Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '11

 
Kategori
Sinema
 

Nefes bile almadan

Nefes bile almadan
 

Alıntı


Filmin fragmanını, en son gittiğim bir filmde izlemiş ve bu filme mutlaka gitmeliyim demiştim. Kendi kendime verdiğim o sözü nihayet bugün gerçekleştirdim ve filme gittim. 

Film, tahmin edildiği üzere “Aşk Tesadüfleri Sever” di… 

Aşk gerçekten tesadüfleri sever miydi, bu kadar tesadüf olabilir miydi bilinmez ama neden olmasın (?) dı... 

Filmin bana göre en can alıcı sahnesi, filmin başrol oyuncusu Belçim Erdoğan' ın beyazlar içinde turna eşliğinde dans ettiği sahneydi… Diğer bir deyişle henüz kendine dahi itiraf edemediği aşkın büyüsüyle sahneyi doldurmasıydı... Kameramanın müthiş performansı ise tartışılmazdı. Genel olarak çekimler çok iyi olsa da, o sahne bir başkaydı... Işık deseniz yine öyle. 

Filme damgasını vuran bir başka sahne ise, Özgür’ ün, yani filmin diğer başrol oyuncusu Mehmet Günsür’ ün, babasına ait kaseti bulup, play tuşuna basıp, babasının kendisi için sarf ettiği sözleri dinlemesiydi… 

Ne diyordu artık hayatta olmayan ve bir parça da kırgın ayrıldığı babası. 

"Önemli olan çerçeve değil, çerçevenin içindeki resimdir. Senin için değerli olan her ne ya da kimse, sakın onu bırakma, peşinden git." 

Hayat, hayatlar… 

Hepimizin içinden geçtiği, acısından tattığı o hemzemin geçit. Biraz kırık, biraz dökük, birazcık da yaralı karelerin kerelerle çarpımı, toplamı, sağlaması mıydı? 

Filmleri de film yapan, hayatlarımızın içine ne denli girebildiği, onu sahneye, size, bize, gönüllerimize hangi ölçüde aktarabildikleri, yansıtabildikleri değil miydi zaten? 

Sonuç olarak "Aşk Tesadüfleri Sever" Bir parça hüzün, bir tutam nostalji, çokça aşk duygusu ile gönül telimizi titretti. Dinlenmiş ve dillendirilmiş bordo şarap hüznünde, buruk bir tat bırakarak damağımızda geçip gitti... 

Güzeldi… 

Aşk vardı… 

Oralarda bir yerlerdeydi… Görebilene, tutabilene, yakalayabilene. 

Kimisi/ miz rastlıyordu ona, kimisinin/ mizin burnunun dib(k)inden geçip gidiyordu. 

Hangisi/ miz şanslıydı bilinmez? 

Aşk; nefes bile almadan yaşayabilmeyi becerebilmekti belki de… Belki değil. 

Nefes almadan sevmek, onu yaşatmak mümkün müydü? Bilinmez. 

“Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” demiş ya bir zamanlar Sokrates. 

Belki de öyledir. 

Kim bilir? 

http://www.dailymotion.com/video/xh2e5h_ayk-tesadufleri-sever-film-muzikleri-nefes-bile-almadan_music 

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..