Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '08

 
Kategori
Deneme
 

Nedir, şu erdem dediğimiz şey?

Nedir, şu erdem dediğimiz şey?
 

"Erdem yaşamaktan korkmakta / Değil baba, /Belalara karşı koyup / Diretmekte/ Yolundan dönmemektedir."Seneca

Sokrates, insanların erdeme erişerek mutluluğu elde edebileceklerini söyler. Nedir erdem? Erdem, düşünce ve davranışlarımızdaki ölçüdür, olgunluktur, tevazudur. Ne olduğunu ya da ne olmadığını bilmektir. Nerede durmak, nerede susmak gerektiğine karar verebilmektir. Gerektiğinde vazgeçebilmektir sevdiklerinden. Neyi, ne kadar bildiğini / bilmediğini bilmektir.

Erdem, karşımızdakine hoşgörü göstermektir.Fırsat vermektir kendisini kanıtlaması, savunması için. Öfkenin dizginlerini elinden asla bırakmadan karşındakini dinleyebilmektir. Yaşamı ve insanları yargılamamaktır. Düşünebilmek, olayları tarafsızca yorumlayabilmek, başarabileceğimizden fazlasını istememektir.

Mutluluğu küçük şeylerde yakalayabilmektir.Kıskanmamak, alçak gönüllü olmak ama çokça da "kendi" olabilmektir. Kötülüklerin üzerine iyilikle gitmek, bize kötü gösterilen insanların içindeki "iyi"yi ortaya çıkarabilmektir. Herkesin bir insan, bir Tanrı yanı vardır. Bizler hep o insan yanı içindeki kötülükleri, çirkinlikleri ortaya dökmeye o kadar meraklıyızdır ki, insanın tanrısal yanıyla ilgilenmek hiç aklımıza gelmez. Oysa iyilik, Tanrı'nın insanın içine sakladığı bir cevherdir.

"Kişiyi erdemli kılan Tanrı'dır" der Farabi. Burada erdemin tanrısal yönü tartışılabilir. Erdem, insanla birlikte doğmaz, bir anlamda tanrı vergisi değildir. Erdem bilgi ve düşüncelerin, görgü ve deneyimlerle zaman içinde oluşturduğu bir sentezdir. Oluşması belli durumları gerektirdiğinden herkes erdem sahibi olamaz.

"Erdem Tanrı'ya bağlanmak ve onun bağışını beklemektir" diyen Jansenius, ya da aşağı yukarı aynı ifadeyle " Erdem, Tanrı'ya bağlanan ve Tanrı'nın bağışını bekleyen temiz bir gönüldür" diyen B.Pascal'a da katılmıyorum.
Erdem, hiçbir şey beklemeden Tanrı'yı içinde hissetmektir.
Yüreğinde onun sesini duyabilmektir.
Ona kendisinden birşeyler beklediğimiz için bağlanmak, bir çıkar beklentisi içine girmek olmuyor mu? "Örneğin, sınavı kazanırsam kurban keseceğim" diye dua etmek bir tür pazarlık değil midir? Ya da bir tür rüşvet? Sen bana yardım et, ben de sana bunu vereyim demenin başka izahı var mı?

İnsanın cehennem korkusu ile günahtan uzak durması da böyle birşeydir.Oysa erdemli insan, kendi istenci doğrultusunda kötülüklerden uzak durur. "Erdem" der Antishenes, "Kendi kendisiyle yetinir, ne kurallara baş vurur, ne laflara, ne gösterişlere."

Descartes, 4 Ağustos 1645 tarihinde Prenses Elizabeth'e yazdığı mektupta asıl erdeme, gerçek mutluluğa erişebilmek için şu ilkeleri koyar:*
1- Yapılması ya da yapılmaması gerekeni bilmek için elden geldiği kadar düşünceyi kullanmak.
2- Aklın öğütlediği her şeyi, tutkulara kapılmaksızın yerine getirebilmek için sağlam ve değişmez bir karar sahibi olmak.
3- Bizim edinmemizin elimizde olmadığı bütün nimetlere istek duymamaya çalışmak.
4- Gerçeğin bilgisinde aklımızla ilerleyerek üstün iyiye ve onun vereceği hoşnutluğa varmak.

Bunlardan sadece bir tek ilkeyi bile uygulayabilmemiz bizi düşünen insan yapacaktır.Düşünen insan, yaşama ve tüm canlılara yapıcı, ılımlı ve pozitif bakabilendir. Bu da erdeme giden yolun başlangıcıdır.

Dünya üzerindeki erdemli insanların sayısının pek fazla olmadığını tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Onlar kendi ördükleri kozanın içinde yaşadıklarından ortalıkta görünmezler. Küskün ve kırgın olmasalar da her gün biraz daha kirlenen dünyadan kendilerini ancak böyle koruyabilirler. Diğer insanlarla birlikte yaşamak zorunda olduklarında ise öylesine farklıdırlar ki saçtıkları ışıkla hemen fark edilirler. Ve onlar, herkesin içinde bile asla inemeyeceğimiz bir yalnızlığın derinliğinde, kaybedilen değerlerin nasıl geri alınabileceğini düşünürler.
Her şeye rağmen bitmeyen bir umutla...


*Orhan Hançerlioğlu/ Düşünce Tarihi

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..