigara kadar tehlikeli, dumanı olmasa da yaydığı toplumsal zehir ile kutuplaşmalara sebebiyet verdiği için, sokak cinayetlerine kadar uzanan, yol çizgisine çıkan yol ağzı olduğu için yazıyorum bu ikinci türban yazımı...

Bursalı bir kızımızın kurduğu samimi cümleler son derece DÜŞÜNDÜRÜCÜYDÜ...
Bu yazımda yaşanmış bir öyküyü kaleme alıyorum.

Bu genç kızımızın, bir hafta önce tesettüre bürünmesi ile ilgili olarak bana kurduğu içten cümlelerin can yakıcı ifadelerini buraya taşımakta fayda umuyorum.
İstedim ki bunlar bilinsin, bir de şu yanı varmış meğer diyebilelim istedim.

Bu kızımız geçen yıla kadar, son derece özgün, ünüversite düşleri, hayata dair tertemiz ve çağdaş umutları olan, bisiklete binen, denizde yüzen, valeybolda okul dereceleri olan, folklör oynayan, gitar çalan, bermuda pantolanlar ile dolaşan, fönsüz caddeye çıkmayan, zarif güzel bir genç kızımızdı.

Ta ki babası iflas ederek, binbir borç bırakarak kalp krizinden vefat edene kadar.
Babasının vefatından sonra; kalan borçlarla yapayanlız kalıveren ana kız, Setbaşı'ndaki güzelim dubleks daireyi, Kapalıçarşı'daki dükkanlarını satarak, alacaklıların baskılarından kurtularak, alışkın olmadıkları mahallelerden birinde, tek katlı bir kira evine taşındılar.

Liseyi yeni bitiren kızımız üniversite umutlarını yok sayarak, baba dostu bir kuyumcunun yanında kasiyer olarak çalışma hayatına başlamıştı.

Eeee ne var bunda herkes çalışabilir! diyeceksiniz ama dinleyin lütfen devamını yazıyorum.

İlk ay herşey normal gibiydi dedi kızımız, sonra ne olduysa fiziki güzelliğim gerçek benin üzerine çıkmaya başladığını hissetmeye başladım, başlangıçta çalıştığım mağazanın erkek elemanları olmak üzere diğer esnaf camiasının, gözlü sözlü tacizleri ile rahatsızlık duymaya başladım.

Yeşil gözlü zarif alımlı bu genç kızımız,
-Gel çıkalım!
-Beraber olalım, tüm malım mülküm sana feda olsun!
-Evde karım ile kardeş gibiyiz bak onu boşayıp seni alacağım!
-Bana evet de, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım, sen yeter ki olur de!

gibi, dozu, şiddeti artan tacizler ile çok sık karşılaşmaya başlamıştı.

Yan dükkandaki tezgahtar arkadaşının başındaki abartılı örtü ve giyim tarzını önceleri ciddiye almamıştı ama onunla konuştukça o formatın içinde son derece modern bir insanın varlığını hissederek, tesettür olayına sıcak bakmaya başladı.

Tesettürü bir koruyucu kalkan ve ZIRH olarak düşünerek, ani bir karar ile başına siyah bir kasnak takarak üzerine büyük bir türban taktı.

Üzerine, yerlere uzanan bir etek, yaz sıcağında cendere gibi uzun kollu boğazının son düğmesine kadar ilikli bir ceket.

Bir kaçışın acıklı bir öyküsüydü bu!
KENDİSİNDEN KAÇAN BİR KIZIN ÖYKÜSÜ

Din adına mıydı, yoksa kişilik haklarını koruyucu bir norm muydu bunu tartışmamız gerekir.

Kurduğu son cümle, oturma odamızda bir hidrojen bombası etkisi ile infilak etti.
-NİLGÜN TEYZECİĞİM, TÜRBANA SAKLANDIKTAN SONRA, KARŞI CİNSİN TÜM TACİZKAR BAKIŞ VE SATAŞMALARINDAN ............................ A R I N D I M.............................!

Ne acı bir tanımlamaydı bu ARINMAK!

