Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '08

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Neden yoga yaparız ?

Neden yoga yaparız ?
 

yoga sınıfı


Neden yoga yapıyoruz? Bedenimizi daha sağlıklı tutmak için mi? Ya da fiziksel olarak daha estetik görünmek, komşularımızdan daha iyi eğilip bükülebilmek için mi? Yoksa çok daha yüce bir neden mi söz konusu?

Yoga Sanskritçe'ye birlik olarak çevrilebilir. Temelde yuj kelimesinden ileri gelir ki, bu kelime de bağlamak, yani kişinin kendini belli bir göreve disiplinle adaması demektir. Ve yoga yaparken kişiye düşen görev birlik olmaktır.

Zihin ve beden arasında, birey ve tanrısı arasında, düşüncelerimiz ve düşüncelerimizin kaynağı arasında, eğitmen ve öğrenci arasında ve hatta kendimiz ve bazen geçimi zor komşularımız arasında.

Günümüzde yogayla bedeni bir çubuğa dönüştürmesiyle ünlü egzersizleri dolayısıyla tanıştık. Fakat bu yalnızca felsefenin bir kolu olan hatha yogadır. Antik çağda insanlar bu fiziksel hareketleri, bireyin sağlıklı yaşamı için değil, fakat bireyi meditasyona hazırlamak için, kas ve zihnini gevşetmek üzere geliştirmişlerdir. Özellikle de poponuz acımaya başlıyorsa , siz düşüncelere öylesine dalmışken sizi asıl ilahi güce dair düşünmekten alıkoyuyorsa, birkaç saat boyunca öylece oturmak zor oluyor.

Fakat yoga, aynı zamanda meditasyon, eğitim, sessizliğin deneyimi, kendini adayış yada bir mantra(kutsal sözcüklerin Sanskritçe tekrarı ) aracılığıyla Tanrı'ya ulaşmak anlamına da gelir. Bu tür uygulamalar Hindu gibi görünüyor olsa da yoga, Hinduizme eşdeğer bir anlam taşımamaktadır .Ve bütün Hindular da yogi değildir. Gerçek yoga, diğer dini inaçlarla ne rekabet eder ne de onların önüne geçer. Krishna, İsa, Muhammed, Buda'ya yakınlaşmak için yogayı (kutsal birlikteliğin disipline edilmiş uygulamaları)kullanabilirsiniz.

Yoginin yolu insan koşullarının; benim burada memnuniyeti devamlı kılabilmenin kalp kırıcı yetersizliği olarak tanımlayacağım, performans yitimini çözümlemek üzerinedir. Yüzyıllar boyu farklı düşüncelere yönelmiş olan öğretiler, insanın doğasında olan kusurlu yanlara farklı açıklamalar sunmuşlardır. Taolar buna dengesizlik, Budistler görmezden gelme derler. Müslümanlar Tanrıya karşı başkaldırımızın sonucu olan bir sefalet olarak sonuçlandırır ve Hıristiyan geleneği bütün ıstıraplarımızı doğuştan olan günaha bağlar. Freud'un bakış açısını savunanlar bu mutsuzluğun doğal güdülerimiz ve medeniyetin gereksinimleri arasındaki çarpışmanın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu söylerler.

Ancak yogiler, insan mennuniyetsizliğinin yanlış kimliklerden doğduğunu dile getirirler. Sınırlı kalmış egolarımızın, bütün doğamızı içine kapsadığı gibi yanlış bir inanca sahibizdir. Bizler sefil yaratıklarız, çünkü korkularımızla ve kusurlarımızla ve pişmanlıklarımız ve fani oluşumuzla yalnızca birer birey olduğumuzu düşünürüz. Derinlerimizde yatan ilahi simgeyi farketmekte güçlük çekeriz. İçimizde bir yerlerde olan bu gerçekliği fark etmeyiz, halbuki orada sonsuza dek huzur içerisinde olan yüce bir Benlik vardır. Siz bu gerçekliği fark etmeden önce der yogiler, her zaman umutsuzluk içerisinde olacaksınız. Bu kavram yunan filozofu Epictetus tarafından öfkelendirici bir tavırla, fakat hoş bir şekilde dile getirilmiştir. 'İçinizde Tanrıyı barındırıyorsunuz ve öyle zavallısınız ki onun varlığından bile haberdar olamıyorsunuz'...

 
Toplam blog
: 12
: 1649
Kayıt tarihi
: 17.03.08
 
 

Seramik-heykel mezunu ve İzmir doğumluyum. Uzun yıllar sanat ve sporun farklı dallarıyla uğraştıktan..