Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '17

 
Kategori
Aile
 

Nerden Geldik, Biz Kimiz?

Nerden Geldik, Biz Kimiz?
 

Hıristiyanlar kiliseye aidat ödedikleri için kilise her Hıristiyan’ın aile kayıtlarını tutmaktadır. Bu nedenle Hıristiyanların yüzlerce yıllık soy kütüklerine ulaşmak mümkündür. Osmanlı’nın tuttuğu vergi, mahkeme ve asker kayıtlarını saymazsak kayıt bulmak çok zordur. Hatta bazı askeri, toplumsal olayların bile kaydını bulmak zordur. Örneğin Teke Paşa Osmanlıya bir mektup ve bir çuval altın göndererek kendisinin Teke Yöresi Paşası olarak tanınmasını ister. Osmanlı bir gemi dolusu asker gönderir. Teke Paşa bu günkü Antalya Kaleiçi’nde konuşlanır ve Osmanlıyla 2 yıl savaşır. Dışarı çıkamadıkları için kaleden düşen adamlarının kemikleri uzun süre ortalık yerde kalır. Savaş sonrası bu kemikler toplanıp bir yere gömülmüştür. Bu nedenle o yerin bu günkü adı Kemiklik Mevkii’dir. Peki bunu neye anlattım: Bu gibi önemli bir olayı bile Hüseyin Çimrin’in araştırma notlarında Türk resmi kayıtlarından değil gezgin bir Alman’ın gezi notlarından öğrendiğini yazar.

Hele göçer toplulukları için not tutma gibi bir gelenek nerdeyse mümkün görünmemektedir. Yazılı kaynaktan çok Ömürcü denilen obaların canlı bilgi kaynakları vardır. Obalarıyla, köyleriyle, yöreleriyle ilgili birkaç yüz yıllık bilgi aktarımında bulunabilirler. Benim ilk romanım olan Dirmil Ömürcüsü adlı kitabım bu yöntem kullanılarak kurgulanmış biyografik bir romandır. Bilgiler ağızdan ağıza dolanır. Karacaoğlan’ın şiirleri bu şekilde sözlü kültürle dört yüz yıldır günümüze kadar aktarılması iyi bir örnektir.

 Göçer Yörüklerin sabit bir yerleşkeleri olmadığından belli bir mezarları bile olmamış, ölülerini yol üstlerine, ağaç diplerine gömmüşlerdir. Buraya uygun Teke Yöresi Halk İnançları kitabımda yer alan H. Çimrin derlemesi bir öyküyü koymak isterim. “Obası göçmüş olan bir Yörük, çadırları yıkıp yola koyulduğu bir sırada çok yaşlı ve hasta babasının ağırlaştığını görür.  Zorunlu olarak yolda konak yapılır.  İki üç gün beklendiği halde yaşlı adam bir türlü ölmez, can çekişme sürer. Obasından geri kalmakla sabrı tükenen Yörük yakınlarda bir köyden bir imam getirir ve ölülere özgü bir defin ister. İmam, adamın hale yaşadığını söyleyince, oğul: -Yörüğün ölmesi bu kadar olur, der.”  

Mevlana da derki:  her yerden bir yere göçmek ne iyi/ her gün bir yere konmak ne güzel/bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/

Bu etnik topluluklar göçer alışkanlıklarının sonucu olarak hale yazlık, güzlük ve kışlık yerleşkeleri vardır. Ve asıl geçimleri sınırlı tarımın yanında hale hayvancılıktır. Bu kapalılıkları Yörükleri dilinde, geleneklerinde ve üç bin yıllık inançlarında bazı unsurların bozulmadan kaldığını,  gelip kaynaştıkları Anadolu uygarlıklarının da dillerinden, mitlerinden etkilendiklerini “Teke Yöresi Halk İnançları” ve “Karacaoğlan Geleneğinde Dirmil Güzellemeleri” adlı kitaplarımda sundum.

Çok soy sopcu değilimdir. Yaşamımı etnik ve dinsel bir temel üzerine değil evrensel insan ilkelerine ve haklarına dayalı bir bakış, bir yaklaşım içinde olmuşumdur.  İnsan yine de nerden geldik, biz kimiz, diye basit bir soru sormalı diyorum ve sonunda şu bilgilere ulaşıyorum: Gara Musalar adıyla anılan ailem bir göçer ailesi olarak yazları Antalya Kaş’tan geldiği Dirmil’de kendi adları ile anılan Musalar mevkiinde yazlayıp güzün dönerlermiş. Hangi nedenle kaldılarsa dönüş yapmayı bırakmışlar. Gırcık mevkiindeki diğer Yörük unsurlara katılmışlar. O dönemde Gırcık’ta Çürük Taşın altından bir değirmenlik su akarken yerleşke orasıymış.  Su kesilince köyün bu günkü yerine göçülmüş. Yerleşik köy unsurları oluşturmuşlar. Ve köy evlerindeki mimari yapılarda yer alan çörtenlerden dolayı köy “Çörten Köyü” adını almış. 

 
Toplam blog
: 61
: 699
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Kastamonu Eğitim Yüksekokulu Sınıf Öğrt. bitirdikten sonra A...