Nerde hata yaptık?

Suriye savaş yapıyor, ceremesini biz çekiyoruz. El insaf… 3 milyon insan sınırlarımızdan elini kolunu sallaya sallaya girmiş… Çok büyük çoğunluğu şehirlerimizde boğaz tokluğuna çalışıyor. Kimisi kamplarda kaderini bekliyor. Kimisi de burada da bombayla oynamayı seçiyor. Hala haydutluk peşinde, insanları öldürmeyi kafayı koymuş.

 

Kimisi kamplarda kaderini bekliyorlar; o güzel ülkelerine dönecekleri güzel günleri bekliyorlar kimi de…

 

Aslında , “bu gün kapılar açılsa, savaş bitse ülkenize dönmek ister misiniz? “ diye sormuşlar. Cevap: %80’i ben artık geri gitmem diyormuş. 

 

Tabii buldular böyle güzel vatanı, kim geri gitmek ister.

 

Kaderini bekleyen bekliyor…

 

Kaderini beklemek istemeyenler de Akdeniz’in sularında boylarının ölçüsünü alıyorlar. Bir drama ki otur sabaha kadar ağla… Nasıl bir millet Yarabbim, nasıl bir kader!!

 

Neden bunlar?

 

Çünkü merhametli Cumhurbaşkanımız Sayın  Recep Tayyip Erdoğan: ”Biz müslümanız, merhametliyiz, kapımıza gelmiş zavallıları kovamayız, “deyip herkese kollarını açıyor. Ve belli ki bütün Türk milleti de kendi öncüleri gibi düşünüyor ve dişinden tırnağından artırdığı her şeyi yeni gelenlerin önüne seriyor.

 

Bu arada Birleşmiş Milletler yardım yapıyormuş, bazı ülkeler yardım yapıyormuş… Demokrat, saklı gizlisi olmayan bir millet olmamıza karşın, kim ne veriyor, bunlar nereye gidiyor…? Hiç bilmiyoruz..

 

Ama milletimizin cömertliği malum… Dişinden tırnağından artıran millet, kamyon kamyon Bayırbucak köylülerine azık gönderiyor.

 

Bildiğimiz bir şey var…

 

Ete her hafta zam var; ekmeğe zam var; suya zam var, elektriğe gizli zam var… Var oğlu var. Zamların ardı arkası kesilmiyor.

 

 

“Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye çağrı. Avrupa Birliği genişleme komiseri Johannes Hahn yaptığı açıklamada, Rusya’nın desteklediği saldırılar sonrasında Suriye’den kaçan mültecilerin Türkiye’ye alınması gerektiğini söyledi.”(Milliyet.com.tr.6.2.16)

 

Yani bu ne demek? Yine bir sürü gariban, kılıç artığı millet sınırlarınızdan girecek; sakın ola ki bunları şu veya bu şekilde bizim ülkelerimize göndermeyin. Alın, hayrını görün, bir yerlerde değerlendirin.

 

Avrupa’nın Suriye’deki iç savaşa bakışı bu şekilde. Gizli açık bir şekilde bütün bu ülkeler Orta-Doğu’da envai türlü silahı pazarlıyorlar.  Milyonlarca insanın ölümüne , sakat kalmasına neden oluyorlar… Ama üç beş de olsa zavallı  Suriye halkından arta kalan kadınları, çocukları sınırlarından içeri sokmak istemiyorlar.

 

Yarabbim ne korkunç bir dünyaya kaldık. Bu nasıl bir bencillik.. Bu muydu  “Batı Medeniyeti”… İstemem, eksik olsun… Diyecek vaziyete geldik. Bu kadar kötülük olur mu?

 

Bütün bunlar bizim iyi niyetimizden mi; yoksa Batı’nın kötü niyetinden mi?

 

Niye parçalandı şu Suriye denen ülke? 

 

Kimler buna sebep oldu?

 

Kimler silah sattı, kimler donatım sağladı.?

 

Kimler teşvik etti. Kimler savaş istedi…?

 

Savaşı çıkartmak kolay ama onu sürdürmek imkansız gibi bir şeydir. Savaş, her iki tarafı da mahveder, çöküntüye uğratır.

 

Gel bunu taraflara anlat. Hele işin içine, Rusya gibi, ABD gibi kocabaşlar  girmişse, sana biraz kenardan bakmak düşer. Çünkü “filler çarpışırken, ayaklarının altındaki karıncalar ezilir” Vaziyet bu..! 

 

Sen bir de gidip adamın uçağını düşürmüşsün. Adam (senden beter kabadayı)  sabah akşam, kalkıp yatıp : “Bana bunu nasıl yaparlar..!” diyor. Bir türlü sineye çekmek istemiyor. 

 

Bu durumda nasıl barış istersin.

 

Bu işin şakası yok. Herkes postalını hazır tutsun… Ne olur ne olmaz..!

 

Bombanın yarın nerede patlayacağı hiç belli değil.

 

Ne yazık ki, böyle bir ülkede yaşıyoruz.

 

Hem, bir yandan : “Var mı bana yan bakan..!” diye bağırıyoruz.

 

Hem de : “Kahrolsun savaş isteyenler..!” diyerek ahkam kesiyoruz.

 

Şaka mı bu! Kim kimle dalga geçiyor, anlayalım.