Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '20

 
Kategori
Güncel
 

NELER OLUYOR-2

İç pazarda gerektiği kadar ün yapan firmaların elden çıkarılması yabancılaşması, kasanın başına yabancının oturması bana hep bir ineğin sağmal hale gelince başkasına satılması geliyor. Ya da bir meyve bahçesini bahçe haline getirip tam ürün vermeye başlayınca başkalarının kullanımına sunmak nedense süt veren ineğin kesilip etinin yenilip kalkılması ya da meyve ağacını toplamak yerine ağacı kökünden keserek bir defada oturup yemek gibi kısa vadeli ihtiyaçların giderilmesi gibi bir anlam taşıyor.

Gerçekten iş dünyasını tanımıyoruz. Büyüyen her firmanın yabancılara satılmasında bir mantık olmalı. Doğrusu ben söz konusu mantığı anlayamıyorum.  Gerçi şunu biliyorum bir ülkedeki insan gücü elbette önemlidir, birikim sermaye gücü de bir o kadar önemlidir. Elin firmaları Çin’den Fransa’dan Kanada’dan kalkıp buraya gelip firmaları aldığı zaman elbette bundan gurur duyabiliriz. Patronumuzun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil de bir Çinli, Fransız, Alman olması bizi mutlu ediyorsa ona sözümüz yok ancak şunu kabul etmeliyiz ki elin adamı senin kara kaşına kara gözüne bakarak buraya gelmiyor. En nihayetinde kazancını alıp başka ülkelere götürüyor.  

Her yıl ihracat rakamları açıklanır, Türkiye’de fabrika kuran bir otomobil firması teşvikler çıkınca işçilerin maaşını bile tam ödediği kuşkulu iken sattığı ve kendine pazar yaptığı ülkemizi ve bizleri aslında bir şekilde kendine bağımlı yapıyor.  Sonuçta sermaye nedir? Sermaye nasıl korunur konusu tekrar ortaya çıkıyor ki zayıf ülkelerin güçlü firmaları olamıyor ama dünyadaki varlık da bir şekilde üretimle sağlanabiliyor. Şu anda ortalama bir vatandaş en az beş yıllık kazancını verip bir otomobil sahibi olduğunda iş bitmiş olmuyor. Söz konusu araba bir Alman, Amerikan veya Japon şirketince periyodik muayene edilirken, dışarıya giden alın teri ve kazançlara üzülmeyelim mi? Bizler hangi ülkenin makinesini, aracını  alıyorsak bir şekilde onlara alın terimizi hayata dair her türlü nefesimiz dahil her şeyi harcarken bunu kolaylıkla dışarıya gitmesi nedense kimsenin sorunu olmuyor. Şu bir gerçek ki ülkeler şirketleriyle var oluyorlar. Şimdilerde Kanada menşeili bir firma en kritik zamanda size ambargo koyacağım diyebiliyor, paranız olsa dahi kendinizi savunacak silah alamazken, hayata dair şeylerin her birinin ayrı ayrı önemli olduğunu unutuyoruz, unutturuluyoruz. 

Eskiden özelleştirmelerle gurur duyar, mallarımıza ne çok talipli var diye sevinç içinde takla atardık. Satılan kamu kuruluşları elbette daha önceki siyasilerin çiftliğe çevirmeleri yüzünden verimsiz olması da ayrı bir ahlak konusuydu ama yabancılara gitmesinden özellikle stratejik ürünlerde itiraz edenlere birtakım kimseler koro halinde sermaye düşmanı ırkçı diye bağırıyorlar ama zor zamanlarda işte böyle kalakalıyoruz, çevremizde birkaç devlet kalıveriyor.

Üzülerek görüyoruz ki bu tür sorunlar önemli yerlerde asla yer bulmuyor. Elbette önem sırasını yapısal olarak belirleyenler işi biliyorlar. Her sorunu etraflıca düşünen, yorumlayan televizyonlarda toplam yirmi kişi, artısıyla eksisiyle yüz kişinin belirlediği bir gündem, birkaç şarkıcı, birkaç adam.

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..