Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Nerde trak orda Prag / Trebon

Nerde trak orda Prag / Trebon
 

Trebon, Çek Cumhuriyeti


Cesky Krumlov’dan sonraki durağımız Trebon kasabası. Trebon, Trebonsko Gölleri bölgesinin merkezinde bulunan tarihi bir kasaba. Trebonsko Gölleri geçmişi Orta Çağa ve Rönesansa dayanan insan yapımı balık üretim göletleri. Kasabaya girerken bu göletlerin buz tutmuş olduklarını gözlemliyoruz. Kasabanın tarihi meydanına araçla giremeyeceğimizi düşünüp, aracımızı tarihi meydanın biraz dışındaki bir park noktasına park ediyorum. Aracımızı park ettiğimiz park yerinin hemen yanında bir açık hava buz pisti var ve her yaştan Trebon sakinleri bu pistin üzerinde buz pateni sporundaki hünerlerini sergiliyorlar.

Yaklaşık beş dakika yürüdükten sonra Trebon kasabasının Gotik/Rönesans kasaba merkezine ulaşıyoruz. Çekler Trebon’u Güney Bohemya’nın İncisi olarak adlandırıyorlar. Trebon sazan balığıyla ünlü. Kasaba yakınlarında bulunan yüzlerce gölette üretilen sazan balıkları Çek ailelerin Noel yemeklerinde sofralarından eksik etmedikleri bir lezzet. Kasabada bulunan ve geçmişi 1379 yılına dayanan Regent bira fabrikası Çeklerin çok sevdikleri Regent birasının üretildiği yer. Etrafı surlarla çevrili olan Trebon kasabasının üç giriş kapısı var ve Regent bira fabrikası bu kapıların en eskisi olan Svinenska brana kapısının hemen dışında bulunuyor. Kasabanın diğer giriş kapılarının isimleri Hradecka brana ve Budejovicka brana.

Kasabanın tarihi meydanında bolca fotoğraf çektikten sonra ben ve eşim meydanı çevreleyen dükkanları gezmek üzere grubumuzdan ayrılıyoruz. Kasabanın meydanı oldukça küçük olduğundan arkadaşlarımızı gözden kaybetmeyeceğimizi düşünüyorum. Bir süre sonra dükkanları gezmeyi bitiriyoruz ve arkadaşlarımızı meydanda göremeyince, meydanın etrafındaki kafelerden birinde olacaklarını düşünerek kafeleri gezmeye başlıyoruz. Meydana açılan bir avluda bulunan bir kafenin kapısını açıyoruz önce. İçerisi duman altı. Bir Çek adamcağız bir masaya oturmuş, bir yandan gitar çalıp bir yandan şarkı söylüyor. Adamın birkaç arkadaşı da şarkıya eşlik ediyorlar. Bizi görünce biraz şaşırıyorlar. Herhalde kışın ortasında bu kafelere yerli halktan başkası gelmiyor. Adamlar şaşkın bakışlarla şarkılarını söylemeye devam ediyorlar, biz de arkadaşlarımızı kafede göremeyince o kafeden çıkıp başka bir kafeye doğru ilerliyoruz. Eşimle beraber meydana açılan bir başka avludaki kafenin kapısındayız. Kapı kilitli. Avlunun girişinin tavanına dekor olsun diye bir kayığı asmışlar. Ben kayığı incelerken arkadaşım Hüsamettin Bey’den bir telefon mesajı geliyor. “Biz Sahara diye bir kafedeyiz!” Sahara’yı Brezanova 7 adresinde buluyoruz. Arkadaşlar çayları söylemişler, patatesler kızarıyor.  Kafenin duvarları Mısır’daki piramitlerin resimleriyle süslü. “Kafenin sahibi Mısırlı galiba.” diye fikir yürütüyoruz arkadaşlarla. Birazdan baharatlı patates kızartmamız masamızdaki yerini alıyor. “Serdar ketçabı bu yana uzatır mısın?” diye sesleniyorum arkadaşıma. Sohbet muhabbet gırla gidiyor. Epeyce bir süre sonra hesabı ödeyip ayrılıyoruz Sahara’dan.

Artık hava kararmak üzere. Aracımıza binerek geceyi geçireceğimiz Jicin kentine doğru yola çıkıyoruz. Navigasyon cihazımız Jicin’e yaklaşık iki buçuk saatlik yolumuz olduğunu gösteriyor. Yorucu ancak güzel geçen bir günün sonunda, Ceske Budejovice, Cesky Krumlov ve Trebon gibi tarihi kentleri gezmiş olmanın verdiği mutlulukla, yaklaşık 182 kilometrekarelik bir alanı kaplayan ve bir doğal koruma alanı olan Bohemya Cenneti (Cesky raj)   bölgesinin önemli kentlerinden Jicin’e ulaşıyoruz.  

 
Toplam blog
: 42
: 1065
Kayıt tarihi
: 13.11.12
 
 

1995 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Eğitimi Bölümü'nde..