Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '16

 
Kategori
Psikoloji
 

Nedir insanın bu ıstırabının sebebi?

Nedir insanın bu ıstırabının sebebi?
 

İnsanın ıstırabı


Zıtlıkların dansına sahne olan ve ilahi dans ile her an var olan evrende değişmeyen bir şey yoktur. Her şey zıddı işe aşikar olur ve anlam kazanırken, zıtlıkların etkileşiminden ve dönüşümünden dolayı da hareket ve zaman meydana gelir. Elbette ki, ilk etkiyi veren Mutlak Varlık’ı da unutup haddimizi aşmamak gerek.

Birisi “ben hep cenneti istiyorum. Dünya cennet olsun” derse aslında evreni ve hayatı inkar etmiş demektir. Zira, zıtlık olmaması hali tekliktir ki, bu da sadece Allah’a mahsustur. Allah dışındaki her şey evrende zıtlıklara tabidir ve zıtlıklardan oluşur.

Hatta İbn-i Arabi’nin dediği gibi beşeriyet kendi kendine var olamaz ve var olmak için bir başka varlığın var oluşuna bağlıdır. Tüm bu karşılıklı bağlılık zincirlerini taradığınızda tüm beşeriyatın kendi kendine var olamayacağını, her şeyin bir diğerine muhtaç olduğunu anlarız.

Allah, “samed” zat ismi ile de anlatılmaya çalışıldığı üzere kendi kendine var olan yegane varlıktır. Ve o yüzden de mutlaktır. Bu özelliği sebebiyle felsefeciler O’nu “tin” ile anlatmaya gayret eder.

İşte bu sebeptendir ki,  var olan bir şeyin sadece iyi, sadece güzel, sadece doğru mümkün olamaz. Olan her şey sadece varoluştur. Onu iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin diye dualist anlayışla yorumlayan bizim beşeri aklımızdır.

İşte zıtlıkların kozmik dansındandır ki, insan aklı da çokluk alemindeki farkları ve farklılıkları kıyaslama olmadan anlayamaz, algılayamaz. Zıtlıkların hakim olduğu bu tekamül maksatlı evrende başka bir çalışma prensibi sıradan bir zihin için nasıl mümkün olabilir ki zaten?

İnsan aklı duyuları vasıtasıyla algıladığı nesneleri ve olayları zihin haritasından yaptığı çağrışımlarla etiketleyerek algılar, Bu algılama iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi sınıflandırmalarla başlar, bir arşiv odasındaki gibi alt kategorilerde beyinde sınıflandırmayla da sonlandırılır.

Uyku süreci işte bu tasnifleme ve arşivleme sürecinin ilacıdır. Uzun süreli uykusuzluk halleri kişinin hafıza, olaylara makul tepkiler verme, karar almak gibi gündelik hayat fonksiyonlarını bozar.

Ancak insan aklı henüz maddesel illüzyonu aşmayı başaramadıysa, yani tevhid bilincine varamadıysa, bu farkları doğru algılayamayacağı ve yanlış yorumlayacağından dolayı egosunun esiri olarak ıstırap içinde yaşar. Her olaya kendi zihin haritasından bakar ve tepki verir; aynı ormanda çatışan 2 hayvanın birbirine tepki verdiği gibi. Otomatik, içgüdüsel, bahşedilen cüz-i iradeyi kullanmadan...

Böyle bir insan beyninin en eski kısmı olan sürüngen beyinlerinin hakimiyetinde geçen bu id merkezli hayatta hep kendini haklı sanar. Sadece korumada olur, savaşır ve çatışır. Yapamıyorsa da kaçar. İnsan bedeninde doğmuş olmasına rağmen henüz insan değildir maalesef.

Hz.İnsan olamamış ve hayvani sıfatlarından arınamamış rasgelen insanın ıstırabı zıtlıkların medcezirinde yaşanan bir hayatta rüzgarın önündeki yaprak misali rasgele yaşamaktır.

Bu medcezir vardır ve hep olacaktır da. Buda’nın hayatın ıstıraplarını anlattığı 4 asil gerçek ile de bahsettiği gibi bu medcezir duygusal gelgitler yaratacak ve insanda ıstırap yaratacaktır. Ta ki, kendini bilip, etkilenmeme sanatına hakim olana dek.

Peki bu ıstırabının sebepleri nelerdir bir de ona bakalım şimdi... Bakalım ki, farkındalığımızı artırıp ıstırabı oluşurken henüz fark edip üstünde çalışabilelim. Zira her şey fark etmekle başlar ve kendini bilme çalışmalarıyla devam eder.

Zıtlıkları idrak edememek

Zıtlıklar arasında doğru seçim yapma gayreti, hatta doğru seçim yapmaya mecburi hissetmek

Yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alamamak

Pozitif tarafta kalma isteği

Zor zamanlardan ve zorluklardan kaçma isteği

Hayatı olduğu gibi kabul etmemek

Kendini olduğu gibi kabul etmemek

Başkalarını olduğu gibi kabul etmemek

Kurban zihniyeti vs bolluk zihniyeti paradoksu

Etki vs ilgi sahası paradoksu

Zahirde hapsolmak

Klasik etki-tepki determinizm silsilesine hapsolmak

Olanları, duyguları bırakamamak, olmalarına izin verememek

Geçmiş travmaların baskısı ile bugünü yaşayamamak

Geleceğe dair korku, endişe ve kaygılar ile bugünü yaşayamamak

VUCA (volatilite-belirsizlik-karmaşıklık) ile nasıl baş edeceğimi bilememek

Aklın özgürlüğünü tesis edemeyip dogma ve taassup içinde kalmak

Salt cehalet ile kendi bildiğinden farklı olan her şeye kapıları kapamak

Doğum, yaşlanma, ölüm, sevilenlerin kaybı ve hastalanması, doğa olayları ve afetler gibi değişimi ve belirsizliğin yönetilememesi

İdeal ben ile şimdiki ben arasındaki uçurum

İd ve nefsin ile süper-egosunun çekiştirmeleri arasında limboda kalmak

Maddesel olan ile mana arasında dengeyi bulamamak

İnsan denen mahlukat olarak kendimizi bu sanal ıstırabın içinde tutarak konfor alanlarımızdan çıkmamayı seçeriz aslında. Zira seçim yapmamak da bir seçimdir ve çoğu zaman seçin yapıp risk almaktan daha iyidir. Tırtıl olarak kısa ve basit yaşamayı seçip, kelebek gibi uzun, asil ve görkemli yaşamaktan uzak durmayı seçer çoğumuz. Çünkü kendi içindeki Tanrı parçacığını bilmez, bilse de inanmaz.

Istırabını dindirmek istiyorsan, yapman gereken şey kendi içinde bakmak ve içindeki Alice Harikalar Diyarı’na bir yolculuğa çıkmak. Bir kere çıktın mı, Yüce Alem gör bak sana yardım ellerini inanamayacağın denli mucizevi yollarla uzatacaktır.

 

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..