Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

29 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Neden yazıyorum?

Neden yazıyorum?
 

Neşe'nin yazısının sonunu okuduğumda, başımdan buz gibi bir terler döküldü. Aman Allahım Ergenekon operasyonunda mimlenenler listesinde bende varmışım da haberim yokmuş. Neşe'yle mailleşmeler falan işin aslını çözdüm. Daha doğrusu bana anlatırken Neşe sinir krizi geçirdi. Meğer konu neden yazdığımızla ilgili mahsuscuktan bir oyunmuş.

Şaka beri tarafa, neden yazdığımı ya da yazılanları okumayı neden bu kadar çok sevdiğimi hep düşünmüşümdür. Zamana-zemine ve o an ki ruh durumuma göre değişken cevaplar veririm her vakit kendime. Önce okumakla başladı yazma hikayem. Okudukça; başka hikayelerin içinde başka hayatlara hiç müdahale etmeden tanıklık etmek, ben olsaydımlarla başlayan cümlelere dönüştü zamanla. Zamanla güzel cümleler kullanmak için gösterilen o özenli özen. Fark ettim ki okumayı bilmeden önce de lakaplarla ve benzetmelerle sevmişim benim olanları. Evladım amcacığımla kurulan sevgi sözcükleriyle dolu dilimdeki o çocuk dil. Yaşantımızın anahtarı bu bizim değil mi baba diye bitmeyen sorular, evimizin anahtarını ellerimde tutarken. Ki bütün ömrüm boyunca anahtarımı koruyabilmek için gösterdiğim çaba ve yorulmalarım. Konuşmamın farkını fark edenleri fark ettikçe daha da dikkat kesildi kelimelerim. Hem okurken hemde henüz beynimde yazmaya başlarken.

Küçücüktüm, yazmanın önemini bilmeden yazdım Almanya'daki teyzeme ve kuzenlerime. Sadece sevdiğim için. Özlemlerimi kağıtlara doldurmak iyi geldi neyi neden yaşadığımı bilmediğim çocuk aklıma. Çocuk aklım sevmeyi her zaman sevdi taa o zaman da kıymetini bilerek. Kulaklarım her konuşulana açık, unutmadan ben olsaydımlara dönüştü, ukalalığa dönüşmeden. Okumak, dinlemek kendi kendine konuşmaya dönüştü tarlada bir başıma tavukların kümes dışındaki folluklarını ararken. Masalların masal olduğunu bile bile inandım hiç ihanet katmadan. İyiyi de sevdim kötüleri de masallarda. Masallarda kötüler bile insaflı oluyorlar, gerçek hayattakilere ters orantıda hikayenin sonunda.

Duygular beslendikçe büyüyorlar, büyüdükçe de sığmıyorlar ruhun derinliklerine. Dışarı çıkıp etrafı dolaşmak, kalemlere kağıtlara dokunmak istiyorlar iyice hissedebilmek için. Başka ruhlara dokunmak, hissettiklerini hissetmek, hissettirdiklerinin nasıl etki yaptıklarını görmek istiyorlar aynı insanlar gibi. Duygular sıcaktır, sıcağa akmak istemeleri bundan. Bundandır kalabalık istemeleri, dokundukça çoğalıyorlar, alış-veriş yaptıkça büyüyorlar ve nefes alıyorlar. Ben burdayım benim farkıma varın demek istiyorlar ayan beyan. Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır demiş Andre Gide. Bir takvim sayfasından alıyorum bu cümleyi beynime. Belki de ölmesin hislerimiz, bizden sonra bile yaşasınlar istiyoruz kim bilir?

