Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '12

 
Kategori
Siyaset
 

NEKROFİLİ

NEKROFİLİ
 

"Hayvan"a karşı "nekrofili"


AKP'nin 4. Olağan İstanbul İl Kongresi TT Arena Stadı’nda kalabalığı görünce yine coşup ağzını tutamayan Sayın Başbakan Erdoğan, Uludere olayları için "o emri hangi hayvan verdi diyen BDP'lileri, "ölüseviciler" olarak nitelendirdi.

Uludere'de büyük bir olay olmuş, 34 vatandaşımızın üzerine ordumuzca bombalar yağdırılmıştır. Bu çok derin acı olay üzerinden kim veya kimler kampanya yürütebilir, yürütseler, kendi kazdıkları bu derin kuyuya kendileri düşmezler mi?, düşerler, ama biri var ki, nedense böyle kuyulara hiç düşmez: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Elbetteki Uludere olayları üzerinden karalama yapan, bu olaylarla yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmayan BDP, CHP ve medyayı karalayan Başbakan Erdoğan'dır. Ama gelin görün ki, sayın Başbakan bunun tersini söylüyor. Yani, "yersen" demeğe getiriyor. Yiyen de yiyor tabii!

34 insanı öldürülmesinin hukuktaki adı "hata" olamaz, "yanlışlık" olamaz, hele sadece kuru bir "özür"le bu konu hiç geçiştirilemez. Sadece ve sadece en kısa zamanda sorumlular bulunup cezalandırılır. Bu 34 insanın öldürülmesine yan yollara saparak haklı sebepler arayanlar, onların mezar taşlarının altında ezilir, kalırlar. Hukuk varsa böyle uygulanır. Ama gerçekten ülkemizde hukuk var mı? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "bu işi sonuna kadar takip edeceğim" diyor. İşte o kadar! Olay şimdiden kapatılmıştır bile.

İşi sürüncemede bırakmak, "Deniz Feneri" olayı gibi hasır altına sürülür ve bir müddet geçtikten sonra da unutturulup gider... Tıpkı, Muhsin Yazıcıoğlu olayı gibi. Sahi, bilinen, tamamıyla açığa çıkan bu olay için değerli yargıçlarımız üç yıldır ne yapmışlar? Olayı sonuçlandırmak için neyi bekliyorlar?

Uludere olayını unutturma işi hemen başlamış bile: Sayın Başbakan, salı günü, AKP’nin grup toplantısında bu meseleye (Uludere) daha ayrıntılı şekilde girecek, neyin ne olduğunu, kimin nerede durduğunu, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu daha açık şekilde ortaya koyacağını söylüyor. Yani, gerçeği şimdiden biliyor.

Sayın Başbakan, bildiğiniz gerçekleri neden bugün değil de salı gününe erteliyorsunuz?. Sakın salı gününe kadar araya birkaç gündem daha ekleyerek halkın biraz daha gazını düşürmek için olmasın? Biz bu şekil "gaz" almalara birçok kez alıştırıldık da!.. 

Sayın Başbakan, sanki muhalif bir parti lideriymişsiniz gibi, "Binlerce askerimiz, polisimiz, güvenlik görevlimiz bu kanlı eylemlerde şehit edildi. Maalesef, bu topluma, bu millete, işte bu acı ölümleri sorgulama, bunlarla ilgili soru sorma hakkını, fırsatını, imkanını vermediler. Medya, doğru soruları sormaktan kaçındı. Bazı partiler, şehitlerimiz üzerinden istismar üretti. Bazı partiler, terörü teşvik ederek, dağdaki gençleri teşvik ederek, tahrik ederek kan üzerinden siyaset ürettiler ve kanla beslendiler" diyorsunuz... Pes doğrusu!

İnanılır gibi değil! Sayın Başbakan, kimi kime suçluyorsunuz? Bu ülke sorumluluğu 10 yıldır zat-i alinize verilmedi mi? "Yetmez ama deyip aniden değiştirilen yasalarla "3Y" ile birlikte "HSK" yı ve "TSK" yı da kendinize bağlamadınız mı?...

Kim kimi istismar ediyor, kim kime daha duyarsız, kim kimin kanı üzerinden siyaset yapıyor?

Sayın Başbakan, yalan söylüyorsunuz. Siz, milletinizden, Oslo grüşmelerini sakladınız. Siz, saman altından su yürüterek, halkı dönüştürmek için her zaman nabze göre şerbet verdiniz. Sessiz ve derinden giderek, ta 70'lerdeki politikanızı (o zamanlar Erbakan Hocanız), kadayıfın altını kızartarak  adım adım Türk milletine yedirdiniz. Afyonlaştırdığınız kafalarla da aldığınız yüzde 50 oyla, bu halkın üstünde "Tek Adam" oldunuz.

Halkın mahremine kadar girerek, kaç çocuk yapmalarına kadar karıştınız. Yetmedi, kadının özeline girip, doktorun söylemesi gerekeni siz söylediniz. Sezaryen belirli durumlarda kaçınılmaz olduğunun bilgisine sahip olmanıza rağmen, bu tür mesajlarla başka amaçlara yöneldiniz. 

Sayın Başbakan, suyu baştan bulandırıp, tarihin karanlık sayfalarına girerek, halkın dikkatını dağıtarak bugünün olayları üzerine perde çekmeyin. (Bu perde çekme işini zaten hep yaparsınız). Cephane yüklü bir jeep'in - farkına varıldığı halde -  durdurulmadan Anadolu ortasına kadar (Kayseri'ye) nasıl getirebildiğine cevap verin.

Sayın Başkan (pardon, Başbakan), konuları çarpıtmada, (özellikle de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözlerini) üstünüze yoktur, bilirim. Konu, Cephane dolu Jeep'i havaya uçurmak konusu değil, cephane yüklü bir Jeep'in (alıkonamadan) trafik kontrolü önünden nasıl geçebildiğidir. Bu, bir zafiyetlik örneği değil midir?

Sayın Başbakan, siz "ölüseviciler" dediğiniz kişilerle bir masada görüşüyorsanız, bunda, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun suçu ne? Akşam sabah farklı konuşmalarınızla cümle alemin , hatta uluslar ötesi insanların da dikkatını çektiğiniz halde bu özelliğinizi Sayın Kılıçlaroğlu'na yüklemeniz niye? Kötü bir alışkanlıksa, bunu önce siz bırakın!

Sayın Başbakan, fazla konuşmayınız, çünkü konuştukça batıyorsunuz! Ne demek, "tasmalarından biz kurtardık" Böyle bir söylem bir Başbakan'ın ağzına yakışır mı? Tasması olan kimler: Mecliste halk tarafından demokratik yollarla seçilen milletvekilleri. Tasmayı tutan ço...n kim: Başbakanlık yaptığın ülkeyi kuran TSK... Yazık, yazık, valla!, çok yazık!

Sayın Başbakan, bundan böyle lütfen söylediğiniz sözleri tutmaya çalışın. Yine yeni bir söz söylediniz. Altına ben de imzamı atıyorum. Lütfen gereğini yerine getirin. Diyorsunuz ki, "Bu ülkede, sorumluluk sahibi olanların, akıl, vicdan, izan sahibi olanların, bin düşünüp, bir söylemesi gerekiyor. Vallahi de billahi de, tallahi de çok doğru. Bu ülkede en büyük sorumluluk sahibi siz olduğunuza göre, lütfen bu dediklerinize önce siz uyun...

Alaettin Morgül / 28.05.2012 12:35   

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..