Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '08

 
Kategori
Şiir
 

Nerdesin?

Nerdesin?
 

Senden öte senin adına

Dokunma derler yarattığına

Ayıp derler günah derler

Ey büyük Allah’ım nerdesin?


Sen ki bu âlemi yaratan

Sen ki çarpsın diye aşkla…

Yalnızca aşkla…

Getirip bu yüreği

Göğsümün orta yerine koyansın


Şu bahar günü pembeye duran

Gelinlik kız gibi bahçemde gülen

Şeftali ağaçları, erik ağaçları, portakal ağaçları

Ve papatyaları gelincikleri

Sarı sıcak gülüşleri

Altın sarısı kalpleriyle

Yüzüne yüz süren günebakanlar bile

Muhtaçken senin ışığına, aydınlığına, sıcaklığına

Güneşine vize koymak benim haddime mi?


İnanmak bu mu?

Seni sevmek bu mu?


Sen ki güneşinle ışık saçansın

Sen ki yedi iklim dört köşe yaşayan, yaşatansın

Sana inanmak için camiler yeter mi?

Minareler yeter mi?

Çarşılar yeter mi?

Hanlar, hamamlar, putlar yeter mi?


Ben nasıl dokunmam yarattığın bu güzelliklere

Nasıl erkeğim demem kaburgasından sıyrıldığım erkeğe

Nasıl karşı koyarım bana bahşettiğin dürtülerime

Ve nasıl yüz sürmem ellerine, göğsüne, yüreğine.


Bulutlar gökyüzünü sararsa güller biter mi?

Bülbüller öter mi aşk bahçelerinde

Yan yana oturmak kadın erkeğe

Birinin koynuna girmeye yeter mi?


Sevgi bu kadar basit mi?

Aşk bu kadar ucuz mu?

Adem’in kaburgasından sıyrılan Havva

Bu kadar azgın, bu kadar susuz mu?


Ki; gelene geçene pazar kursun.


Sen bize akıl vermedin mi?

Sen bize fikir vermedin mi?

Bir tek saç telini görmekle

Adem Havva’ya saldırır mı ki?


Sen aşksın.

Sen gecelerimde yüzüne yüz sürdüğüm İlahsın.

Nuruyla yıkandığım arındığım gül yüzlü ay'sın

Seni tasvir etmek, seni inandırmak, seni kandırmak

Bu kadar basit, bu kadar kolay mı?


Hiç görmedim ben

Aydedemin bana surat asıp, kaş çattığını

Hiç görmedim güneşimin kızıp, köpürüp, fırça attığını

Yoksa bana gülümser miydi?

El ele gezerken ışığında erkeğimle.

O, aşk kapımı çaldığında gülümser en çok

Işığı ruhuma dolduğunda gülümser

Soframı aşkla kurduğumda gülümser

Sevdiğim...

Kapımı aşkla çaldığında gülümser


Değil mi ki verdin bu kalbi bana

Değil mi ki verdin bu aşkı bana

Sana dokunur gibi dokunuyorsam ona

Susuz kalmış ceylana su verir gibi

Sunduğum bedenimi…

Kalbimi yüreğimi ve sevgimi

Biliyorum…

Biliyorum sen inkar etmezdin.

Edemezdin…


Sen ki yaratansın kadını ve erkeği

Sen ki yaratansın kurdu, kuşu, bu kâinatı

Sen ki sevdirensin bana ilahiliğini, yüceliğini

Benim sana karşı koymaya gücüm yeter mi?


Yetim hakkı, kul hakkı, dul hakkı demeden

Komşum aç, milletim aç, işçim aç, köylüm aç demeden

Senin adına milyarları iç eden

Konuşan senin adına yalancı, riyakar, hokkabazlara

Hüküm veren senin adına, adam öldüren, kayıranlara

Göstermek için, adaletini, gücünü, kuvvetini

Yeter artık çık, çık ortaya.


Eğer senin adaletin buysa inanmam sana

Yüceliğine, adaletine, asaletine

Sevgine aşkına ataletine

Sığınmam, sığınamam sana.


Ben sana sığındım.

Eğer buysa adaletin

Geri ver gecelerde senin için yaptığım yakarışlarımı

Geri ver dualarımı, sevaplarımı, günahlarımı

Sevgi adına, aşk adına, paylaşım adına

Adalet adına...

Geri ver ne olur

Rüyalarımı...


Ama biliyor ve inanıyorum ki

Sen onların anlattığı gibi değilsin

Sen kan görmeye dayanamazsın

Sen kin görmeye dayanamazsın

Sen melek muhabbeti yapıp da

Cin görmeye dayanamazsın.

Bilirim…


Bilirim!

Sen hurilerle dolu cennetini yüreğime aşk edensin

Sen elleri güllerle dolu meleklerini bana bahşedensin

Aşk-ı muhabbet öğütleyensin kadınla erkeğine

Sen izleyen, sen gözleyen, sen bilensin

İçini, dışını, yedi ceddini, sülalesini

Kalbini, yüreğini, dilini

Biliyorum.


Biliyorum…

Sen bunlar olmazsın.

Ve yine biliyorum ki Adem ile Havva

Aşk büyütürken şarap tadında

Sen de aşk büyütürsün kalbinde

Yarattığın lüt-fu şahaneleri

İzlerken gökyüzünde


Seni seviyorum Tanrım.

Ve sana inanıyorum

Sen bunu bilensin.

Her gece dua ediyorum, yakarıyorum sana.

Ve yine biliyorum ki, , ,

Sen beni din, dil, ırk ayırt etmeden sevensin.

Sen teksin.


Sana söyleyeceklerim şimdilik bu kadar tanrım.

Sana karşı bir kusur işlediysem affet.

Ne olur güneşinden, adaletinden ve gücünden

Kullarını haberdar et.

Aynur Sarıkaya.

28 Mart. 2008

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..