Anı defterlerinde gizli hisler dilleniyor kimseye göstermeden. Basit, sıradan, yüzeysel duyguların yakan kırmızı kelimelerinin komikliğinde mi başladı yazma hikayem yoksa her önüme gelene mektup yazma hevesiyle mi? Bilmiyorum. Gitgide kurtuldu durağanlıktan, akışkan, yapışkan olmayan bir sevgi seline dönüşmeye başladı defterlerimi dolduran kelimelerim. Kinlerimi kusmayı öğrendim, kokularını tarif ederek. Cinayetler işledim bile bile ve zevkle, hapse girme korkusu yaşamadan. Sevmelerimin nedenleri, sevmemelerimin sebeplerini doldurdum defterlere. Neredeyse bir ömür hiç bıkmadan yazdım nedenini bilmeden. Ajandalar, özel defterler, özel olmayan defterlerle doldu çekmecelerim. Bazılarını hiç acımadan yırtıp yaktım balkonumda. Benim saf zannettiğim aslında hep ihanet görmüş sevgimin anlamsızlığını ortadan kaldırmak için belkide. Zannettim ki yazılanlar yakılınca, yaşananlar da siliniyor hafızadan. Ezbere bildiğim cümlelerim yandıkça rahatladım da yine de unutmadım yaşadıklarımın sebeplerini. Kinlerimi bu yüzden severim, bu yüzden beslerim bilerek. Yakmadıklarım eski bir bisküvi kutusunun içinde dinleniyorlar bir dolabın içinde. Çok yorgun ve çok kırgınlar dinlenmeleri zaman alacak biliyorum.

Delilikten kurtulma çaremdi yazmak demişim isimsiz bir şiirde. Delilikten kurtulabilmek için yazdım sayfalarca Allah'a. www.yaratan.com.tr diye isim koydum gülerek. Bütün isteklerimi, bütün hissettiklerimi hiç çekinmeden. Hayır hiç posta kutuma cevap gelmedi ama her yaşadığıma bir cevap yolladı başka başka yollarla. Onun da benim yazmamdan memnunluğunu gördüm verdiği görünmeyen gözlerle. Hep cömert davrandı hep yanımda oldu her nefesimde. Ve inancımla yazmaya başladım. Yarın gerçek bir mucizeye ihtiyacım var ve biliyorum ki bana nefes verenin elinde karar ve kader. Ondan gelene ses çıkarmamayı çok önce öğrendim. Sessiz bir yalvarıştayım günlerdir. Bastırıyorum içimde çoşkuyla yalvaran kelimelerimi, gözlerim kırmızı kırmızı ağlamaklı. Yine de insanım olsun istiyorum canımın nefesi, yüreciği atsın. Almasınlar ellerimden benim olmayanı. Her zamanki gibi herşeyin hayırlısına sarıldım çaresizce.

Yazmak anlamını da maksadını da aştı uzun yıllar önce. Sevdim yazdım, kızdım yazdım, kinlendim yazdım. Kimi zaman şikayet, kimi zaman sevgi sözcükleri kimi zaman da yırtınarak bağırış çaresizliklere hele adaletsizliklere. Huzurun haklı olmaktan daha önemli olduğunu söyledi biri kulağıma, daha sessiz oldu kelimelerim ama küskünlüklerin huzurunun o serin sularında yaz sıcağında yüzmenin keyfini anlatmak daha güzeldi. Yazmak için nedenim yok, yazıyorum içimden geldiğince. İçimden gelmeyince yarım kalıyor cümlelerim. Yarım paragraflarla dolu sayfalarım var gerisini getirmek için beynimin hiç basmadığı. Sebep ben miyim yoksa yazmak mı? Onu da bilmiyorum. Birileri okuyor kelimelerimi yorum yazıyorlar, benim yeniden çocuğa vuruyor yüreğim. Yeniden çocuklaşıyor çocuk dilim. Evladım sevenlerim diye kucaklıyorum dünyayı, sahipsiz kirli bir çocuğun başındaki bitleri ayıklar gibi ayıklamak istiyorum tüm kötülükleri. İnsanlığım yetmiyor utancım kıpkırmızı.

Yazmak nedensiz bir eylem mi yoksa yaşama amacım mı? Bilsem bu kadar çok sorum olmazdı.

Ben yazdım neden yazmayı sevdiğimi. Ya sen arkadaşım ÖZLEM AKAYDIN? Sende yazar mısın neden yazmayı seçtiğini? Hangi sebep kesiştirdi ikimizi sebep neydi yazmaktan başka?

Ya sen YEŞİL SOĞAN senin kelimelerinin akışkanlığının nedenini anlatır mısın? Zahmet olmazsa.

Hey sen küçüğüm SBSEDA senden de rica etsem hayallerin ve şikayetlerin hele güzel düşlerin neden kağıtlarda anlatır mısın?

Sizi MİMLEDİM.

Bu hikayeler hiç bitmesin hayat hep çocuk yüreklerindeki gibi bitsiz piresiz olsun mu?

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..