Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '12

 
Kategori
Hukuk
 

Nedir bu şeriat ve islam hukuku kavramı?

Nedir bu şeriat ve islam hukuku kavramı?
 

ŞERİAT NEDİR?

Ülkemizde pek çok kavramda olduğu gibi şeriat, islam hukuku gibi kavramlarda da bilgi yetersizliği, insanların okumuyor olması, kulaktan dolma bilgileri seviyor olmaları gibi sorunlardan ötürü bir bilgi kirliliği var. Bu yazıyla birlikte bu bilgi kirliliğini ortadan kaldırmaya yönelik bir katkı sağlamaya çalışacağım.

Öncelikle kavramları bir tanımlamak gerekiyor. Şeriat Arapça'da yol, metod gibi anlamlara gelir. Şeriat İslam ülkelerinde bir devlet yönetimi olarak benimsenen bir siyasi model olarak da anılmaktadır. Şeriat yalnızca İslam hukukunu değil aynı zamanda bir yaşam biçimini de tasvir etmekte olan bir kavramdır. İşte işin bulandığı nokta da tam olarak burasıdır.

Kafa karşıklığının tek sebebi şeriat düzeninin kaynaklarının net şekilde belirlenmemiş olmasıdır. Zaten şeriatın dünyanın her köşesinde farklı bir anlama gelmesinin sebebi de budur. Bu karışıklığın nedenini anlamak için şeriatın kaynaklarına göz atmak gerekir.

1) Kuranı Kerim

İlk olarak kutsal kitabımızı ele alalım. İslam hukuku ve yaşam biçimi açısından herhangi bir tartışmaya gerek olmayan tüm hususlar Kuran-Kerim'de vardır. Bu hususlar tartışılmaz çünkü yazılıdır ve ne olduğu bellidir. Ancak sorun Kuran'da karşılaştığımız tüm sorunların bulunmaması, bazı konulara dair belirtilen açıklamaların da biraz netleştirilmeye ihtiyacının olmasıdır. Bu noktada devreye hadisler girmektedir.

2) Hadisler

Kuran'ı Kerim de açıkça hükmü bulunmayan durumlar ve hükmü bulunup da yöntemi belirlenmeyen konular hakkında Hz. Muhammed (S.A.V)'nin yaşamından aktarılan hadislere müraacat edilir. Ancak malesef sorunlar burada da bitmez. Zira hadislerin doğru aktarılması sorunu ortaya çıkar. Bu sorunun çözümüne dair sahih (güvenilir) hadis aktaran büyük hadis bilginlerinin isimlerine vurgu yapılsa da piyasada hadis olduğu iddia edilen binlerce uydurma bilgi günümüzde daih mevcuttur. Dolayısıyla hadislerin kaynağı meselesi son derece önemli bir noktadır.

3) İcma

Son islam hukuku kaynağı ise icmadır. Yani hem Kuran'da hem de hadislerde olmayan ancak açıklamaya ihtiyaç duyan konuların açıklanması meselesidir. İslam adına bu yorumları getiren kişiler din büyükleri olarak adlandırılan kişilerdir. Ancak icma konusu malesef islamın kanayan bir yarası haline dönüşmüştür. Nedenine gelince, her din büyüğü kendisine has bir yorum getirmiştir ve bir söylem ve yöntem birliği yoktur. Dolayısıyla islamda bir çok başlılık sorunu gündeme gelmektedir.

Bu sorunun çözümü tarihte halifelik ile çözülmeye çalışılmış, dört büyük halife döneminde de büyük ölçüde başarılı olmuştur ancak o günden sonra hiçbir başarı elde edilememiştir desek çok da abartmış olmayız. Çünkü o günden sonra tüm islam devletlerinin tanıdığı bir halifelik malesef kurulamamıştır. Muaviyenin Kuran yapraklarını mıvraklarının ucuna geçirdiği o günden beri islamde bir ağızbirliği malesef mümkün olmamıştır. Hristiyanlardaki papalık makamı benzeri bir ağız birliğimizin olmayışı da şeriat uygulamalarını birbirnden ilginç hale getirmiştir.

İSLAM'da RECM CEZASI VAR MIDIR?

Kısaca birkaç örneğe göz atalım. Hukuk alanında okuyan bir dostumla islam hukuku üzerine sohbet ederken Recm cezasının İslamda yeri olup olmadığını tartışmaya başladık. Arkadaşım Recm cezasının çok vahşi olduğunu, İslamın bu vahşi cezayı uygulamasının islamın barışçılığının nerede kaldığından dem vurdu. Ben de İslamın bir mantık dini olduğunu ve bunun islamda yeri olan bir uygulama olduğuna inanmadığımı söyledim. Arkadaş bunun Kuran'da geçen bir ceza olduğunu söyleyince gözlerimle görmeden inanmam dedim.

Arkadaşımın savunması ise çok acı vericiydi. Hukuk dersinde yardımcı doçent ünvanında bir hocanın islam hukuku konusunu anlatırken zinanın cezasına yönelik olarak recm cezasının sonradan indirilen bir ayetle Hz. Muhammed'e bildirildiğini söylemiş.

