Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Neler oluyor bize?

Neler oluyor bize?
 

Başlıkla aynı adlı şarkının çıkışı beş altı sene öncesine dayanıyor yanlış hatırlamıyorsam. İlk dinlediğimde, pek tutmamıştım, yinede dile dolanan bir yapısı olduğunu itiraf etmeliyim. Beğenime sunulmuş bu eseri, en doğal beğenmeme hakkımı kullanarak dinlemiyordum. Ne zaman ki bu şarkı, şarkılıktan çıkıp bir manşet, bir klişe haline geldi, işte o gün beni rahatsız etmeye ve tahammül sınırlarımı zorlamaya başladı. Medyamız o kadar tuttu ki bu manşeti, aradan geçen altı seneye rağmen hala her ellerine geçen şiddet içerikli habere bu manşeti yapıştırmaya devam ediyor.

Neler mi oluyor bize, durun söyleyeyim…

Özellikle 80’ ve öncesi doğumlular net olarak hatırlayacaktır; minibüslerde eskiden ayakta yolcu almak yasaktı ve sadece levhalarla belirlenmiş noktalarda yolcu alıp, indirebilirlerdi. Ne kadar yerinde bir uygulamaymış… Minibüs şoförü olanlarımızı araçlarını tam kapasite dolduramama, yolcu olanlarımızı istediği yerde inip, binememe ve boş minibüs bulamama noktasında zorlamaya başladı bu uygulama.

Önce minibüs şoförü olanlarımız düzenlemeyi biraz esnetme yoluna gitti ve o meşhur Magirus minibüslerin motor kapaklarının, -bilmeyenler için söyleyeyim, aracın iç ön konsolundadır- ek koltuk olarak kullanılması önerisini ortaya attılar. Nasıl mı? “Gel abi gel çök” diyerek.

Kabul etmek gerekir ki, ilk uygulama delme teşebbüsü ise yolcu olanlarımızdan geldi. “Bir kerecik delmeyle bir şey olmaz” diye düşünüldü herhalde. Durakta işaret parmağını kaldırmak suretiyle “Ben ayakta gitmeye razıyım” mesajı veren yolcular belirmeye başladı. Minibüs şoförleri bu davetkar tavra fazla karşı koyamadılar ve minibüslerde yerine aldı bu parmak kaldıran yolcular. Sonra “çök, çök, çök çevirme var” dönemi başladı. Şoförlerle, parmak kaldıranlar ortak menfaatlerinde buluşmuş, denetlemeye de ortaklaşa direniyorlardı. Sonra bu iki gruba mensup olanlar hızla artmaya başladı. Ortaya şöyle bir tablo çıktı; ortak menfaatleri adına beraberce düzenlemeyi delen iki egemen sınıf ve bunların arasında, sesini yükseltmeye cesaret edemeyen ve bu düzensizliğe mecburen razı üçüncü bir sınıf; oturanlar.

Neticede önce durak levhalarının çevresi tenhalaşmaya başladı, sonra sahipsiz kaldı levhalar. Kimisi paslandı, kimisi yana yattı, sonrada tamamen ortadan kayboldular. Bugünkü minibüs keşmekeşi çıktı ortaya. Artık bir şeyler söylemek için çok geç, minibüsler toplu taşıma aracı değil de sanki insan sevkıyatı yapan yük arabaları. Gözümüze baka baka üzerimize kırıyorlar direksiyonu yol almak için, aniden duruyorlar yeşil yanarken yolcu almak için, çok normal bir şey yapıyormuş gibi sıkıştırıyorlar bizi ve uyarmak için çalınan kornaya aldırmıyorlar bile, sanki sinek vızıldıyor… Bu arada, en son ne zaman trafik çevirmesinde bir yolcu minibüsüne rastladınız? Anlaşılan ortak menfaatlerde buluşmuş bizim bilmediğimiz başka egemen sınıflarda var artık işin içinde.

İşte bir minibüsün dikiz aynasından bakılırsa budur bize olan. Yani soru olarak da, manşet olarak da yanlış “Neler oluyor bize?”. Doğrusu şöyle olmalı “Neden sustuk ve susmaya devam ediyoruz”

 
Toplam blog
: 5
: 724
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

1980 İstanbul doğumluyum. İlk , orta ve lise eğitimimi İstanbulda, Universite eğitimimi Amerika' da ..