Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Nerde trak orda Prag (1)

Nerde trak orda Prag (1)
 

Tancici Dum (Dans Eden Ev) Yerli halk bu binaya Fred ve Ginger lakabını takmış...


Tarih: 25 Ocak 2014. Saat: 14:00. Yer: Leipzig Halle Havaalanı. Mekan: Kiralık araç teslim noktası. Aracı teslim eden: Orta yaşlı, sarışın, tıknaz bir Alman bayan. Aracı teslim alanlar: Biz. Biz: Ben, eşim ve altı arkadaşımız. Araç: 9 kişilik bir minibüs. Alman bayan, “Bu araç yeni bir araç, henüz 700 km’de. Daha önce yalnız bir kez kiralandı.” diyerek, son model bir beyaz minibüsün ruhsatını, anahtarını ve bir navigasyon cihazını bize teslim ediyor. “İyi yolculuklar.”

Navigasyon cihazına varış noktamızla ilgili bilgileri giriyoruz… Ülke: Çek Cumhuriyeti. Şehir: Prag. Sokak: Vladivostocka. Bina numarası: 1539/2. Prag’da Exe Iris Congress Otelinde konaklayacağız. İlginç bir otel: Sk Slayva Prag futbol takımının stadyum kompleksinin bir parçası. Bu oteli tercih nedenimiz temiz ve konforlu olmasının yanı sıra ücretsiz otopark imkanı sunması. Otelin hemen karşısında bulunan Slavia tramvay durağından 22 no’lu tramvaya bindiğinizde yaklaşık 15 dakika içinde Prag şehir merkezine varıyorsunuz.

Direksiyonda arkadaşım ve meslektaşım Hüsamettin Bey var. “Ver elini Prag!” diyerek Leipzig Halle Havaalanından yola çıkıyoruz. Navigasyon cihazımız yaklaşık 2 saat 30 dakikalık bir yolculuktan sonra varış noktamıza ulaşacağımızı öngörüyor. Daha yola çıkalı on dakikayı geçmemişken araç teklemeye başlıyor. “Belki biraz ağır ağır sürersek araç açılır.” diye düşünüp, yola devam ediyoruz. Ne fayda. Deyim yerindeyse aracımız “divane aşık gibi dolaşıyor yollarda”. “Nerde trak orda Prag!” diyerek, aracımızı Kleinpösna kasabasının yakınlarında emniyet şeridine çekip, araç kiralama şirketindeki bayana telefon ediyoruz. “Yolda kaldık abla. Kurtar bizi!” “İki seçeneğiniz var: Ya aracın yetkili servisi gelip araçla ilgilenecek ya da araçla buraya geri döneceksiniz ve size başka bir araç vereceğiz. Zamanınız kısıtlıyla ikinci seçeneği seçmenizi öneririm.” Döneceğiz havaalanına el mecbur. Ağır ağır, kıyıdan köşeden kenardan dönüyoruz havaalanına. Alman Abla araç teslim noktasında bizi bekliyor.  “Araçtan inmeyin. 7 kilometre uzaktaki bir garajda başka bir aracımız var. Direksiyona ben geçeyim, bu araçla oraya gidip size o aracı teslim edeyim.” diyor. Hınzır araç dişçiye gidince geçen diş ağrısı gibi düzeliveriyor birden; Alman Abla direksiyona geçince adeta bir Ahal Teke atı kesiliveriyor. Birkaç dakika sonra yeni aracımızın bulunduğu garaja ulaşıyoruz. Alman Abla “Size vereceğim araç otomatik vites. Sizin için sorun olur mu?” diye soruyor. “Abla biz İstanbul şoförüyüz, her türlü aracı süreriz.” cevabını veriyorum. Yine 9 kişilik bir minibüs teslim alıyoruz. 29.000 km.’de, siyah bir minibüs. Eşyalarımızı yeni minibüsümüzün bagajına yerleştirdikten sonra, Alman Abla’yla vedalaşıp, yeniden yola koyuluyoruz. Yaklaşık 2 saat 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Prag’a varıyoruz. Nazım Hikmet’in “yaldızlı bir duman” olarak tanımladığı Prag şehri karlar altında. Hava buz kesmiş. Biz İstanbul’dan getirdiğimiz bütün sıcaklığımızla bir ılık hava dalgası gibi esiyoruz Prag sokaklarında. Pırağ şehri yaldızlı bir dumandır…

 

*Yazımın başlığının isim babası arkadaşım Serdar Solkun’a teşekkürlerimle.

 
Toplam blog
: 42
: 1065
Kayıt tarihi
: 13.11.12
 
 

1995 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Eğitimi Bölümü'nde..