Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '16

 
Kategori
İnançlar
 

Nefes

Nefes
 

Kendi kendimizi nasıl programlıyorsak öyle gideriz. İlk olarak nasıl geldiysek, öyle devam eder


Her yörede, her ülkede, her belde de mutlaka İslam'ın bir nefesi, kokusu var. Veysel Karani Hazretleri için Resulullah'ın söylediği sözler mevcut: Ben Rahman'ın kokusunu (potansiyeli yaşayan bir insanın varlığını) Yemen tarafından alıyorum, der.  Zaten din İslam'dır, İslam da evrensel bir yapılaşmadır, oluşumdur. Dolayısıyla her yerde İslam'a yaklaşmak mümkün. Ancak din dediğimiz zaman; şartlanmalar, değer yargıları ve bunlara bağlı yorumlarla, kimliklerle olaylara bakarak insanın sahip olduğu bir anlayış söz konuu. Bir de Resulullah Efendimizin bizlere anlatmak istediği, ilklerin anladığı sonların da daha çok anlayacağı bir din anlayışını benimsemekte fayda var. Onun için kendi kafamızdaki bir takım genetik faktörlerden kaynaklanan bilgileri esas olarak kabul edip, o perspektifte olaylara bakmamak, ön yargılı olmamak, kimlikten kurtulurken 'yorumsuz' kalmak, algılamak, değerlendirmek lazım. Bunlar olmadıktan sonra sen sadece kendi bildiğini, kendi şartlanmışlığını ortaya koyabilirsin. Benim doğru olduğunu iddia ettiğim bir şey ALLAH katında yanlış olabilir. Belki beş duyu kayıtları ile her şey doğru anlatılmış olabilir, ama bir 'alt boyut' itibari ile onların hiçbir değeri yoktur. Şu yaşadığımız hayatın ölüm ötesinde hiçbir değeri olmadığı için; Resullerin ve Nebilerin ahiret hayatına hazırlanıp, dünya hayatından kopmanın gerekli olduğu görüşündeler. Bunları dikkate almadan kendi kafamıza göre, duygularımıza göre hareket ediyorsak işin içinden çıkılamaz bir duruma gireriz ki bizlere yazık olur.

Anlamadığınız, bilemediğiniz konular ile ilgili olarak araştırıp, bilgi sahibi olmak, hele 'sevmek' imanın temelidir. Zaten 'sevmek eşittir iman' desek doğru olur. Evrensel bir şey sevgi; birisini sevip diğerini bırakmak, farklı yönelmek demek değil. Her noktada, her zerrede Onu bulmaktır. Aslında 'zerre ve kül' diye bir şey de yok. Zerre ve kül, sonsuz ve sınırsız tabirleri hep bizim için tanımlanan ifadeler. Kendi kendine olduğunda , 'kendi kendini seyir' varken orda 'biz yokuz' artık. Biz olmadığımız için, varlık alemi  olmadığı için, 'ALLAH alemi Adem suretinde yarattı', değişimi gerçekleştirdi, yaklaşımını da dikkate alarak söylüyorum.

Kendi kendimize olmayı benimseyelim ve öyle yaşayalım. Zaten ölüm ötesinde senin eşin, dostun, akraban ve sevdiğin insan yok. 'Kişi sevdiği ile beraberdir.' hadisi netice itibari ile insanın bu yönde frekanslarının uyuşum içinde olduğu insanı işaret eder. Annesi, babası gibi beşeri anlamda sevdiği bir insanla beraber olduğu anlamına gelmez.

Kendi kendimizi nasıl programlıyorsak öyle gideriz. İlk olarak nasıl geldiysek, öyle devam eder. İLKin bir özelliği vardır. Dolayısıyla yorumsuz kalabilirsek; kimliksiz kalabiliriz, suretsiz kalabiliriz demektir bu. Suretsiz kaldığın zaman, sen Resulullah'ı dışarıda değil kendinde bulursun, beyninde bulursun. Resulullah'ı kendinde bulamayan, BEN'de bulamayan (oluşmuş ben olarak söylemiyorum) ziyandadır. Hayallerimizdeki Resulullah bizde mevcuttur. Ama Resulullah'a kimliksiz olarak yaklaşım yaptığımız zaman, bizde haşyet de olur hiçlik de olur. Resulullah, ALLAH'ın kulundan ayrı değildir. Nur, ilim ve akıl aynı şeydir. Kullanım açısına göre değerlendirilir. 