BIÇAK GİBİ KESİLDİ, BENİ ANLIYOR MUSUN, BIÇAK GİBİ KESİLDİ, ÇİRKİN TEKLİF VE BAKIŞLAR, SÖZLÜ SATAŞMALAR, YOLUMA ÇIKMALAR, İLLEGAL TEKLİF VE SARKINTILAR!

Sanki yepyeni bir insan olmaya başlamıştım. Patronun oğlu bile, bana rahatsız edici bakışlarını keserek, ALBENİ! diyerek bakmıyor artık...

Bir tel örgü çekmişti sanki, genç kız; karşı cins ile arasına, kendi tanımı ile, kötü yola düşmemek, iyi kız olduğunu kanıtlayabilmek adına, tesettür limanına sığınmıştı.

-Kimse ona asılmasın.
-Kimse ona dokunmasın.
-Kimse canını yakamasın.
-Kimse aç gözler ile bakmasın.
-Kimse ard niyetleri ile yaklaşamasın! diye, AYIP dan, günahdan, yanlışdan- A R I N M A K-için bir kozdu elinde sımsıkı tuttuğu.

Arınmak & tesettür.
-
Ne dersiniz? Bu şekilde kendisini himaye içine aldığı sığındığı limanda, iş kendi eşine, kızına kız kardeşine, anasına, bacısına geldiğinde aslan kesilen NAMUS BEKÇİLERİ, bir genç kızın paçavralara sarınarak kaçışında, salyalarını silerek, egolarını gömerek, nasıl korku ile geri adım atabiliyorlar?

Şimdi bu tesettür ve türban olayında topu drekt erkek cinsine atmaktayım ben.
Özellikle ona bu dayatmayı yaptıran hayvani güdüleri olan, vahşi, az gelişmiş, sığı ve bencil erkeklere.

Acaba türbanlı kıza daha çok mu saygılıyız?

Başta türban olunca yolu kesen nedir? Islık çalmak üzeresinizdir, aa o da ne, bu hatun tesettürlü, ALDIĞINIZ MESAJ BU MUDUR?

Bana dokunma ben cennet ehliyim, bana değersen eğer cehennemi boylarsın. Sakın ha sakın!

Ha buradan şu çıkıyor ister istemez, saçı açık olanlara rahatça dokunacaksın, ama başında örtü varsa DANGER!

Uzak dur benden, sakın ha sakın!

Araya cennet-cehennem mevzuatları giriverir.

Bu şekilde kapanarak saç tellerini kamufle eden dine sığınarak kendisini karşı cinsten tecrit eden, kaç tane türbanlı genç kızımız ya da KADIN var acaba?

Sayılarını şimdi çok merak ettim.

Bu bizim toplumsal ayıbımızdır. Demek ki temelde doğru olmayan eksik, yarım kalan değerler ve çok açık çarpıklıklar, ilkel dolgular vardır.

Ben bu gün başlarını bu sebep ile kapatan kızlarımızın durumunun otopsisini yapmak istedim.

Onları bu şekilde çaresizce köşeye sıkıştırarak, paçavralara muhtac eden
hasta beyinleri keserek, içini açarak, bakılması ve bu çirkin dolguların boşaltılmasının zamanın geldiğini anımsatmak istedim.

Biopsi demek isterdim, maalesef hayata bu kadar zavallı bakan bir beyin ölmüştür, bu nedenle kurtarılması imkansızdır, ÖLÜ BEYİNLERİ top yekün açarak temizlememiz gerekir.

Yani OTOPSİ ŞART BU ÖRÜMCEKLEŞMİŞ ERKEK ZİHNİYETLERE!

Şu yazımı, mecliste memleket meselelerini askıya alarak türban türban diye yaygara çıkaran milletvekillerinin de okumasını ne kadar arzu ederdim anlatamam.

Umuyorum ki birilerine dokunur bu satırlarım.

Çünkü eşinin üzerine imam nikahı ile üç eş daha almayı düşünen hasta adamlar oralarda da bol miktarda mevcuttur. Kadını ikincil statüye saklayarak haremine saklayan hasta dokular.

Kişinin zikri neyse fikri de o değil midir?

Sizce?

Saygılar tüm blog dostlarım.

Nilgün Çakıcı/BURSA

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..