Kuran'ı açıp baktık ve bir şey bulamadık. Hadislerde de bununla ilgili birşey yoktu. Ancak bir islam hukuku kitabında Recm cezasının nereden türetildiğini öğrenmiş olduk. Hz. Ömer zamanında bazı din bilginlerinin icmasının bu cezanın ortaya çıkışını sağladığını öğrendik.

Şimdi recm gibi çok acımasız bir cezayı Allah bilfirmemiş, Hz. Muhammed söylememişse bu cezanın islamın gereği olduğu düşüncesine inanmak zorunda mıyız? Üstelik bu uygulamayı ortaya koyan irade tüm islam aleminin kabul ettiği bir otoriteye de ait değil. Hz. Ömer zamanında bir din bilgini deniyor. Kimdir bu din bilgini? Neye dayanarak bu cezayı icat etmiştir?

Ne nedir araştırıp etmeden herşeyi kabul edince İslam birden bire çok savunulması zor ve çelişkilerle dolu bir din gibi görünüyor. Oysa iyi araştırılıp, doğru yorumlandığında ise mükemmel bir ahenk bulmak mümkün.

ŞERİAT KÖTÜ BİR YÖNETİM ŞEKLİ MİDİR?

Bu soru yıllardır tartışılagelmiş klasik kısır bir sorudur. Cevabı ise aslında basittir: Mükemmel yönetim diye birşey yoktur. Demokrasi, şeriat, monarşi, oligarşi vs hiçbir yönetim tek başına kötü değildir. Kötü olan bu sistemleri yürüten bireylerin kötü olmasıdır.

Örnekse padişahlık kötü değildir. Fatih Sultan Mehmet dönemine bakarsak ne kadar mükemmel bir sistem olduğunu düşünebiliriz. Ancak Vahdettin, III.Murat gibi padişahlara bakınca da son derece berbat bir sistem olduğunu düşünebiliriz.

Şeriat da buna benzerdir, başındaki insanın mükemmel olması durumunda iyi olabilir. Lakin diğer sistemlere oranla en ciddi sorunu temelini dinden alması, hükümlerini dine göre vermesi ve en kötüsü de ancak mükemmel bir icma ile başarılı olma olasılığının olmasıdır.

Ancak tarihe dikkatli bakılırsa recm cezasının İslam dinine girişinde olduğu gibi gereğinden fazla insan müdahalesi ve yorumlama Allah adına yapılmakta olduğundan sistemin kendini çökertmeye meyilli olduğu görülür. Hz.Ömer döneminde bile birileri aşırıya kaçan bir yorumda bulunabiliyorsa varın siz düşünün günümüz dünyasında insanlar nasıl yorumlamalarda bulunurlar.

ŞERİATIN SORUNLARI ve TARİHİ

Şeriatın tarihine bakınca çok da başarılı örneklerin var olduğunu iddia edemeyiz. Gerek bir ağız birliğinin olmayışı (yani halifelik sisteminin işlemeyişi), gerekse icma kavramının fazlasıyla ucu açık bir kavram oluşu bu sistemi düzensizlikler yumağı haline getirmiştir.

Şeriatın tarih boyunca tek başarılı döneminin Hz.Muhammed ve 4 Halife devrinde olduğunu görüyoruz. 4 Halife devrinden sonra mezheplerin kavramının ortaya çıkışı ve bir soruna dönüşmesi, kimsenin bir diğer kişinin halifeliğini tanımayışı gibi sorunlardan ötürü şeriatta bir türlü dikiş tutturulamamıştır.

Kısacası şeriatın en büyük sorunu tam olarak ne olduğunun ve içeriğinin ne olduğunun belli olmayışıdır. Kuran ve hadis kısımları bile malesef farklı yorumlanmaktadır. Bir örnekle açıklayalım. Kuran'da zinanın bedeli 80 sopadır ancak bu 80 sopanın nasıl, ne şiddette, nerede vurulacağı, vurulacak sopanın cinsi gibi bilgiler Kuran'da da hadislerde de bulunmadığından bu cezayı binlerce kişiyi meydana toplayıp uygulamak, çivili sopayla uygulamak, ya da sopayı ıslatarak uygulamak da pekala mümkündür. Bu da basit bir emrin bile binlerce farklı yorumu olmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla bu gibi sorunların varlığı bu sistemi sorunlu kılmaktadır.

Belki Papalık gibi tüm islam alemi de tek bir halifeliğe inansa, seçimle büyük imamlar o makamlara gelebilse, gelince bir ağız birliği olsa ve icmalar islam hukukuna uygun olarak yapılsa sorun çözülebilir ama bu da o kadar kolay görünmüyor. Bu konuyu Mezhep Sorununu ele aldığım yazıda daha detaylı bulabilir, bu yazıya ulaşmak için BURAYA tıklayabilirsiniz.

Yazıyı okuyunca bir gerçeğin farkına varmış olduğunuzu umuyorum; şeriatla ilgili tartışmalar daha yüzyıllarca bitmez, çünkü ne olduğunu bilmiyoruz. Umarım bu yazı da öğrenmenize yardımcı olmuştur. Belki böylece daha rahat tartışabiliriz.

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..