Tek yönlü sevgi, size tekrar geri döner  ve siz sevgisiz kalırsınız. Filancanın seni sevmesi yeterli değil. Herkesi tek bir varlık olarak sevmelisin. Ne diyor efendimiz: "Bir kişiyi katlettiğin zaman, bütün insanlığı katletmiş gibisin", diyor. Bir kişiyi de sevdiğin zaman bütün insanlığı sevmiş oluyorsun ve bütün insanlığı sevdiğin zaman cennete geçiyorsun, iman ediyorsun, bütünlük oluşuyor, bütünlük olduğunda kimlik kalkıyor.  Kimlik kalktığında suretsiz yaşamaya, 'ilmi ile ilmini ilminde seyredenin' açığa çıktığı noktalar  itibari ile yaşamaya başlıyorsun ki işte hayat orada başlıyor. Hayat ve dirilik, ölmüşlük hali orda canlanmaya başlıyor. Ölmüşlük hali derken 'ölmeden evvel ölmekten' bahsediyorum. Yoksa bir insan çok canlı olabilir ama hakikatten hiç nasibi yoktur. Çok başarılı olabilir, dışarıdaki evrensel boyutlarda çok şeyler yapabilir, nice generaller, profesörler ve hatta kuantum  bilimini ortaya koyan insanlar var, ama o yaşamadıktan sonra bu sevgiyi!? Sevmeyi becerebilen Ahlak sahibidir. Yanlı sevmeyi düşünen, yanlı olarak bakan ALLAH'ın ahlakı ile ahlaklanmaktan perdelidir.  Kendini  ve menfaatini düşünen insanın ALLAH'la beraber olması mümkün değil. Bizler her çizgiye, her katmana geçerken 'kendimizden kendimize' oluşan bir seyri-seyrin içinde olduğumuzu kabullenmeliyiz. Kendimizden kendimize bir seyir varsa, o insanda tepki, öfke, kibir, nefret yoktur, egosu bitmiştir. Egosu, amigdalası veri tabanında ulaşacak bir yer bulamamıştır artık. Salt ve katıksız olarak yaşamak başka şey, alemlerle yaşamak, beşeriyetle yaşamak başka bir şeydir. Alem aynı zamanda ilim anlamına da gelir. Ben beşeriyet yönü ile söylüyorum. Beşeri manadaki yaşamı terk etmedikten, ikiliğin kalktığı bir mahal olmadıktan sonra şirkin devamlılığını gösterdikten sonra, hakikatin perdeli olarak o noktada mevcut olduğunu söylemekte yarar var. Erdemli olarak mı kendinizi görmek istersiniz ? Erdemsiz, açık ve salt olarak mı kendinizi görmek istersiniz? Gören siz değilsiniz, kendisidir. Sen sadece kendini aynada gördüğün için, kendini et kemik yapı olarak kabul ettiğin için bütün noktalara kendin de dalıyorsun, kendin de daldığın için ayrım başlıyor. Belki bir şeyleri biliyorsun, belli noktalardan faydalanıyorsun fakat 'kendin'de giriyorsun. Kendin de girmeden, kendi kendine oluşumunu seyretsen,  kendini bir tarafta bıraksan çok daha iyi olur. 

Her şeyin bir ruhaniyeti vardır. Vaktimizin büyük bir çoğunluğu ALLAH'la geçerken , 'ALLAH ve ben' arasındaki diyalog ile geçmemeli. ALLAH ve sen yok,  ALLAH var. Haşyet o zaman başlıyor, hiçliğe adım o zaman atılıyor. Ses yükseltip tansiyonu arttırmakla bir şeyi elde edilemez. Farklı düşüncelerde, farklı noktalarda, değerlendirmelerde yanlışlıklar yapılıyor. Dün beğenmediğini bugün beğenebilirsin. Bugün beğendiğini yarın can sıkıcı olarak bulabilirsin, her şey olabilir. Ama o her şey, an içinde değerlendirildiğinde, zamana dayanmadığını gördüğümüzde  hakikatin ta kendisi olarak vardır ve sen onu seyrettiğini önce hissedeceksin, sonra yaşayacaksın.

AHMED F. YÜKSEL

 
 

https://twitter.com/AhmedHulusi

 http://www.ahmedhulusi.org/

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..