Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Nefes alamıyorum, üstelik yağmur da yağmıyor...

Nefes alamıyorum, üstelik yağmur da yağmıyor...
 

Yok olan doğa mı yoksa geleceğimiz mi, doğmuş ya da doğmamış çocuklarımız mı? Sizce hangi tür kendi geleceğini yok etmek için bu kadar çaba harcar?

Birileri bizim doğmamış çocuklarımızın hayatlarını kurtarma çabası içerisinde ama biz hala termik santrallerimizin çevreye verdiği zararı bile bile bir umursamazlığın bir vurdumduymazlığın peşinde. İnanılır gibi değil. Adamlar bangır bangır bağırıyor dünya elden gidiyor diye ama biz hala “Bize bir şey olmaz, biz Türk’üz” diye övünmekteyiz. Sonra da İstanbul’un 800 günlük suyu kaldı, göller kurudu, denizler kirlendi, ozon tabakası delindi... Delinir tabi siz bu kadar kötüye kullanırsanız ne delik kalır ne tabaka.

İnsanlığın kurtuluşu için çalışan dünyanın dört bir tarafında bizlere bir şey anlatmak için çabalayan insanlara dua etmeliyiz. Dilleri, dinleri, ırkları ne olursa olsun onlar bizlere ve bizim geleceğimize faydalı ne varsa yapmaya çalışıyorlar. Adlarını sanlarını bilmediğimiz bu insanlar biz güneşin altında rahat rahat uzanmış yatarken Kuzey Antarktika’da eriyen buzların dünyanın iklimsel dengesinde meydana getireceği değişiklikleri araştırıyorlar. Bu kişilere sizce bir yaşam borçlu değil miyiz? Düşününce size de garip gelmiyor mu? Ne alacağı olabilir ki bu insanların. Kutup ayıları ölse ne olur yaşasa ne olur, Yağmur Ormanları bitse ne olur bitmese ne olur, ozon tabakası delinse ne olur sağlam kalsa ne olur, su bulabilsek ne olur bulmasak ne olur, kışta yazı yazda da kışı yaşasak ne olur yaşamasak ne olur? Bırakın canım aman bunca yıldır böyle yaşayıp gidiyoruz, onlar kendilerini kurtarsınlar dimi. El alemin ağacından, suyundan, ayısından, denizinden kime ne...

Birileri uğraşıyor hala bu dünya yaşasın ve doğmamış çocuklarımıza kalacak bir şeyler kalsın diye. Onlarda bir ağacın dalından elma koparabilsin, gövdesine hamak kurabilsin, gölgesinde soluklanabilsin, kutup ayılarını resimlerden görmesin, yemyeşil çimenlerde koşturabilsin, masmavi sularda yüzebilsin ve temiz bir havayı soluyabilsin diye. Ben kendileri her ne kadar tanımıyorsam da içimden sonsuz bir minnet duyuyorum ve Tanrı onları korusun diyorum.

Yakın, kesin, kirletin, öldürün.... Yapın yapın, hiç çekinmeyin. Bir fidan kaç yılda ağaç oluyor, nesli tükenen bir hayvan doğanın dengesi için ne ifade ediyor, kirlenen bir deniz nelere yol açıyor hiç düşünmeden yapın bunları. Çocuklarınız sizin için dua edecekler emin olun. Onlara bıraktığınız tuğla yığınlarının içinde ki süslü salonlarında bulunan kocaman yemek masalarında ki büyük tabaklarının içinde kırmızı biber, havuç, maydanoz, ıspanak tadında kapsüllerini, altın kaplamaları bıçaklarınla keserken ve yanında arındırılmış deniz sularını yudumlarken sizin için çok iyi şeyler konuşuyor olacaklar emin olun. Bıraktığınız zenginlik onların yaşamını kim bilir ne kadar uzatacak, böyle giderse bunun yanıtını hep birlikte görebiliriz.

Biraz daha duyarlı olamaz mıyım? Tabiat Ananın bize sunduğu bunca nimetten sonra nasıl nankör olabiliyoruz? Birileri dünyanın bir ucunda çaba sarf ederken elimizden hiç mi bir şey gelmez? Dünya bizi terk edecek ve bir gün bütün bu umursamazlığımız için pişmanlık duyacağız. Çok geç olmadan bir şeyler yapmalıyız.

Fotoğraf: www.vatekcevre.com

 
Toplam blog
: 61
: 1378
Kayıt tarihi
: 13.07.07
 
 

Sadece yazmayı seviyorum hepsi bu. ..